Aradan birkaç gün geçmişti ve kimseden ses çıkmıyordu. Bu sessizlik ise Jisoo'yu gerdikçe geriyordu. Ancak çok yakın bir zamanda kısa süreli huzuru bozulacaktı.
Çalan telefonu eline alıp açtı. "Anne!"
"Jisoo sana çok iyi haberlerim var."
Haberlerin kendisini için iyi olmayacağını anlayan genç kadın yutkundu.
"Ö-öyle mi?"
"Evet, sizin nişan işinizi iki üç güne akraba ve arkadaşlar arasında halledelim diyoruz."
Tahmin ettiği gibi Jungkook nişanı iptal ettirmemişti. Sinir ve üzüntü arasında güçlü duygular yaşıyordu.
"Anne... Bak ben bu nişan işini istemiyorum."
"Neden? Gayet iyiydiniz?"
"Hayır anne, ben anladım ki biz olamayız. O çok farklı ve... Bazı şeyler kafamda netleşti. İstemiyorum, lütfen iptal et."
"Jisoo bana bunu şimdi mi söylüyorsun?!" Bayan Kim öfkeyle çıkıştı. "Tüm camiaya haber verdim bile, ayrıca Bay ve Bayan Jeon'a ne söyleriz... Bu nişan iki gün içinde oluyor, itiraz istemiyorum."
"Anne ben onu sevmiyorum. Nişanı iptal etmek istediğimi ona da söyledim ama hiçbir şey yapmadı. Lütfen yardım et." Genç kadın ağlamamak için göz yaşlarını zor tutuyordu çünkü biliyordu ki Jungkook onun hayatını alt üst ederdi.
"Demek ki o seni seviyor ki nişanı iptal etmemiş. Neden ona bir şans daha vermiyorsun?"
"Ona şans verdim anne ve o her şeyi batırdı. Eminim bu nişanı istemiyorum."
"Jisoo bu söz konusu bile değil, sana gönderdiğim elbiselere bir bak ve beğendiğini bana söyle."
"Anne neden beni dinl-"
Jisoo yüzüne kapanan telefonla şamar yemişe dönmüştü. Sinirle koltuğa oturup Jungkook'u aradı.
"Jisoo?"
"Jungkook sana o nişanı iptal etmeni söylemedim mi?!"
Jungkook hafifçe kıkırdadı.
"Önce bir nişanlına hal hatır sorsaydın."
"Öyle bir şey olmayacak."
"Ama iki güne oluyor."
Jisoo'nun siniri kendisini hüzne bırakmıştı.
"Nolur bana bunu y-yapma..."
"Üzgünüm Jisoo. Senin aramızdakini görmen için bu gerekliydi."
"Aramızda bir şey yok, lütfen artık anla. Seni istemiyorum. Bana bunları yaşatma."
"Üzgünüm."
Jisoo telefonu yüzüne kapatıp koltuğa attı. Jungkook ile güzelleşebileceğini düşündüğü hayatı bir anda nasıl bu aşamaya gelmişti?
"Tamam nişan yok. Olsa da evlilik yok."
Titreyen ellerini tutup kendini sakinleştirmeye çalıştı ama her geçen saniye onu boğuyordu. Oturduğu koltuktan hızla kalkıp üstünü giyindi ve dışarı çıktı.
Her üzüldüğünde, her derdinde yanında olup onu dinleyen adamı bulacaktı. Hayatının alt üst olmasını izlerken yanında duran tek kişiyi...
Sokakları büyük bir hızla gezmeye başladı. Taehyung ona evinin yerini kabaca anlatmıştı. Tahta küçük bir kulübe bulması gerekiyordu.
Saatlerce sokakları gezdikten sonra tıpkı anlattığı gibi küçük tahta bir kulübe ile karşılaştı. Küçük bahçesinde sadece bir tane elma ağacı olmasına rağmen çok bakımlı ve düzenli bir kulübeydi. Hızlı adımlarla kulübeye yürüyüp kapıyı çaldı. Kapıya tekrar ve tekrar tıklamasına rağmen açan yoktu. Büyük bir hüzünle evin önündeki çıkıntıya oturup Taehyung'u bekledi. Zaman geçiyor ancak o gelmiyordu.
Bacaklarını kendine çekip başını onlara dayadı ve beklemeye devam etti. Kısa süre sonra içi geçen genç kadın kestirmeye başlamıştı bile.
Uyandığında hava kararmıştı. Telefonunu çıkarıp saate baktı. Gece yarısıydı. Endişeli bir ifadeyle yerinden kalkıp tekrar etrafa baktı. Yoktu.
Çantasından çıkardığı küçük kağıt parçasını duvara dayayıp kalemle ona küçük bir not yazdı ve kapının arasına sıkıştırdı.
Taehyung neresin? Senin için endişeleniyorum.
-Jisoo
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destructive Desires - Vsoo/Sookook
RomanceBiz insanlar tüm hayatımızı arzularımızın peşinde koşarak geçiririz. Birçok kez ulaşılamaz bir hayal olarak kalan arzular kimi zaman da bizi yoldan çıkarıp sarhoş eder, onlar tarafından zincirleniriz.