16. Bölüm

69 8 50
                                    

Yemekten sonra herkes evi boşaltmaya başladı ancak Jungkook olduğu yerde duruyordu.

"Anne siz gidin, ben Jisoo'yla biraz daha kalayım. Arkanızdan gelirim."

"Tabii oğlum, takılın siz."

Jisoo, tüm misafirlerin gittiğinden emin olduktan sonra kollarını göğsünde bağlayıp Jungkook'a döndü.

"Ne istiyorsun?"

"Jisoo dün içmiştim ve gerçekten her şey için özür dilerim. Seni ne kadar arzuladığımı göremiyor musun?"

"Beni arzulayan şey hormonların, kalbin değil." Jisoo sinirle bahçeye doğru yürüdü. Onunla dört duvar arasında yalnız kalmak bile zordu artık.

"Hayır Jisoo seni kalben seviyorum."

Jisoo sinirle Jungkook'a döndü. "Jungkook bir düşün biz şimdiye kadar seninle ne yaptık? Sen benimle konuştun mu, ya da hikayemi biliyor musun, aramızdaki tek çekim bedensel bir çekimdi."

"Hayır Jisoo, lütfen bana bir şans ver. İnan ondan çok daha fazlasıyız."

Jisoo Jungkook'un yalvaran gözlerinden gözlerini çekti. "Jungkook biz olmayız. Lütfen daha ileri gitme."

"Neden olamıyormuşuz Jisoo? " Ona yaklaşıp elini tuttu. "Seninle olmak için yandığımı göremiyor musun..."

Jisoo ondan elini çekip tekrar kollarını bağladı. "Görüyorum. Haraketlerin de belli ediyor zaten."

Jungkook'un canı sıkılmıştı. Kafasını iki yana sallayıp gülümsedi. "Sen de hoşlanıyorsun, sana karşı ilgimden..."

Jisoo histerik bir gülüş attı. "Kadınlara karşı o küçük adamın ilgisinden mi bahsedeceğiz? " Gözlerini Jungkook'un kabaran pantolonunda gezdirdi.

"Konuyu çektiğin yere bakar mısın..."

"Ben konudayım. Kararımı dün gece vermiştim. Bugün kesinleşti. Ayrılalım."

Jungkook Jisoo'ya öfkeyle bir adım attığında Jisoo hafif sendeledi. "Ayrılmayacağız."

"Seni istemiyorum."

"Ben istiyorum."

"Bak Jungkook artık gerçekten sıkıldım. İşin başındayken kolay yoldan ayrılalım."

"Tam üstüne bastın. İşin başındayız." Jungkook ona yaklaştıkça Jisoo sinirlenmeye başlamıştı.

"Yaklaşma bana." Sesinin arkasındaki korkuyu bu sefer bastıramamıştı.

"Zor kızı oynamandan bıktım artık." Sesi en öfkeli halindeydi ve Jisoo'yu korkuttuğunun farkındaydı.

"O zaman git kolaylarıyla takıl! "

"Canım seni istiyor. Onu ne yapacağız?"

"Benden uzaklaş." Jisoo hızla arkasını dönüp yürümeye başladı. "Ve o nişan işini unut."

"Neden bunu annenlere kendin söylemiyorsun?! "

"..."

"Söyleyemiyorsın çünkü sen de beni istiyorsun. Nişanı da en kısa sürede yapıyoruz haberin olsun!"

Jisoo tekrar yüzünü sinirle Jungkook'a döndü. "Eğer o nişanı iptal etmezsen bende tamamen bitersin."

"Zaten tamamen bitmişim, kaybedecek neyim var?" Sırıtarak Jisoo'nun çatılan kaşlarına baktı.

"Seni tanıyamıyorum."

"Ben hep buydum Jisoo, sana ulaşmak için her şeyi yaparım."

"Haklısın, aptallık bende..." Gözlerini sırıtan dudaklarında buldu, tiksinerek
ona baktı. "Seni tanıyamamışım... "

"Emin ol şimdi de tanımıyorsun." Ellerini Jisoo'nun omzuna koyduğunda genç kadının hızla geri çekilmesiyle yüzü düştü.

"Nişan olmayacak."

Jungkook sinirden küçük bir kahkaha attı. "Bekle ve gör. Oluyor mu olmuyor mu..." Hızla kapıyı çarpıp arkasına bakmadan gitti.

