7. BÖLÜM

22 9 3
                                        

                                                                                              AREN

Karmen dışarı çıkmıştı ve geri içeri gelmemişti. Büyük bir merakla yanına gittim. "ne oldu?" dedim bitkin bir sesle. "annem. Dışarı çıkıp hava alacağını söylemişti. Ama şimdi yok. Yakında market falan var mı ki? Oraya mı gitti acaba?" dedi. "yok. Biz taksiyle gidiyoruz marketlere. Burası ful ev dolu. Ve gördüğüm kadarıyla araba da burada duruyor." Dedim önümüzdeki arabayı göstererek. Onaylamak için başını salladı. "peki. Ben biliyorum sanırım nereye gittiğini. Veya götürüldüğünü." Bütün bir konuşma boyunca fark etmemiştim. Karmen'in yüzüne bakmamaya dikkat ediyordum. Hiç bakmıyordum. "ve evet güneş doğuyo- bir saniye. Ne? Götürüldüğünü mü?" dedi. Geç algılamıştı.

"arabanın anahtarını ver." Dedim. "ne? Ne yapacaksın?" diye sordu. Her şeyi yavaşlatıyordu. "arabanın anahtarını ver dedim!" diye bağırdım. Geri çekildi. Cebindeki anahtarı çıkarıp elime atar gibi koydu.

Arabaya atladım. Sabah saat altı olduğu için yola çıkan pek de araba yoktu. Son hızla o adamın evine gittim.

Evin önüne geldiğimde ani frenle olduğu yerde durdurdum arabayı. Lastiğin çıkardığı sesler kulağımı tırmalamıştı. Bu sesi o da duymuş olacaktı ki kapıyı açıp arkasını dönüp gitti.

Koşarak içeri girdim. Yerde Leyal'ın annesi yatıyordu.

"ah! Ona da mı! Sen nasıl bir canisin!" diye bağırmaya başladım.

"ben cani değilim. Tanrı böyle istedi." Dedi düz bir sesle. Fazla sakindi. Her zaman.

"tanrının böyle bir şey istediği falan yok! Tanrı kimseden birini öldürmesini istemez!"

"emin misin? Hiç tanrının farklı farklı dinlere yolladığı kitapları okudun mu? Eğer karşında bir düşman varsa, veya insanlık için zararlı biri sorun sayılmıyor."

"hah! Leyal ne yapıyordu peki! Düşman mıydı! O insanlarla konuşmuyordu bile! İnsanlık için tehlike taşıyacağı bir şey de yoktu! Ne yapacaktı! Boya fırçasıyla adam mı kesecekti!"

"hah hah hah!" bu pis bir gülüştü. "bence neler yapabileceğini en iyi sen biliyorsun. Ne de olsa Ezel'in cesedini taşıyan sendin. Ve bildiğim kadarıyla bunu boya fırçasıyla yapmadı."

"az önce bana düşmansa sorun olmaz demiştin."

"o öyle bir şey değil."

"ya zaten senin dinler hakkında bir bok bildiğin falan yok!"

"aslında biliyor musun? Bende bu gün tam da seni buraya getirecektim. Saatin kaç olduğunu biliyor musun? Saat sabah altı. Yani sen üçüncü gününün başındasın. Aslında akşam getirecektim seni. Ama sen erkenden kendin geldin buraya."

"hah! Ben beni biraz daha bekletirsin diye düşünmüştüm. Gözümün önünde daha çok insanları öldürür beni depresyona sokardın. Ben böyle değildim."

"biliyorum. Bunu yapmasını da biliyorum. Ama ben fiziksel acıyı severim. İşkenceyi severim."

"emin ol beni şuracıkta parçalara ayırsan Leyal öldüğünde hissettiğim kadar acı hissetmem."

"ah biliyorum, biliyorum. Ama hayır. Ben sabırsızlanıyorum. Ben ne kadar bir süredir bunu bekledim senin haberin var mı? Geberip gitmeni çok istiyorum." Bunları söylerken yaşıyordu sanki. O kadar içten söylüyordu ki...

"ölen herkes, yani şöyle deyim; benim tarafımdan öldürülen herkes kafasına sıkılarak öldürülüyor. Bu da demektir ki sıfır acı. Anında öbür dünyadasın. Ama sana bunu asla yapmayacağım. Sen can çekmeyi hak ediyorsun. Senin saatlerce işkence görmen lazım."

""ne yapacaksan yap! Kim olduğunu o kadar merak ediyorum ki! Bana bu kadar kin besleyen kim olabilir! Ezel mi! Ama hayır o öldü! Ve bunu sen sağladın!" durdum. Nefes aldım. Ama sakin kalamadım. "benim yaşamak için tek bir sebebim vardı! O da dün gece öldü! Ne param var ne sevenim! Öldür gitsin!" diye bağırdım. Ciddi bir karar vermiş gibi hissediyordum kendimi. Ama bu bir karar değildi. Yapma diye yalvarsam da ölecektim.

Eline keskin bir bıçak aldı. Bıçağı karnıma sapladı. İnledim. Bıçağı karnımdayken çevirdi. "ahh!" diye bağırdım. "haberin olsun. Bir zamanlar sevenin vardı." Bıçağı çıkardı.

Canım çok yanıyordu. On beş dakika bekledi. Bana iyi olup olmadığımı sordu. Uyuşmaya başladığımı söyledim. "oh. Ne güzel. Bir acı biter tam rahatladım dersin yenisi gelir. Bu böyledir. Hayat döngüsü." Dedi. Bıçağı bu sefer başka bir yere sapladı. Ve aynı hamleyi tam dört kez yaptı.

Dördüncüde bir vücudum kalmamıştı artık. Ölüyordum. Ve tam ölürken bana "belki de bilmelisin. Sende kalacak." Dedi. Ve kapüşonunu açtı. Yüzünü gördüm. Ve öldüm. Kalbimde Leyal'ımla.

"unutma Leyal. Ben başka bir evrende de severim seni..." dedim son nefesimle.

Son DilekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin