chapter seventeen

260 38 23
                                    

"ne dedin?" diye mırıldandım. gözlerim özellikle ona değmemeye çalışıyordu.

"bana bir açıklama borçlusun." diye tekrar etti alayla gülerek. ellerini bileklerimden çektiğinde sigarasını yaktı.

oflamadan edemedim. ne hakkında, ne açıklaması yapacağımı bilmiyordum. "ne açıklayacağım?" dedim sonunda ona bakarak. göz göze geldiğimizde sertçe yutkundum. kısık gözleri aşağılayıcı bakıyordu.

"bilmiyor musun gerçekten?" derin bir nefes çekti ve homurdandı. "salağa yatmak hoşuna gidiyor, değil mi?"

"belki gerçekten salağım," yine gıcık olmuştum işte. şu an tam olarak ilk geldiği zamanlardaki hwang hyunjin'e benziyordu. "söyle işte."

tavrıma karşılık olarak gerçekten gülümsediğinde dudaklarımı birbirine bastırdım. çok yakışıklıydı, kesinlikle harika bir futbolcuydu ama bir yanım model olsaydı dünyayı kendisine hayran ederdi diye düşünmeden edemiyordu. birkaç dakika öylece sustuk, ben de gitmek istemedim. "barışmışsınız." dedi sigarasını söndürerek. zorlukla duymuştum.

iç çektim. "öyle oldu." diye mırıldandım.

"salaksın sen gerçekten o zaman."

"efendim?"

"ona dönecek kadar çok mu seviyorsun yani onu?" kaşlarımı kaldırarak kollarımı göğsünde topladım.

sorgular bir şekilde baktığımda gülüyordum. sinirim bozulmuştu. yaptığımız konuşmaya inanamıyordum. "sana hesap mı verecektim bir de? sana ne bundan?"

"öyle mi?" dedi tamamen bana dönerek. doğruldu ve "öp beni." dedi üzerine basa basa. dudaklarım aralandı, gözlerim kocaman oldu. şok içinde ona bakarken, "isteğim bu, şimdi öp beni." dedi. ifadesiz bir şekilde konuştuğunda kalbim o kadar hızlı atıyordu ki, nefesimi tuttum.

beklentiyle bana bakıyor ve ciddiyetini asla bozmuyordu. bu inanmamı daha çok zorlaştırıyordu. "ne?" dedim sessizce. sesimi bulmak çok zordu. "sen ciddisin?"

"hiç bu kadar ciddi olmamıştım," kollarım aşağı düştüğünde bedenimdeki, zihnimdeki tüm kontrolü kaybetmiştim. ellerim titredi. "yap şunu civciv."

"bu aldatmak olur," dudaklarımı birbirine bastırdım. ayılamıyordum. "aldatmamı istiyorsun."

derin bir nefes aldığında sağ elini saçlarından geçirdi. "ben tercihini yapmanı istiyorum felix," bir adım daha yaklaştığında artık dip dibeydik. nefes alacak bir yerim bile yoktu. "daha fazla dayanamıyorum, beni çıldırtıyorsun."

yüzüme çarpan nefesiyle aldığım sigara kokusu bayılmama sebep olacaktı. gözlerim ister istemez dudaklarını buluyor, kendimi geri çekmem imkânsız hâle geliyordu. "hile bu." diye mırıldandım acıyla. bu kadar yakınımda dururken ona hayır demek çok zordu.

olduğum yerde kıvranmamak için zor dururken ani bir hareketle elimi boynuna sardım.

bunu düşünmemiştim, her şey o kadar benden bağımsızdı ki... kafasını eğdiğinde parmak uçlarımda yükseldim. tek düşündüğüm dudaklarıydı, zihnim çoktan yanlış ve doğruyu unutmuştu.

gözlerim kapanırken güldüğünü gördüm. benim hareketimle birlikte belime sarıldı ve tüm bedenimi bedenine yapıştırdı. sıcak teni tüm vücudumda dolanırken dudakları dudaklarıma kapandı.

sıcak dudakları, dudakları üzerimde hükum sürerken gerçekmiş gibi gelmiyordu. hissettiklerim, enerjisi, sıcaklığı gerçekten öteydi. sanki her zaman istediğim şeye sonunda ulaşmışım gibiydi ama kendimden bihaberdim, bunu dudaklarını tattıktan sonra anlamıştım.

mirror, hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin