10. BÖLÜM

20 11 14
                                    

                                                                                         KARMEN

Elimde içkimle Aker'i beklemiştim. Ama çok tuhaf bir utançtı. Kendisi bir saat boyunca tuvalette kaldı. Ayıptır, özel alandır diye girmek istemedim ama gene de böyle beklemek çok sıkıcı. En azından sadece bir öpücüktü. Ondan bir şey beklememiştim. Sanırım artık gidip bakmanın zamanı gelmişti.

Tuvalete doğru ilerledim. Elimde şarabımla basamakları çıktım. Tuvaletin önüne kadar geldim. Ve kapıyı ittirdim. Ama ışık açık olmasına rağmen Aker yoktu. "Aker!" diye seslendim bütün evde duyulacak bir şekilde ama yoktu. Nereye gitmiş olabilirdi?

Bir anda dış kapının sesini duydum. Geri aşağı indim. Aker kafasını bir kapüşonla kapatmış şekilde eve geldi. Ama biz konuşurken üzerinde mavi bir kazak vardı. Şimdi neden siyah bir sweat var? Hava da bu kadar sıcakken.

"nereden geldin sen?" diye sordum. biliyorum tavrım tuhaftı. Sanki ona hesap sorarmış gibi, daha sevgili bile olmamışken.

"dışarı çıkmıştım. Eve bir şeyler alayım dedim. Senden olan utancımı da bir tur atar, atmış olurum üstümden diye düşündüm." dedi. Çok rahat konuşuyordu.

"peki neden bu yirmi beş derecede üzerinde bir sweat var. Hem de siyah. Yanarsın."

"ben bir tek sana yanarım." dedi. Az önce utancından yüzünü yakımaya gitmemiş miydi bu? Hem de üzerine "utancını atmak için" yürüyüş de yapmıştı. Ama çok bozuntuya gelemezdim. Demek ki içinde bazı duygular uyanmıştı. Benim işime gelirdi.

Yanına gittim. Kapüşonunu açtım. Dibine girdim. Beline sarıldım. "demek benim için yanarsın." dedim etkileyici sesimle.

O da beni tuttu. Tam beni öpecekti ki ışıklar kapandı. "sanırım elektrikler gitti." dedi. "olsun. Daha iyi." dedim gülerek. Ve bir anda odasındaki sehpada duran mum kendi kendine yanmaya başladı. "ne oluyor?" dedim. Ürkmüştüm. 

Ardından kalın bir ses "oturun." diye emretti bize. "gene mi!" diye bağırdı Aker. O biliyor muydu ne olduğunu? Olamaz.

Oturduk. Ve masadaki diğer mumlar da yanmaya başladı. Artık önümde kimin durduğunu görebiliyordum. Daha doğrusu siluetini. Yüzünü göremiyordum. Kapüşonu vardı. Yüzünü kapatacak kadar garip. Tam düşündüğüm gibi. 

"son bir şansınız kaldı. Beni tanrı gönderdi. 3 gününüz kaldı. benden bir şey dileyin. Uğraştırmayın beni." dedi. Agresifti.

Aker'e döndüm. Gözleri kocaman açılmıştı. Kitlenmişti. "ama... ama sen!" diye bağırdı adama doğru. "tanıyor musun!" diye ben de ona bağırdım. "kes sesini!" dedi o adam Aker'e doğru. Onlar birbirlerini tanıyorlar mıydı?

Aker bana döndü. "Karmen! bu adam senin kız kardeşinin katili! Aren'i de o öldürdü! Anneni de! Herkesi elimizden alıyor! Şimdi bizi birbirimizden koparacak!" diye bağırıyordu, bir yandan da ağlıyordu. Ben bir katil olamazdım. Ama yapmalıydım. Bana tanrı söylemiyordu şimdi. İç sesim söylüyordu. Bu adam her kimse onu öldürmeliydim.

Masadaki mumu elime aldım. "Karmen ne yapıyorsun!" diye bağırdı Aker. Ama onu duymuyordum. Bir adım bile geri ilerlememişti o adam. Elimdeki mumu adamın üzerine fırlattım. Üzerindeki pelerin gibi duran kapüşonlu kıyafet alev almaya başladı.

Ne yaptığımın o an farkına vardım. Bir adım geri ilerleyip ellerimle ağızımı kapattım. "hayır... şimdi-" diyebildim sadece. cümle devam etmedi.

Aker mutfağa koştu. Hemen su alıp geldi. Yere yatmış yanan o cesedin üzerine döktü. Biraz zaman aldı. Ama söndü. Fakat ortada bir ceset yoktu. Sadece pelerin yanmıştı. İçinde kimse yoktu.

"ne?" dedi Aker sadece dona kalmış bir şekilde.

"ama... hayır. olamaz! nasıl olur! bu mümkün değil! onu yakmış olmalıydım! belki de bizim de gerçekten üç günümüz vardır! tanrı bunu uygun görmüştür! belki de öleceğizdir!"

Pikap içine müzik koymadığımız halde çalışmaya başladı. 'Formula' çalıyordu.

"E equals MC squared

I've got a blimp inside my head...

...

Screws loose, tell 'em"

Yerine geldi şarkı. Aker "ama nasıl olur? benim böyle bir şarkım yok ki." dedi.

Bense şarkıyı tekrar ettim. "screws loose, tell 'em... vidalar gevşek onlara söyle..."



Son DilekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin