AREN
Kalbim öyle hızlı atıyordu ki... sanki biri kalbimin içerisinde 'I'm Yours' çaldırıyordu. Leyal geri çekildi. Çok etkilenmiş gibi bakıyordu. Sanırım bu onun ilk defa zevk için veya rahatlamak için olmayan, gerçekten bir şeyler hissettiği için verdiği ilk öpücüğüydü. Yıllardır bu anın hayalini kuruyordum ben. Ama hep olur, derler ya bir söz vardır "şimdi mutluyuz. Ama bir saniye sonra neler olacağını bile bilmiyoruz" diye bende aynen öyle hissediyorum. Şimdi mutluyum. Hayallerime kavuştum. Ama sanki birazdan gelip birisi benim hayallerimi çalıp gidecek. Ve benim yaralarım öncekilerden daha büyük ve derin olacak.
"eee ben ilk defa böyle bir şey yaptım. İlk defa birisini isteyerek, kalbimde hissederek öptüm... ben bir tuvalete gitsem iyi olacak." Dedi. Yanakları iyice kızarmıştı. Koşarak tuvalete gitti.
Yüzümde buruk bir gülümsemeyle cebimdeki diğer kağıdı hatırladım. Şu isimsiz kağıdı. Hemen cebimden çıkardım. Leyal tuvaletten dönene kadar bunu okumalıydım.
"iki bin on altı mı? Ah çok eski. Sekiz yıl önce. Ben henüz on yedi yaşındaydım." Diye mırıldandım kendi kendime. Kağıdın yazıldığı tarih garip gelmişti.
Benim bir hayalim var. Ve bir gün bunu gerçekleştireceğim. Çok gözüm dönecek ve yapacağım bunu. Dayanamıyorum. Aileme, sürekli olarak baskı kurmalarına. Aşık olduğum kişiye, beni asla düşünmüyor oluşuna. Arkadaşlarıma, benimle param için arkadaşlık yapıyor oluşlarına. Kendime, bu kadar çirkin, böyle bir hayatı yaşayacak kadar zavallı oluşuma... dayanamıyorum. Bir gün biri çıkarsın alsın beni bu hayattan diye bekliyorum ama sanırım kendim dışındaki kimse beni bu bataklıktan çıkaramaz. Peki ya ben nasıl çıkacağım bu hayattan? Onu da planladım. Başkalarını kendi bataklığıma koyarsam kendim çıkarım oradan. Ve bunu yapmak çok istiyorum. Bir gün kimsenin bilmediği o yere gideceğim. Ve onun yerini alacağım. Herkese anlatacağım, Tanrının beni seçtiğini...
Şoka girmiştim. Ağzım açık okumuştum bütün kağıdı. Bu bir tesadüf müydü? Yoksa bile isteye mi vermişti bana bu kağıdı? O adam bana kendi günlüğünün sayfasını vermişti. Ama anlaması çok zordu. "tanrının beni seçtiğini" diyordu. Yani tanrı gerçekten onu mu seçmişti? Yoksa biz uzun bir süredir onun yalanlarını mı dinliyorduk? Vücudumun büyük bir kısmı tanrının onu böyle bir hayattan kurtarmak için böyle bir oyun oynadığını söylüyordu. Peki ya onun aslında bir insan olmasına ne demeli. Normalde her birini seçtiğinde "bak, ben insan değilim" der ballandıra ballandıra. Aslında o da bir insanmış. Peki ya kimdi? Ezel demek geçiyor aklımdan. Ama o öldü. Olamaz böyle bir şey.
Tuvaletin kapısı açıldı. Sesi duyduğum gibi kağıdı tekrar kırıştırıp cebime attım. "saat kaç?" dedi Leyal esneyerek. "ne o? Uykun mu geldi?" dedim telefonumdan saate bakarken. "hayır. Yorgun olduğum için esniyorum. Bu gece uyuyabileceğimi sanmıyorum." Dedi. "saat bir olmuş." Dedim. Yanıma geldi. Elimden tuttu. "Aren... bunu söylerken utanıyorum ama... bu gece yanıma yatar mısın? Zaten geç olmuş. Evine gitme. Kal burada. Şu kanepede sarıl bana. Belki uyurum kucağında." Dedi ve tatlı bir surat ifadesi yaptı. Sanki öyle yapmasa kabul etmeyecektim.
Başımla onayladım. Kanepeye geçtim. Uzandım. 'yanımagel' dercesine elimi koltukta gezdirdim. Yüzünü ekşitti. "üzerinde... kan var"dedi. O an ben de kıyafetimden iğrendim. Tişörtümü çıkardım. Bir kenarafırlattım. Gülümsedi. Gelip yanıma sokuldu. Başını göğsüme koydu. Kolunuüzerime attı. Sımsıkı sarıldı bana. Yüzündeki gülümseme hala silinmemişti. Kucağımda minik bir kedi yavrusu duruyordu sanki.
Fakat aklıma bir şey takılmıştı. "Zaten geç olmuş. Evine gitme." Demişti bana. Gerçekten bir evim olduğunu mu düşünüyordu. Her gece farklı bir otelde kaldığımı, genelde barlarda sabahladığımı ve bir evim olmadığını bilseydi ne yapardı acaba. Benim evim Leyal'dı. Dahası yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Dilek
Mystery / Thrillerkendisini tanrının görevlendirdiğini söyleyen, simsiyah giyinmiş, kapüşonlu ve kapüşonundan yüzü görünmeyen bir adam... tanrının seçtiğini söylediği insanlara son 3 gününün kaldığını söyleyip onlara bir dilek hakkı sunar. seçtikleri dileği ise ne ol...