3. BÖLÜM

36 13 11
                                    

                                                                                            LEYAL

'Bad Habit' dinleyerek tavuk doğruyordum. Uzun bir süre olmuştu kendim yemek yapmayalı. Yemek yapmak için markete gidilmesi gerektiğinden sırf kasiyerle muhatap olmamak için markete gitmiyordum uzun bir süredir. Ama dün şu kendini tanrının görevlendirdiğini söyleyen adamla konuştuktan sonra kendimi daha rahat hissetmiştim. Sanki en azından "iyi günler" diyebilir gibi.

"iyi akşamlar sayın seyirciler. Bu gün kan donduran bir haberle başlıyorum. Geçen hafta bir kadının ampul değiştirirken lambada kamera bulması üzerine gelen ihbarlar bu gün sonuçlandı. Başvuruda bulunan ve evini arattıran 120 kadından 74'ünün evinden gizli kamera çıktı. Evlerinizi kontrol etmenizi öneririz." Dedi yanımda duran radyodaki spiker. Böyle haberler dinlemekten nefret ediyordum. İnsanlar delirmişti. Bunu biliyordum. Ama bir de delilikleriyle ilgili haberler dinlemek içimi şişiriyor.

Kapı çaldı. Dediğim gibi kapım çalmaz benim. Üzerinde yazı var. O adamdır diye düşündüm bir an. Ama hayır o olamazdı. "Ben lambadan çıkan sihirli cin değilim. Ovaladıkça çıkmam. Karşına bir defa çıktım bunu da tanrı istedi." Demişti bana. Ona güveniyorum. Tuhaf ama bana yakın hissettirdi. Samimi. Onun dediğinin yalan çıkacağını sanmıyorum. Ve bu gün benim birinci günüm. Kalan iki gün var.

Aklıma sadece bir kişi geldi. O da Ezel. Başka biri bu kapıyı çalmaya cesaret edemez. Bu aptal cesaret sadece onda var. Yavaşça kapıyı açtım. Kapının dışındakinin kim olduğuna bile bakmadan arkamı dönüp mutfağa geri geçtim. Elime bıçağı aldım. Ve tavukları doğramaya devam ettim. Belki de fırsatı böyle ayağıma getirmişti. Kim bilir...

                                                                                        EZEL

Şaka gibiydi. Gerçekten o tuhaf adamın dedikleri tutuyordu. Kapıyı açıp arkasını dönüp gitmişti. İçeri girmeme izin vermişti. Bu yaptığına inanamıyordum. Önce tereddüt ettim. Ama sonra korkak olmamam gerektiği aklıma geldi. İçeri bir adım attım. Burnuma direkt olarak o kahve kokusuyla karışık boya kokusu geldi. Bu Leyal'ımın kokusuydu.

"girdim ben içeri." Dedim garipseyerek.

"durma. Yanıma da gel. Bekleme." Dedi. Bu bana cesaret vermişti. Ve o adamı da haklı çıkarmıştı.

Mutfağa girdim. Leyal'ın yüzünü incelemeye başladım. O benim yüzüme bakmıyordu ama tavukları doğrarken ne kadar değişmediğini fark ettim. 7 yıl olmuştu onu görmeyeli. Elleri hala boya içinde. Kokusu aynı. Biraz kilo vermiş sadece. Sanırım yemek yemiyor.

"hiç değişmemişsin. Özlemiştim bu kokuyu, bu ortamı, en çok da seni. Ben unutmadım o geceyi. Unutmadım o günleri. Sen sildin mi beni aklından? Bence hayır. Silememişsindir. Benim sana kötülüklerim dokundu. Ama çok iyi dokunuşlarım da vardı. Her gün en az bir kez gelmiyor muyum aklına?" dedim. İçim buruktu.

"her gün geliyorsun aklıma. Unutmadım hiçbir şeyi. Dokunuşlarını. Yani aslında vahşiliğini. Bazen özlüyorum senin ağzından iltifat almayı. Bazen nefret ediyorum senden. Hiç karşıma çıkmasaydın daha mı iyi olurdu hayatım diye düşünüyorum. Ya da kader bunu mu uygun gördü?" sinirli değildi. Yavaş yavaş tavukları doğrarken benimle sakince konuşuyordu.

"tesadüf işte. Böyle olmuş. Tesadüfen karşılaşmışız ve tesadüfen birbirimizi hiç unutamamışız." Dedim.

"tesadüf diye bir şey yoktur. Tanrı ol demiştir olmuştur." Dedi. Ne tuhaftı. Hiç onluk bir cümle değildi.

"aynı o adam gibi konuştun." Dedim ağızımın içinden.   

                                                                                      LEYAL

O adam demişti. O da biliyordu. Aynı adam ona da gelmişti. Peki o ne dilemişti? Beni mi? Bence o kadar değerli değilimdir.

"ne. Kimsen bahsediyorsun?" dedim sorgular gözlerle. Tavukları doğramayı bıraktım. Bıçağı da aldım ve ona oturması için önümdeki sandalyeyi işaret ettim. O oturunca ben de karşısındaki sandalyeye oturdum.

"hiç. Bir arkadaşım işte." Dedi.

"ama belki de kader vardır. Tanrı o tanıdığıma emin olduğum adamı senin de karşına çıkarmıştır." Dedim. Ürkmüştü. Bir elini masaya koydu. Yavaşça elini masanın üzerinde gezdirerek benim elime yaklaştırdı. Tam o sırada "peki sen ne diledin?" dedi. Gözlerimi açtım ve "tez vakitte gebermeni." Dedim.

Tam o sırada elimdeki bıçağı masanın üzerine koyduğu eline sapladım. İnlemeye başladı. Neye uğradığına şaşırmıştı. "hangi elinle o telefonu açmıştın? Peki ya hangi elinle dosyaları çaldın? Daha önemlisi hangi elinle bana dokundun?" dedim masadaki elinden bıçağı çıkardım. Daha çok inlemeye başladı. "bence budur." Dedim bıçağı çıkardığım elini işaret ederek. Bıçağı kaldırdım ve bileğine sapladım. Artık eliyle bileği ayrılmıştı. Hayatımda duyduğum en acılı çığlığı attı.

"sence kan kaybından ölür müsün?" dedim sesim titrerken. "veya vaz geçtim. Böyle bir şeye izin veremem... kendi ellerimle parçalamalıyım seni." Dedim. Gözlerim hiçbir şeyi görmüyordu. Önce kolu, sonra bacakları, en son da kafası olmak üzere parçalara ayırdım onu. Ve tüm bunlar bir, iki dakikada gerçekleşmişti. Gözüm dönmüştü.

Bıçağı fırlattım. Yerdeki parçalarla bakıştım. Sonra ağlamaya başladım. Ölmesinden en zevk alacağım adam, şimdi kendi ellerimle öldürdüğüm bir cesetti. Hatta bir ceset bile değil. Kıyma gibi.

O an ne yapacağımı bilemedim. Tanrı bana dilek hakkı sunmuştu. Her şeyi yapabilirdim. Her şeyi dileyebilirdim. Ve ben bunu dilemiştim. Ne yapmıştım ben? "ne yaptım ben! Ne yaptım ben! Tanrım tüm bunlar için bana fırsat verdin! Neden beni seçtin ha! Niye aklından böyle fikirler geçen birini seçtin! Bana fırsat verdin! Ben şimdi nasıl toparlayacağım bu pisliği! Ne yapacağım bu cesedi! Nereye gömeceğim içimdeki bu vicdanı! Nasıl yok edeceğim bu parçalanmış ruhu! Ne olacak benim düş hırsızıma!" diye bağırdım ağlayarak. Gökyüzüne doğru. Beni duydu mu bilmem. Ama dışarıdan biri bana seslendi.

"Leyal! Ben biliyorum!"

-------------------------------------------------------------------

öncelikle bana destek olan herkese çok teşekkür etmek istiyorum. gerçekten bu kitabın çok ilgi göreceğini düşünerek yayınlamıştım. ama pek ilgi görmemiş olması beni üzdü. sanırım keşfete düşmemişti. ben de en son biraz umudu kesmiştim. derken bu sabah uyandım. ve gelen bildirimleri gördüm. bir anda artmış sayımız. çok teşekkür ederim. hepinizin yeri bende çok ayrı. isteyenlerin kurgularına da ben de elimden geldiği kadar destek olmaya çalışırım.

lütfen bölüme yorum yapmadan geçmeyin. sizce o kapüşonlu adam kim? veya neden insanları öldürüyor? bu tarz tahminlerinizi yazmadan geçmeyin. birbirinden yaratıcı yorumlar geliyor o adamın kim olduğuyla ilgili. tek tek okumak isterim. okuduğunuz için tekrar teşekkürler.



Son DilekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin