23. Bölüm

68 9 22
                                    

"Taehyung sen iyi misin?" Endişeyle hızla yürüyen genç adamın göğsüne elini koyup durdurdu. "Biliyorsun kırıkların var."

Taehyung durup soluklandı. Her şey üst üste gelmişti. "Evet sanırım iyiyim."

Jisoo onu bahçedeki banka çekip oturttu. "Sakin ol tamam mı?" Önünde eğilip ellerini tuttu. "Özür dilerim."

"Senin suçun yok ki Jisoo..."

Gözleri yavaşça Taehyung'un düşen gözlerini izledi.

"Sorun... Babamdı."

"Baban mı?" Jisoo birkaç saniye düşündükten sonra anlamıştı.

"Bay Jeon senin baban."

Taehyung başını salladı.

"Onu görmeyi beklemiyordum. Bunca yılın ardından, bu şekilde... Hem de hiç."

"Anlıyorum." Jisoo çömeldiği yerden kalkıp Taehyung'un yanına oturdu ve ona döndü. Anlatırsan tüm duygularını dinlerim diyordu gözleri. Ama Taehyung sustu. Çünkü ne hissettiğini o da bilmiyordu.

İkisinin de bir damla uykusu yoktu. Jisoo başını Taehyung'un omzuna yasladı. Uzunca bir süre konuşmadan sadece boşluğu izlediler.

Güneşin ilk ışıkları yüzlerine vurduğunda Jisoo gözlerini kısıp Taehyung'a döndü. Genç adam gözlerini kırpmadan boşluğa bakıyordu. Babasını görmek onun için çok ağır olmuştu. Onu neşelendirmek için konu açmaya karar verdi.

"Çok yakışıklı olduğunu söylemiş miydim?"

Gözlerini boşluktan çekip Jisoo'ya döndü. Bir an şaşkınlıkla karışık bir gülümseme oluştu yüzünde. Jisoo sırıtarak devam etti.

"Eğer söylemediysem artık biliyorsun." Gözlerini ona sevgiyle bakan gözlere getirdi. "Ve kriterlerim çok yüksektir."

Taehyung hafifçe güldü.

Gülmesiyle Jisoo'nun yüzünde büyük bir tebessüm belirdi. Gözlerini ondan çekip önüne bakmaya devam etti. "Seni kaybeden kişi olmak istemezdim. Emin ol çok değerlisin."

"Teşekkür ederim..." Genç adam sonunda dudaklarını aralayıp konuşmuştu.

"Ne hissediyorsun? Baban hakkında..."

Taehyung birkaç saniyelik sessizliğin ardından cevap verdi. "O benim babam. Ne yaşanmış olursa olsun... Yine de babam ama... Onu affedemiyorum Jisoo." Konuşurken dolan gözlerini sildi.

"Onu şimdi affetmek zorunda değilsin. Biliyorsun öyle değil mi? Hazır hissetmiyorsan kendini bu kadar yorma. O zaman geldiğinde onunla konuşman gerektiğini anlayacaksın."

"O zaman gelecek mi onu da bilmiyorum."

"O zaman gelene kadar yanında olacağım. Gelip gelmeyeceğine birlikte tanık olacağız."

Taehyung Jisoo'ya minnetle baktı. Birkaç saniye konuşup konuşmamakta tereddüt etti.

"Utandım."

Jisoo merakla kaşlarını kaldırdı.

"Utandım... Babamın karşısına bu şekil çıkmış olmaktan."

"Utanacak neyin var ki?"

"Yurt dışına çok büyük hayallerle kaçmıştım. Büyük bir adam olup babamın karşısına çıkmak istedim... O tür işlere bulaşmadan da başarılı biri olduğumu kanıtlamak istiyorum. Geldiğimde ise bu hayal çok boş bir hayal olarak geldi."

"..."

"Tüm hedefimin temeline öyle bir adamı koyduğum için o büyük hayalimden tiksindim. Olabilecek en basit hayatı istedim."

"Ama onun karşısına hala o hayalindeki gibi çıkmak istiyorsun. Değil mi?"

Acı bir şekilde gülümseyip başını salladı. "Evet."

"Sen onun oğlusun, ne olduğun ne konumda olduğun fark etmeksizin... Her halinle o senin baban."

Jisoo'nun dediklerini bir süre düşündü. Uzun bir sessizlik olmuştu.

"Ama ben bu halimle kendim değilim."

"Ne demek istiyorsun?"

Kafası karışmış bir ifadesi vardı.

"Bu ben değilim. Hedeflerim ve ideallerim vardı. Beni hayatta tutan şey arzuladıklarımdı..."

"Peki ya şimdi?"

"Şu an onları bırakmış olmanın cezasını kendine kesen bir adamım. Öyle bir adam için her şeyimi kaybettim. Kendimi kaybettim..." Başını aşağı eğip dolan gözlerini sımsıkı yumdu.

"Ben bu halini sevdim." Elini yavaşça çenesine götürüp başını kaldırdı. Onun kendisine bakmasını sağladığında içten bir gülümseme sundu.

Genç adam onu biraz inceledi. Bu kadın birkaç hafta önce hayatındaki tek arzusuydu. Onu elde etmiş olmanın tatminiyetini hissetti.

Bugün ise çok daha büyük şeyler arzuluyordu. Kaybettiği benliğini...

Destructive Desires - Vsoo/SookookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin