"Ne yaptığını sanıyorsun?!"
Kavgaları kimsenin ilgisini çekmiyordu, yüksek müzik ve kendinden geçerek dans eden kişiler sayesinde dikkatler üzerlerinde değildi.
Jisoo insanların arasından hızla kapıya doğru yöneldi. Jungkook ise onu koşarak takip ediyordu. Kapıdan tam çıkacağı sırada önündeki güvenlikler kollarıyla geçişi kapadı.
"Ne yapıyorsunuz!" Eliyle kolundan güç almadan güvenliği ittirdi.
"Jisoo!"
Jisoo sinirle arkasını döndü. "Ne var?!"
Artık karşısında her zaman gülümseyen Jungkook yoktu. Ciddi bir ifadeyle devam etti. "Sadece seni gevşetmeye çalışıyordum, yanlış anladın."
"Benim gevşemeye ihtiyacım yok. Senin yaptığın tacize giriyor." Sinirini farklı yöne yöneltti. Gözü güvenlikle buldu. "Bunlar niye beni engelliyor!"
Jungkook sert bir tonda cevap verdi. "Çünkü burası benim mekanım." ve Jisoo'nun tepkisini bekledi.
Genç kadın histerik bir gülüş attı. "Şimdi anlıyorum."
İşaret parmağıyla Jungkook'u ittirerek konuştu. "Sen beni yanılttın Jungkook. Şimdi korumalara söyle yolu açsınlar."
Jungkook nefesini verip korumalara başını salladı ama oradan hızla uzaklaşan Jisoo'nun peşini bırakmadı. Koşar adım yürüyen kızın arkasından seslendi. "En azından seni evine bırakayım!"
Jisoo cevap vermedi ve sadece yürümeye devam etti. Buranın neresi olduğu hakkında en ufak fikri yoktu ama yürümeye devam etti. Hayatında bir kez olsun böyle yerlere gelip de kendini kirletmemişti ama şu an kendini gerçekten çok kirli hissediyordu.
Yürüdükçe sinirinin yerini yorgunluk aldı. Yürüdü ve yürüdü. İçtiği bir bardak bile onu uyuşturmuştu. "Neden içtim ki..."
Sonunda tanıdık sokaklara varmıştı. Yaklaştığını anladığında hızını düşürdü ve yaşananları düşünmeye başladı.
Jungkook'u seviyordu, eğlenceli biriydi ama kendini ait olmadığı bir yere sokmaya çalışıyordu. Jisoo bu değildi. Evet özgürlük istiyordu ama onun özgürlük anlayışı Jungkook'unki ile uymuyordu.
Gözlerinden fark etmeden damlalar düşmeye başlamıştı. Elleriyle sildikçe düşmeye devam ediyordu ve bu onu daha da gergin yapıyordu.
"Jisoo?"
Jisoo sinirli bir şekilde arkasını döndüğünde beklemediği bir yüzle karşılaştı. Yüzü yumuşamış, şaşırmanın verdiği etkiyle göz yaşları durmuştu.
"Taehyung?"
Arabasını çöpün yanında bırakıp yavaş adımlarla ona yaklaştı. Onu korkutmak istemiyordu.
"Hey..." Sesi gördüğü manzarayla titremişti. Kuruyan göz yaşları yanaklarına tuzlu yollar açmıştı. Dudaklarını birbirine bastırıp hıçkırıklarını tutmaya çalışıyordu.
Taehyung hafifçe omzuna dokunacaktı ki elinin ne kadar kirli olduğunu fark edip geri çekti." Hadi seni evine kadar götüreyim."
Jisoo başını hafifçe sallayıp onu takip etti. Ne ağzını açmak ne de kimseye bir şey anlatmak istemiyordu. Taehyung da bunu anlamış olacaktı ki ona yol boyunca tek kelime etmedi.
Evin önüne geldiklerinde Jisoo yol boyunca yere tuttuğu başını kaldırdı ve Taehyung'a baktı. Ona acıyan gözlerle bakıyordu. Jisoo ise sadece zoraki bir gülümseme gösterebildi. "Teşekkür ederim." Sesi bir fısıltı gibi çıkmıştı.
"Rica ederim."
Jisoo arkasını dönüp eve gireceği sırada tereddütle ona seslendi. "Jisoo..." Başını arkasına dönüp geriye bakmıştı. "... Doğru kişi olmadığımı biliyorum ama eğer birine bir şey anlatmak istersen seni dinlemeyi çok isterim."
Jisoo şaşkın bir şekilde ona baktığında çok utandı. Keşke söylemeseydim diye geçirdi içinden. Kim bir çöpçüye hayatını anlatırdı ki...
"Yani anlatmak istemezsen de-"
"Ben..." Jisoo vücudunu da ona dönerek konuştu "... genelde işten saat yedide çıkarım." Ağlamaktan bitap düşmüş gözlerini onun nasırlı ellerinde gezdirdi.
"..."
"O saatte burada olursan beraber bir şeyler yiyelim."
Taehyung üzüntü ve mutluluk arasında arafta kalmıştı ama dudaklarının kıvrılmasına engel olamadı. "Çok isterim."
Jisoo başını sallayıp içeri girerken sonuna kadar onu izledi. Bu sevdiğin bir filmi hiç izlememiş gibi aynı heyecanla izlemenin verdiği duyguydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destructive Desires - Vsoo/Sookook
RomanceBiz insanlar tüm hayatımızı arzularımızın peşinde koşarak geçiririz. Birçok kez ulaşılamaz bir hayal olarak kalan arzular kimi zaman da bizi yoldan çıkarıp sarhoş eder, onlar tarafından zincirleniriz.