10. Bölüm

61 8 42
                                    

Büyük bir hevesle hazırlanmış ve sevdiği kadının evine gelmişti. Bu cesareti göstermesi zor da olsa sonuçta buradaydı.

Birkaç adım atıp başını evin kapısına döndü ve kapıyı çalmaya hazırlandı.

Ancak gelen motor sesiyle arkasını döndü çünkü motor tam kendisinin de önünde bulunduğu kapıda durmuştu. Başını çevirip motora baktı, siyah lüks bir motordu.

Ardından gözleri motorun sahibini buldu. Kaskını çıkarıp kandine doğru yürüyen adamla göz göze geldiler. Belirgin ve kemikli yüzüyle oldukça yakışıklı bir adamın giyiminden de varlıklı biri olduğu anlaşılıyordu.

Göz göze geldiklerinde ona hafifçe kaşlarını çatıp sonrasında görmezden geldi. Onun kim olduğunu birkaç saniye sorguladıktan sonra çok da önemli biri olmadığına karar vermişti. Rahat bir şekilde onu geçip zile bastı.

Görmezden gelindiğinde yüzünü sıcak bir utanç duygusu kaplamıştı. Birkaç adım geri giderek görüş açısından çıktı ancak konuşma seslerini duyabiliyordu.

"Jungkook?"

Jisoo'nun sesini duyduğunda heyecanlanmıştı.

"Başka birini bekliyordun sanırım."

"Doğru, seni beklediğim söylenemez."

Duydukları karnında haz veren bir ağrı oluşturmuştu. Farkında bile olmadan yüzünde bir tebessüm oluştu.

"Dünkü olay hakkında."

Ve o tebessüm anında yok oldu. Yerini sorulara bıraktı. Dün gece, Jisoo'yu o halde sokakta bırakan bu adam mıydı...? Onu ağlatan bu adam olabilir miydi?

"İçeri gelsene."

Ne yazık ki hem soruları cevapsız kalmış hem de zihni bulanmıştı. Bu adamı ilk kez Jisoo'nun evinde görüyordu, çok nadiren misafiri olurdu, onlar da erkek değildi.

Bir anda ortaya çıkan bu adamın onun sevgilisi olma ihtimali karnını ağrıtmıştı. Konuşma tarzlarından bir geçmişleri olduğu anlaşılıyordu.

Kendisinin ise Jisoo'nun misafiri olarak bile görülmemesi, bir hayalet misali geçilmesi onda büyük bir utanç yaratmıştı.

Belki de sadece halihazırda sevgilisi olan bir kıza imkansızca aşıktı. Başını yere indirip gözlerini kaldırımda gezdirdi. Yeni bulduğu umut ışığını ne de çabuk kaybetmişti. Bu düşüncelerle birlikte farkında bile olmadan ayakları onu Jisoo'dan uzaklaştırıyordu. Yaşadığı utanç ve korku ile onun yüzüne bakamazdı...

***

Aradan birkaç gün geçmiş, havalar iyice ısınmaya başlamış, tanıştıkları soğuk mart ayından eser kalmamıştı. Ağaçlar tomuruyor, yeşeriyor ve çiçek açıp etrafı farklı renklere bürüyordu.

Taehyung ise külüstür arabasıyla çöp çöp geziyor, iyi havanın tadını çıkarıyordu. İşini kış aylarının aksine yılın bu zamanları oldukça seviyordu.

Çöpün yanında bulduğu koliyi ayağının altına alıp yavaşça düzledi. Oldukça dolu olan arabasına atıp bir sonraki çöpe ilerledi. Kapağını açıp içine üst bedenini eğdiği çöpün dibindeki kartonu gözüne kestirmişti. En alta sıkışmış kartonu almak için büyük bir efor sarf ediyordu.

Ancak kıyafetini çekiştiren eli hissettiğinde duraksayıp çöpten çıktı ve arkasına baktı.

Bu beş-altı yaşlarında bir çocuktu. Yüzünde hafif bir tebessümle kendisine bakan çocuğun seviyesine eğildi.

"Merhaba küçük bey."

"Merhaba bayım."

Kırmızı tombul yanakları utangaç tavrına çok yakışıyordu, bu da Taehyung'un küçük bir kahkaha atmasına sebep olmuştu.

"Size bir şey sorabilir miyim?" Küçük parmaklarıyla oynayarak gözlerini kaçıran küçük çocuk en sonunda karşısındaki adamın gözlerine bakabilmişti.

"Elbette!"

Küçük çocuk cebinden çıkardığı metal parayı küçük eliyle ona uzattı. "Bunu verirsem mutlu olur musunuz?"

Taehyung yüzündeki gülümsemeyi bozmadan çocuğun elini hafifçe ittirdi.

"Hayır küçük adam, mutlu olmam."

"Ama neden?" dedi tombul yüzünü buruşturarak.

"Çünkü para insanı mutlu etmez."

"Ama çöp topluyorsun, mutlu olamazsın. Al lütfen." Tekrar elini uzatmıştı.

Taehyung başını salladı. "Ben zaten mutluyum."

"Gerçekten mi?"

"Gerçekten." Hafifçe kalkıp kaldırıma oturdu ve önündeki çocuğa tekrar baktı. "Sana bir sır vermemi ister misin?"

Çocuk büyük bir heyecanla bağırıp Taehyung'un yanına oturdu. "Evet!"

Gözleri havadaki bulutlara takılan adam konuşmaya başladı. "Bir zamanlar gerçekten çok param vardı. İstediğim her şeyi alabilirdim."

"Her şeyi mi!"

"Tabiki! Her şeyi... Ev, araba hatta oyuncaklar, kısaca her şeyi..."

Başını yanındaki çocuğa dönüp elindeki bozukluğu daldı. "Ama mutlu değildim."

Çocuğun kafası karışmıştı. Heyecanla genç adamın devam etmesini bekledi.

"Neden mutlu değildim biliyor musun? Her şeyi alacak param olmasına rağmen hem de..."

Masumca başını sallayıp ellerini bilmiyorum şeklinde havaya kaldıran çocuğa kocaman gülümsedi.

"Çünkü para insanları mutlu etmez. İnsanları mutlu eden şey çevresindeki insanlardır. "

"Peki şu an mutlu musun? Paran olmasa bile."

"Çok mutluyum çünkü yanımda senin gibi bir beyefendi var."

Kırmızı yanakları gülümsediğinde daha da kızarmıştı. "Başka?"

Çocuk küçük elini adamın dizine koyup ona daha da yaklaştı. "Başka kimler seni mutlu ediyor? Söz veriyorum kimseye söylemeyeceğim. " dedi fısıldayarak.

Taehyung birkaç saniye duraksadıktan sonra cevap verdi. "İlerde bir ev var. İçinde çok güzel bir abla var. İşte o beni dünyanın en mutlu insanı yapıyor."

Destructive Desires - Vsoo/SookookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin