Saatler hızla geçiyordu tıpkı nişanın bir an önce olmasını ister gibi. Jisoo ise bu saçmalığın ortasında kendini nasıl bulduğundan çok, farklı şeyler düşünüyordu.
Taehyung'un, yazdığı notu görse direkt olarak kendine geleceğini biliyordu. Onu beklerken, zaman her geçen dakika onun için daralıyordu. Ne yapmalıydı?
Sadece basitçe Jungkook'u kabul edebilirdi ama bu kararı verirse hayatında istemediği değişiklikler yaşayacaktı. Belki sonsuz yalnızlığı son bulacaktı. Ama öyle bir adamla mı son bulmalıydı?
Öte yandan Taehyung'un yokluğu onun bir şeyleri anlamasını sağlamıştı. Nişanından çok onu düşündüğünü fark ettiğinde, arkadaştan daha fazlası oldukları hissine kapılmıştı. O karton toplayıcısı ne ara kalbinde ve hayatında bu kadar önemli bir yer kaplamaya başlamıştı?
"Efendim?"
Genç kadın gözünü aynadan çekip yanındaki adama döndü.
"Makyajınız ve saçınız bitti."
Düşüncelerinden kopup kendine bir baktı. Beyaz mini elbisesi ve düz, uzun saçlarıyla tam bir asalet örneğiydi. Kendini birkaç saniye izledikten sonra kimseye güzel gözükmemek istedi. Dudaklarını birbirine bastırıp aynaya bakmaya devam etti. Güzel gözükmek istediği tek kişi... Aklına gelen düşünceyle hızla koltuğundan kalktı.
Adam şaşkın bir şekilde ona baktığında ona gülümsedi. "Teşekkür ederim. Çok güzel olmuş."
"R-rica ederim."
Merdivenlerden inip bahçede gerçekleşen nişan etkinliğine gitti. Gözü Jungkook'u buldu. Takım elbise içinde misafirlerle tokalaşırken, yine olmadığı o beyefendi kılığındaydı. Kaşları hafifçe çatılan genç kadın ona doğru yürüdü.
"Jungkook." Koluna dokunup kendisine dönmesini sağladı.
"Efendim, hayatım."
Jisoo göz devirip kolundan tuttu ve onu köşeye kadar çekti. Jungkook uysal bir köpek gibi onu takip etmişti.
Ellerini beline koyup kaşlarını kaldırdı. "Şimdi sana tek bir soru soracağım."
Omuz silkip gülümsedi.
"Dinliyorum."
"Misafirlere nişan olmayacağını sen mi söylersin, yoksa ben mi?"
"Neyden bahsediyorsun?"
"Çok iyi anladın."
"Öyle bir şey yok. Her şey hazırlandı." Kollarını bağlayıp başını yukarı kaldırdı. "Benden bu kadar mı nefret ediyorsun?"
"Senden nefret etmiyorum. Eğer bu iş burada biterse nefret de etmeyeceğim."
"Öyleyse neden bu inadın?"
Jisoo birkaç saniye susup dudaklarını araladı. Aklından hiç çıkmayan biri vardı, onun düşüncesi doğru düşünmesini engelleyiyordu. Başını iki yana düşünceden kurtulmak ister gibi hafifçe salladı.
"Bak... Hayatım boyunca kendi hayatım üzerine fındık kadar etkim olmadı. Ne derlerse yaptım." Başını elbisesine eğdi. "Ne isterlerse giydim. Bu elbise bile benim seçimim değil."
Jungkook ifadesizce ona bakıyordu.
"Ancak... Evleneceğim adam benim seçimim olacak. Bu şekilde mutlu olmam. Biz nişanlanınca ya da evlenince mutlu olacağımı mı sanıyorsun?"
Jungkook resmen genç kadını hiç dinlememiş gibi sırıttı. "Tek düşündüğüm düğün gecemiz."
Jisoo'nun ağzı açık kalmıştı. Kaşlarını indirip başını salladı. "Peki." Ardından misafirlerin yanına doğru yürümeye başladı.
Jungkook birkaç saniye arkasından baktıktan sonra koşar adım onu takip etmeye başladı. "Ne yapıyorsun?!"
Jisoo sessizce ilerlemeye devam etti. Misafirlerin tam ortasına geldiğinde durdu.
Saçını düzeltip etraftakilerin duyabileceği tonda konuşmaya başladı. "Merhabalar, öncelikle hoşgeldiniz." Annesinin ve Jungkook'un endişe dolu bakışlarını görmezden gelerek devam etti. "Size bir duyurum olacak-"
Jungkook hızla Jisoo'nun yanına gelip elini tuttu. "Duyurumuz olacak." Ardından Jisoo'nun kızgın yüzüne bakıp sırıttı. Diğer elini de beline koyup onu kendine çekti.
"Öncelikle bizi bu mutlu günümüzde yalnız bırakmadığınız ve geldiğiniz için hepinize teşekkür ederiz. Bu nişan çok ani oldu. Jisoo'nun karım olmasını o kadar çok istedim ki tarih için müstakbel kayınbabamdan izin istedim."
Jisoo kollarını göğsünde bağlayıp dikkatle onu dinliyordu. Ancak çalan telefonla gözünü Jungkook'un konuşmasından çekip telefonuna yönlendirdi. Bilinmeyen numaraydı. Açıp kulağına dayadı.
"Merhaba. Jisoo Hanım ile mi görüşüyorum?"
"Evet... "
"Sizi rahatsız ettiğimiz için çok özür dileriz ancak hastanın günlerdir kimliğini saptayamıyoruz ve üstünde bulduğumuz tek şey sizin iş kartınızdı."
Jisoo'nun kanı çekilmişti. "H-hasta?"
"Birkaç gün önce araba kazası geçirdi. Yirmilerinde bir erkek."
Korkuyla yere çöktü. Artık telefondan ve çevresinden gelen seslere karşı bilinçsizdi. Zaman durmuştu.
Jungkook ve diğer misafirlerin ilgisi onun ani çöküşüyle tamamen üstündeydi. Jungkook eğilip Jisoo'yu omuzlarından kavradı."İyi misin? "
Jungkook'un ellerini omuzlarından çekti ve telefondaki sese döndü.
"Hangi hastane?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destructive Desires - Vsoo/Sookook
RomansaBiz insanlar tüm hayatımızı arzularımızın peşinde koşarak geçiririz. Birçok kez ulaşılamaz bir hayal olarak kalan arzular kimi zaman da bizi yoldan çıkarıp sarhoş eder, onlar tarafından zincirleniriz.