"hyunjin," diye mırıldandım arkasından. durmak bilmiyordu, ben de minik adımlarımla onu takip ediyordum çünkü derdinden korkuyordum.
bana ne diyeceğini, yaşadıklarını nasıl yansıtacağını bilmiyordum.
en sonunda o da yavaşlamış, elindeki sigarasıyla beni de peşinde sürüklemişti ama maça sadece yirmi dakika kalmıştı. ikimiz de orada olmalıydık.
farklı bir çıkıştan çıkmıştık ve her ne kadar etrafta kimse olmasa da diken üstündeydim.
ufaktan denizi gördüğümde omuzlarım düştü. "neden geliyorsun felix?" dedi bıkkınlıkla. "neden peşimdesin?"
tamamen bana döndüğünde duraksadım. aramızda bir adımlık bir mesafe vardı ama birbirimize çok uzaktık. baygın gözleri ses tonunu kanıtlıyordu.
saçları rüzgârın etkisiyle hareketlendiğinde dudağımı ısırdım. bir şey dememe izin vermeden konuştu. "sana kırıldığımı, sana sinirlendiğimi mi düşünüyorsun?" yine benim gibi bakıyordu, bana üstten bakıyordu. "sen benim için bir aydır tanıdığım birisin. neden birbirimize bir şey açıklamak zorundayız?"
"hyunjin..."
"tabii," dedi sözümü keserek. "gerçekten amacın buysa." alayla güldü. "baban her şeyi öğrendi, neden hâlâ peşimdesin ki?" sigarayı yere atıp sertçe ezdi ve kendi kendine güldü. ellerini sinirle saçlarından geçirdiğinde artık bana bakmıyordu. "arayıp sevgiline de söylemedin mi?"
titrek bir nefes verdim.
"ne kadar aptalca bir oyunun içine düştüğümü anlatıp eğlenmediniz mi?"
soğuk havaya rağmen vücut ısım arttı. bana baktığında hayal kırıklığıyla gülümsedim. gözleri bir süre buruk gülümsememde oyalandı. "sevgilim, sevgilim, sevgilim..." sesim gittikçe kısıldığında yanağımın içini dişliyordum.
bakışlarım denize gitti. bunların hiçbirini hak etmemiştim, tek isteği sevmek ve sevilmek olan biri için fazla canım yanmıştı.
umurumda olan karşımdaki kişi değildi. onunla kötü olmak istememiştim çünkü arkadaş olabileceğimizi düşünmüştüm ama asıl sorun olan, her seferinde bana karşı yapılan imâların aynı olmasıydı.
eğer sevgilim olmasalardı bana ne bahane bulacaklardı?
neyi yanlış yapıyordum?
biri kızmak, küsmek yerine bana bunu söylemeliydi. çekip gitmemeliydi.
gözlerim tekrar ona döndüğümde ifadesiz bakışlarını gördüm. karşımdaki adam tüm dengemi altüst etmişti. bang chan hayatımdan çıkmak üzereyken onun arkadaşlığına sığınmak istemiştim. büyük hataydı çünkü onu tanımıyordum ki, tanıyamazdım.
sinirden kızarmıştı.
"dediğin olsun." dedim kısaca. arkamı dönüp geldiğim yolu giderken nefes alışlarım sıklaştı.
boğuluyormuş gibi hissediyordum.
ben tam bir aptaldım çünkü bunlara katlanmaya değmezdi. bang chan bunu hak etmiyordu.
telefonum cebimde titrerken açma girişiminde bulunmadım. sinirden ve üzüntüden hızlı hızlı yürümüştüm, yaklaşık beş dakika sonra stadın içindeydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mirror, hyunlix
Fanfictionhwang hyunjin, avustralya'nın en iyi futbol takımına transfer edilir. 5 nisan 2024