Kapının güçlü sesi ile Jisoo'nun içinde tuttuğu göz yaşları boşalmaya başlamıştı. "Çok aptaldım..." Genç kadın onun gerçek yüzünü göremediği için kendini suçluyordu, şimdi hayatı iyice sarpa sarmıştı. Onu bu yalnızlıktan kurtarabileceğini düşünüp Jungkook'a sımsıkı sarılmıştı ama dönüp dolaşıp geldiği nokta yine yalnızlığıydı.

Çok sevdiği evinin bahçesi artık Jungkook ile olan kötü anılarını hatırlatıyordu.

Evden çıkıp kapısını yavaşça çekti. Evde sadece yalnızlık içinde ağlayacağını ve anılardan kaçamayacağını biliyordu. Kaldırıma oturup başını yukarı dikti ve göz yaşlarını içine attı.

Ama o güven verici sesi duyduğunda gözyaşlarını artık daha fazla tutamazdı.

"Hep yanlış zamanda karşılaşıyoruz öyle değil mi?"

Genç kadın dudaklarını birbirine bastırıp başını hafifçe salladı. "Öyle."

Genç adam karton topladığı arabasını çöpün yanına koyup yavaşça Jisoo'nun yanına oturdu.

İkisi de bir süre sustu. Jisoo göz yaşlarını tutabildiği kadar tutmaya çalışırken Taehyung da sadece onun yanında olmak istiyordu.

Jisoo Taehyung'a dönüp ağzını araladığında sözleri titreyen dudağından çıkaramadı. Yavaşça dolan gözlerini ondan çekti.

"Konuşmana gerek yok Jisoo."

Genç kadın dolan gözlerini tekrar ona çevirdi.

"Sadece oturabiliriz... Ama istersen seni dinlerim."

Dudaklarını birbirine bastırıp kafasını salladı. Ancak sadece birkaç saniye tutabildiği göz yaşları yavaşça yanaklarından süzüldü. Ardındansa Taehyung'un kalbini sızlatan hıçkırıklar eşliğinde ağlamaya başladı.

Genç adam tereddütlü bir şekilde elini omzuna koyup onu hafifçe kendine çekti, çöp kokan kıyafetlerinin onu rahatsız etmemesini dileyerek.

Jisoo uzunca bir süre ağladıktan sonra hıçkırıkları yavaşlamaya başladı. Belki de omzundaki elin verdiği güven onun anlatacak cesareti bulmasını sağlamıştı ki yutkunup Taehyung'a döndü. Bu yaşadıkları ona sadece içinden atamadığı bir yüktü.

"T-Taehyung..."

Taehyung elini Jisoo'nun omzundan çekmeden onun titreyen dudakları arasından çıkan sözlere kitlendi.

"O gece o bana dokundu." Bunu bir erkeğe nasıl anlatabilirdi bilmiyordu. Daha önce bir ilişkisi olmayan biri için her şey çok zordu. "V-ve ben onu affettim."

Yüreğinde fırtınalar kopan adam omzundaki elini sıkılaştırıp onu kendine çekti. Devamını duymak istemiyordu.

"Dün de öyle ve ben tam bir aptaldım..." Genç kadın yüzünü ellerinin arasına alarak ağlamaya devam etti. Utanıyordu.

Taehyung ise sessizdi, demek istediği çok şey vardı ama o an ağzını bıçak açamazdı.

"Onu sevmiştim ve şimdi..."

Taehyung o iğrenç sözleri duymamış gibi yaptı."Senin suçun yok Jisoo."

"Taehyung bir daha yalnızlığı kaldırabileceğimi sanmıyorum. O-onunla..."

"Yalnız değilsin." Jisoo'nun duymasını istememişti ve sesi bir fısıltı tonundaydı ama o onu duymuş olacaktı ki ellerini ıslak yüzünden çekti.

Kollarını onun beline sarıp başını göğsüne dayadı. "Teşekkür ederim." dedi ürkekçe.

Taehyung Jisoo'nun sarılmasıyla boşta kalan ellerini savaşça onun ince bedenine indirdi ve onu kendine çekip sıkıca sarıldı.

Destructive Desires - Vsoo/SookookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin