Elbisesi çok kısaydı, eğer oturursa açılacağına emindi ama içindeki demir parmaklıklar arkasındaki özgürlüğü, bir kurtuluş ışığı görmüştü ve onu kaybetmek istemiyordu.
Hevesle Jungkook'a dönerek "Eğer bakmazsan arkana otururum.
Jungkook da gülümsedi ve motorun kasasından bir ceket çıkardı. Onu kızın ince beline dikkatle sarıp bağladı." Artık bakabilir miyim? "
Jisoo kızarıp gülümsedi." Sadece yola bak. "
Jungkook motorsiklete oturduktan sonra arkasına oturup o belini sıkıca kavradı.
"İyi misin?"
"Evet, hadi gidelim."
Jungkook motorsikleti çalıştırdı.Hava kararmaya başlamıştı. Yavaş yavaş şehrin gürültüsü ve ışığı azalıyordu. En sonunda o kadar tenha bir yere gelmişlerdi ki etraftaki tek ses motorsikletin sesiydi.
"Bir motorsikletin olduğunu bilmiyordum."
"Hobi olarak arada kafa dağıtmak için kullanıyorum. Şehir içinde kullanması stresli oluyor ama seni götüreceğim yere sık sık motorumla giderim."
"Çok güzel bir hobiymiş. Sanırım benim de bir motora ihtiyacım olacak."
Jungkook dikleşip gülümsedi. "İstediğin zaman seni motorla gezdiririm. "
"Gerçekten mi? "
"Tabiki. Senin de benim gibi kafa dağıtma hobin var mı?"
Jisoo düşündü. Gerçekten çok sıradan bir hayatı vardı. "Şey... Köpeğim Dalgom ile oynarım."
"Köpek mi?!" Jungkook hafif yüzünü buruşturdu. "Benim köpeklere alerjim var."
Jisoo tatlı bir kahkaha attı. "Benim de!"
"Yani alerjin olmasına rağmen ona bakıyor musun?" diye merakla sordu Jungkook.
"İlaç kullanıyorum. Bu sayede burun akıntısı ve diğer belirtiler en aza iniyor."
"Çok ilginç bir kadınsın Jisoo."
Belki de almayı en son beklediği iltifatı almıştı. Kalbinin ve yüzünün yandığını hisseden kız alnını Jungkook'un sırtına dayadı.
Ağaçların arasında kısa bir patikayı da geçtikten sonra durdular. Jungkook Jisoo'ya seslendi." Önce sen atla. "
Jisoo topuklularıyla zor da olsa ıslak toprak zemine indi ama yavaş yavaş çamura batan topukluları hissedebiliyordu.
Jungkook da indikten sonra beraber etrafa baktılar. Genç adam ellerini beline koyup başını hafif yukarı kaldırdı ve derin bir nefes verdi.
Jisoo ise nereden geldik biz bu inin cinin top oynadığı yere bakışı atıyordu. Etrafta balta değmemiş yüksek ağaçlar, yerde ise kimsenin buraya gelmediğini gösteren vahşi, devleşmiş otlar vardı. Jisoo tedirgin bir şekilde Jungkook'a baktı. O şakadan sonra kendini böyle bir yerde güvensiz hissetmişti.
İnsanlara kolay güvenmezdi ama içindeki yaramaz çocuk onu buraya getirmişti, üstelik Jungkook'un kötü biri olmadığını hissediyordu.
"Sevdin mi?"
Jisoo gitgide çamura batan topuklularını çamurdan zorla çıkarıp Jungkook'a belli belirsiz bir bakış attı.
"Hadi gel, seni götüreceğim yer burası değildi. Motor daha ileriye gidemez. Yürümemiz gerekecek."
Jisoo itaatkar bir şekilde önden yürüyen Jungkook'un peşine takıldı. Devasa otlar bacağını çiziyor ayakları çamura batıp çıkıyordu. Gidecekleri yerin tüm bunlara değmesini için dua etti.
Jungkook arkasına baktığında Jisoo'nun çizilmiş bacaklarını ve çamurdan hangi renk olduğu gözükmeyen ayakkabılarına baktı.
"Tanrım... Çok özür dilerim, dalmışım. Seni fark edemedim."
Jisoo içinden sövmeyi kesip Jungkook'a ben iyiyim bakışı attı. "Sorun yok, hallediyorum."
"Bacakların yara bere içinde kalmış, iyi değilsin." Jungkook hızlıca elini başına koyup iç çekti. "Tamam, bana gel." dedi ve kollarını açtı.
Jisoo Jungkook'a boş boş bakıyordu.
"Ben taşırım seni." bir kolunu Jisoo'nun beline diğer kolunu üst bacağına yaklaştırdı.
Jisoo ise ürpermişti. Ona fazla mı güveniyordu. Daha bugün tanıdığı adamın onu kucağında taşımasını istemiyordu.
Jisoo geriye doğru bir adım attı. "Gerek yok, ben hallederim."
Jungkook kollarını çekip doğruldu. "Daha çok yol var ama, bacakların gerçekten fena acıyacak."
Jisoo hafifçe dudaklarını birbirine bastırıp başını iki yana salladı ve Jungkook'un önüne geçip bu sefer önden o ilerledi.
"Yolu biliyorsun sanırım?" dedi Jungkook ironik bir şekilde.
Jisoo ise ironiyle karşılık verdi. "Elbette."
Ancak bir anda Jisoo'nun ayakları yerden kesildi. Kendini Jungkook'un kucağında bulmuştu.
Tam inmek için konuşacaktı ki ağzını açamadan susturuldu.
"Şşşşşttt, bahane duymak istemiyorum. Bacaklarının daha fazla yara bere almasına izin veremem. "
Jisoo kollarını boynunda buluşturup başını Jungkook'un boynuna yasladı. Onun tenine çarpan hafif nefesi Jungkook'u tahrik ediyordu. Dişlerini alt dudağına geçirip yürümeye başladı.
Dalgaların sesi belli belirsiz kulağına geldiğinde Jisoo nereye gideceklerini anlamıştı ve kısa bir süre sonra da oradaydılar.
Kuytu bir sahilde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destructive Desires - Vsoo/Sookook
RomanceBiz insanlar tüm hayatımızı arzularımızın peşinde koşarak geçiririz. Birçok kez ulaşılamaz bir hayal olarak kalan arzular kimi zaman da bizi yoldan çıkarıp sarhoş eder, onlar tarafından zincirleniriz.