HALAS
Her hikayenin bir kötü karakteri vardır. Hatta öyledir ki, bazen sadece bir değil birden fazla vardır. Çünkü gerçek hayattan esinlenilmiştir. Her zaman kötü karakterin bir çetesi olur mesela. Çünkü güçsüzdür aslında. Arkasında birinin olmasına ihtiyacı vardır. Ama hep iyi karakterler tektir. Boş bir cesaret vardır onlarda. Ve "ben yaparım" duygusu...
İşte ben diyorum ki "ben kesinlikle yapamam". Arkamda o adam durmasaydı hiç bir işi halledemezdim. Benim kendime karşı bir güvenim yok. Benim kendime karşı bir sevgim de yok. Hatta ben hasta bile olabilirim. O kızın bana karşı duyguları olduğunu biraz olsun hissetmiştim. Ama tek gözüme takılan babasının silahları, son model buzdolapları, televizyonları ve daha bir çok şey. Tek yapmak istediğim hırsızlıktı. Ama o hiç bir zaman bunu fark etmesin istedim. Şimdiyse o hırsızlığı yapamayacak kadar vicdan azabı çekiyorum.
Ben bu hikayenin kötü karakteriyim. Ama tek kötü karakter ben değilim. O adam da var. O kapüşonlu... O da kötü karakter. Ama eğer o kötü karakterse, onun arkasında kim var? Gerçekten tanrı mı?
Ben tüm bunları düşünürken sütlü kahve yaptığımı unutmuştum. Kahve taşmıştı. Ve sıcak bir kısmı elime gelmişti. "ahh!" diye inledim ve elimi suya tuttum.
"o kahveyi bir de içeceğine inanamıyorum. İçeride bir ceset yatıyor." dedi küçük kız. Hiç korkmuşa benzemiyordu. Yıllar önce onu tecavüz ettiğini söylediği adamla aynı evdeydi ama onunla konuşmaktan korkmuyordu. Daha beş dakika önce sarıldığı kadın gözlerinin önünde öldürülmüştü. Ama korkmuyordu. Ve tekti o burada. Belki de bu hikayenin iyi karakteri de o'dur.
"kahveyi sana yapıyorum. Belki biraz olsun rahatlarsın diye. Kahveyi de vereceğim ve seni dışarı çıkaracağım."
"sonra da cesedi mi temizleyeceksin?"
"hayır. Çektiğim vicdan azabının haddi hesabı yok. Yakalanacağım. Gerçi biraz geç olmasını isterdim. O yüzden o çatalı ve bıçağı yıkayacağım. Bu kadar."
"Gece'yle oturuyorduk. Ve bir yerde kapüşonlu bir adamdan bahsetti. O yolladı değil mi seni?"
"ah... Evet onunla görüştüm. Ama hayır onun adamı falan değilim."
Yanıma yaklaştı. Neredeyse aynı boydaydık. Beni kenara ittirdi ve arkamdaki çekmeceyi açtı. Hızla içinden bir bıçak alıp benim boynuma dayadı.
"bana o adamı bulmam konusunda yardım edeceksin. Asla dokunmayacaksın bana. O bıçağı falan da temizlemeyeceksin. Seni gebertirim. Şu hayatta en çok kaybedecek şeyi olmayandan korkacaksın. Benim sağlıklı bir vücudum bile yok. Ne yapacağız ne edeceğiz o adamı yakalayacağız tamam mı?" korkmuştum.
Nefes nefese "ta- tamam. Ama benim sadece üç günüm kaldı.
Güldü. "hıh. O zaman kalan iki gününde bana o adamı bulacaksın. Ve iki gün sonra dünya senin gibi bir caniden kurtulacak. Desene rahat bir yaşam süreceğiz diye."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Dilek
Mystery / Thrillerkendisini tanrının görevlendirdiğini söyleyen, simsiyah giyinmiş, kapüşonlu ve kapüşonundan yüzü görünmeyen bir adam... tanrının seçtiğini söylediği insanlara son 3 gününün kaldığını söyleyip onlara bir dilek hakkı sunar. seçtikleri dileği ise ne ol...