"gol atarsam barışıyoruz," dedi jisung serçe parmağını uzatarak. göz devirip yolundan çıkmaya çalıştım ama tekrar önüme geçti. elini indirdi ve ofladı. "gol atarsam minho ile ilgili her şeyi anlatacağım."
kaşlarımı kaldırdım. bu beklemediğim bir teklifti çünkü ne olursa olsun o golü atmak için çabalayacaktı. yani kendini direkt olarak ortaya atmıştı. "kazanırsak," dedim serçe parmağımı uzatarak. "kazanırsak anlatacaksın, kaybedersek anlatmana gerek olmadan tribi keseceğim."
"aha!" elime vurdu. "trip atıyorsun dediğimde çocuk musun jisung, niye trip atayım diye azarlayıp beni hayattan bıktırdın kaç gündür. şimdi kabulleniyorsun ama."
gülmeden edemedim. elimi tekrar uzattım ve "anlaştık?" dedim.
serçe parmağımız birbirine kenetlendiğinde bana bakmıyordu. "anlaştık."
"çok şey söyleceğim biliyorsun değil mi?" dedim ciddi bir şekilde.
"biliyorum," memnuniyetsiz suratı hâlâ sürüyordu. "o müthiş tecrübeni benden esirgemeyeceksin." omzuna yumruk attığımda diyecek bir şeyim yoktu çünkü haklıydı.
"hadi git, kazan gel."
"şerefsiz." diye mırıldana mırıldana gitti. gülerek ortama baktım. herkesin yüzü gülüyordu, hoca ciddi anlamda motivasyonu sağlamıştı. bu uzun zaman sonra başardığı tek şeydi.
akıllı saatime bakarak bildirim var mı yok mu ufak bir kontrol geçtim. herhangi bir bildirim yoktu, belli ki sıkıntı da yoktu. maç sekizdeydi yani son on üç dakikamız vardı. zaten birazdan sahaya çıkacaklardı.
derin bir nefes aldım ve gözlerimi kısarak babama bakındım. o günden beri onu görmüyordum. onun karşısına çıkmamaya özellikle dikkat ediyordum ama bunun maç izlemeye gittiğimde son bulacağını da biliyordum. gerçi şimdiye kadar karşılaşırız sanıyordum, şaşırtıcı bir şekilde hiçbir iz yoktu babamdan.
"sana da iyi şanslar," dedi arkamdan bir ses. duyduğum ses tüylerimi anında kaldırdığında arkamı döndüm. koca boyuyla bana bakıyordu. yüzündeki koca sırıtmaya karşılık kaşlarımı çattım.
üzerindeki forma o kadar çok yakışıyordu ki ona, ister istemez dudaklarımı birbirine bastırdım. "kabul et," dedim eğlenerek. "bensiz bir hiçsin."
yüzündeki sırıtış gerçek bir kıkırdamaya dönünce etrafa baktım. kimse bizi izlemiyordu. "biraz fazla abartmadın mı?" diye sordu. "gerçek anlamda bir şey söyleceksin sanmıştım."
"bu da bir gerçek anlam zaten," göz devirdim. "hadi seninle de iddiaya girelim." serçe parmağımı uzattığımda bir bana bir de parmağıma baktı.
"ne iddiası?"
"eğer gol atarsan seni affedeceğim, gol atamazsan istediğim bir şeyi yapacaksın."
bir süre cevapsız bıraktı beni. "ciddisin?" kafamı aşağı yukarı sallayarak parmağımı tekrar kaldırdım. dudaklarını yalayarak sırıttı. "beni çoktan affettiğini biliyorsun, değil mi?"
serçe parmağını uzattığında, "hayır?" dedim sorar bir şekilde. "bu da nerden çıktı?"
"jisung'lara geldiğim gün. bana gülümsediğinde beni affetmiştin." diye mırıldandı. "sadece haklı olduğunu duymaya ihtiyacın vardı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mirror, hyunlix
Fanfictionhwang hyunjin, avustralya'nın en iyi futbol takımına transfer edilir. 5 nisan 2024