"ben geldim!" dedim elimdeki kahveleri tutarak. jisung kocaman gülümseyerek kendi kahvesini aldı.
"hoş geldin," kollarını kocaman açtı ve gözlerini yumdu. "sonunda benimle konuşmaya karar vermişsin."
kahvemden bir yudum aldığımda elimle göğsünden ittirdim ve gözlerini açtığında dil çıkardım. "zor bir karardı," boynumda asılı duran kamerayı aldım. "bana hesap vermekten kaçtığın için iki gündür konuşmuyoruz zaten."
koca bir nefes verdiğinde göz devirdim ve kahvemi masaya koydum. "ama sen de minho'dan bahsedip duruyodun!"
"inanılmaz birisin." kahvemden son bir yudum alıp çöpe attım. hızlı adımlarla soyunma odasına geldiğimde jisung beni takip ediyor, arkamdan söylenip duruyordu. kızdığım her şeyi unutmuştum zaten ama anlatmadığı için onunla şimdilik muhattap olmak istemiyordum.
soyunma odasının kapısını açtığımda burnuma gelen temiz kokuyla gülümsedim. en sevdiğim anlar buydu tabii, hepsi temizlenip gelirdi antremana. antremandan sonra buraya uğramak pek akıl kârı da değildi zaten. "ben geldim!" ortamdaki tüm sohbeti bölerek bağırdım. tüm çoşkumu bir cümleyle harcayınca sakince, "nasılsınız?" dedim. hepsi bana odaklanınca kocaman gülerek baktım onlara. "emre nerde?" kaşlarımı çattım. "prensime naptınız?"
gözlerim aradığım kişiyi bulmuşcasına hwang hyunjin'de kitli kalınca sertçe yutkundum. bir elinde telefonuyla köşede öylece oturuyordu. saçları yine dağınıktı. o kadar masum duruyordu ki, saçlarını daha çok dağıtmak ve çocuk gibi yüzüyle oynamak istemiştim.
burada konuşmadığım ne çok insan vardı öyle?
"geç kaldı," dedi sonunda louis. gözlerimi ondan çektim. louis otuz iki diş sırıtıyordu. "hoca fena fırçalayacak."
"aman," omuz silktim. "saat henüz yedi sıfır sıfır. hâlâ vakti var." elimdeki kamerayı kaldırdım. "bugün tüm gün benimlesiniz maalesef, malum yarın maç var. güzel bir video çıkarmamız gerekiyor."
"sıfır sıfır yalnız," dedi emre gülerek. hızla arkamı döndüm. jisung'un yanında dikilip beni izliyordu. "özlemişsin hemen beni." yanağımdan bir makas aldığımda göz kırptım.
louis'e omuz atıp geçip gittiğinde ikisi de gülüştü.
"bakıyorum da hepiniz pek mutlusunuz." kaşlarımı kaldırdım.
"fena gaza getirdi hoca bizi." dedi jisung. "kazanıyoruz yarınki maçı."
"bayıldım!" kamerayı boynumdan çıkarttım ve kapıdan çıktım. "o zaman koşun, hoca bekliyodur." büyük ihtimalle onlar hocayı bekleyecekti ama olması gereken buydu.
hepsi teker teker kapıdan çıkarken birkaç kare aldım. emre'de geç kaldığını çaktırmamak adına çantasını almıştı, orada hazırlanacaktı. en sonunda hwang hyunjin kapı eşiğinde durduğunda kameramı indirdim. kollarını göğsünde toplayarak yaslandığında kaşlarımı kaldırdım. öylece bana bakıyor, hiçbir şey demiyordu. "ne oldu?" dedim en sonunda. "bir şey mi diyeceksin?"
derin bir nefes aldı. "böyle mi olacak?" dudaklarını yaladı.
"olan ne ki?" diye sordum mala yatarak. sinir bozucu bir şekilde güldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mirror, hyunlix
Fanfichwang hyunjin, avustralya'nın en iyi futbol takımına transfer edilir. 5 nisan 2024