chapter twenty one

274 45 5
                                    

son dilimi zorlukla yuttuğumda geri çekildim. "bunu da ye," dedi önüme bırakarak.

göz devirdim. bir dilimi zorla yedirmişti ve bir dilimle kalacağına söz vermişti. "hyunjin, yiyemeyeceğimi biliyorsun."

kendi de iki dilim yiyip bırakmıştı ve biz açgözlülükten iki koca pizza sipariş etmiştik. eline kolasını alıp benim gibi koltuğa yaslandığında bana baktı. konuşmamı beklediğini biliyordum ama zor geliyordu. onun itiraflarından sonra ben de bunu yapmak istemiyordum.

ben de masadan kolamı alıp kafama dikledim. "öyle işte," diye mırıldandım. "benim anlatacak pek bir şeyim yok. annem babamı aldattığında ben on bir yaşındaydım." evin içi beyazlarla doluydu. "öğrendiğimizde babam delirdi çünkü ciddi anlamda aşıktı ona. küçükken bile babamın annemi daha çok sevdiğini biliyordum." güldüm. "sonra zaten evde yolunda giden hiçbir şey olmadı. annem sözler verdi, babama kendini affettirdi ama huylu huyundan hiçbir zaman vazgeçmezdi işte."

"babam anlasa da konusunu açmadı, o da ondan uzaklaştı. gerçi onun kahrı tutmuş olabilir çünkü ben de annemi on dört yaşımda, kanserden kaybettim." burukça gülümsedi. göz göze geldiğimizde gördüğüm tüm hissiyat, içimi ısıttı. beni anladığını biliyordum. "babam en iyi hastanelere götürmüştü ama iyileşmedi. günden güne eriyordu, iyileşmeyeceğini annem de anlamıştı ama yine de babam kendi için zorladı. başaramadık, annem öldü babam senelerce yasını tuttu. günlerce arkasından ağladı. yanında benim olmamı umursamıyordu."

aklıma gelen anılarla ürperdim. babam tam karşıma oturup saatlerce ağlıyordu. çaresizliği en çok o zaman hissetmiştim. "o ağlayınca ben susardım, ağlayamazdım. hep içime attım şimdi bile bir yanım annem için ağlamak istiyor. onun için, yaşayamadıklarımız için, bir aile hissi için..." aynı hisleri paylaşan iki farklı bedendik sahiden. "sonra babam toparlandı, ben mutsuz çocuk olarak büyüdüm. ilaçlar kullandım ama hiçbiri fayda etmedi. ne zaman fotoğrafçılık yapmaya başladım o zaman toparlandım."

"ben her zaman bu takımın içindeydim hyunjin, benim bebeklik fotoğraflarımda da üzerimde forma vardı. dünyanın en iyilerinin kucağında fotoğrafım var. babam beni de sahaya bırakır, ayağıma top atardı ama hiçbir zaman istemedim. bunu fark edince peşimi bıraktı ama ben hep takımın içinde olmaya devam ettim." ne kadar çok sevdiğimi anlasın istedim. "şampiyonluk gördük yıllarca, hepsinde çıldırdım. sen futbolcu olmak için yetiştirilen bir projeydin ben de takıma ruhunu vermek için yetiştirilen bir proje gibiydim. babam benim fanatikliğimi gördükçe daha çok baskı kurdu üzerimde. artık kesin gözüyle emindi, mirasını bana rahat bir şekilde bırakacaktı."

"sonra..." dedi tahmin eder gibi.

"sonra..." dedim gülerek. "bang chan'la sevgili oldum, öğrenince delirdi. bana olan tüm güveni, her güzel duyguyu kenara bırakmıştı. bana sadece nefret doldu hem de bu aylar içinde gerçekleşti. umursamadım, babamla ortak duygular beslesekte üzerimdeki baskısını hiçbir zaman sevmemiştim. sadece mutlu olmaya bakıyordum ama olamadım."

gözlerine baktım ve, "bir hiç uğruna babamı, taraftarı karşıma aldım." dedim.

duymaya ihtiyacı olduğunu biliyordum.

derin bir nefes aldı önce. sonra kırık bir gülümsemeyle baktı bana. "her şey yolundayken bile babam bana imâ yapmaktan bıkmazdı, mirası bırakmayacağını söylüyordu ama şirket yönetmek falan zaten umurumda değildi."

mirror, hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin