Dudakları dudaklarımın arasına girdiğinde yemin ederim ki kalbim saliselik olarak durdu sanki. Yanağımda olan eli belime indi ve aniden kendisine mümkünmüş gibi daha da yaklaştırdı.
O kadar büyük bir istek ve özlemle öpüyordu ki bıraksa gidecekmişim gibiydi. Hafifçe dilini ağzımın içine ittiğinde afallasam da hemen toparlayıp karşılık verdim, fakat o esnada çalan zil ile onu göğsünden tutup geri çekilmek zorunda kaldım.
Ela gözlerinin içinde tutkuyla yanan ateşi görmemek mümkün değildi. Sertçe yutkunduğumda zil bir kere daha çaldı. "Birini mi bekliyordun?" Kafasını sağa sola sallayarak belimden tutarak tezgah ve benim aramdan çıktığında kapıya doğru adımladı.
Ben ise mutfak tezgahına tutunmuş nefeslerimi kontrol altına almaya çalışıyordum. Yanaklarımın kıpkırmızı olduğuna yemin edebilirdim. Ve yüzümdeki aptal sırıtış... Bir kaç kez yanaklarıma vurduğumda Barış kapıyı açmıştı.
"Ne işiniz var lan burada?"
"Ne var lan salata, gelemez miyiz?" Kerem'in sesini duymamla birlikte gözlerimi kocaman açtım. Daha ilk dakikadan da patlamazsınız be kızım.
"Gelin kardeşim tabii de, telefon diye bir şey var. Hani kulağına koyuyorsun arama falan yapılıyor."
"Boş konuşma Baro, hadi çekil." Yunus muydu o?
Bir kaç saniyelik sessizlik ve kapının kapanış sesi ardından köşeyi dönmeleri ile birlikte göz göze geldiğim Kerem, Yunus ve Berkan üçlüsünün anlam veremeyen bakışlarına karşılık elimde cezveyle sırıtmaktan başka bir şey yapamadım. Tam arkalarında duran yunan tanrısı sarışın herif ise bir elini ensesine atmıştı. O kol kasları şaka mı?
Bakışlarımı çocuklardan çekip Barış Alper'e yönelttiğimde 'Kurtar beni Allahım'a kitabıma' diye bağırıyordum adeta.
"Ee, şey..." Sonunda aklına gelmişti beyefendinin! "Beyza'yı ben çağırmıştım da."
Harika açıklama. Kerem bir bana bir ona bakarken Barış'tan bunu devralmam gerektiğinin farkındaydım.
"Aynen, bu son olaylardan sonra baya gerildik. Hem aramızdaki meseleleri halletmek için. Kahve, içer misiniz?" Dedim elimdeki cezveyi gösterirken. Kerem hala bana tripli olacak ki göz devirip salona geçtiğinde Berkanla Yunus yanıma geldi. İkisinde de yüzüne aptal bir sırıtış olsa da bunu es geçtim.
"Bilseydik gelmezdik bro ya..." Barış Alper Berkan'ın ensesine okkalı bir şaplak indirdiğinde susmak zorunda kaldı. "Olmasın bir daha." dedi sert sesiyle. "Hadi içeri geçin, biz de geleceğiz Keremle konuşacaklarımız var belli ki."
İkisi de salona geçtiğinde yanaklarımı şişirdim. Barış Alper elimdeki cezveyi alıp tekrar koydu tezgaha. Bu cezvenin kaderinde bugün bize kahve pişirmek yokmuş demek ki. Harbiden kahve bahane Barış Alper'in dudaklar şahane oldu.
"Sen de geç güzelim, hadi."
Bir kez daha belimden tutup beni salona yönlendirdi. Yapma şöyle ani hareketler ya insafsız çocuk.
Yeni gelin misali tekli koltuğun en ucuna oturdum. Kerem'in soğukluğu sanki Alaska'daymışız hissiyatı verse de, ben bu gece bu çocuğun gönlünü alacaktım. Her şeyi yanlış anlamış, bana sormadan beni yargılamıştı ama kırılmıştı biliyordum.
Hafifçe boğazımı temizlediğimde hala bana değil, karşısındaki kapalı televizyona sanki hasmıymışçasına kilitlenmişti. Hasım o değil Kerem biraz kafanı sağa çevir, heh benim.
"Sanırım size bir açıklama borçluyum." diye mırıldandım. "Dinliyoruz." dedi Yunus, tüm ciddiyetiyle ama ona bu ciddiyet yakışmıyordu. Gülesim geldiyse de onu bakkala ekmek almaya yolladım.
"Öncelikle şunu söylemeyeliyim ki Mert Hakan ile aramda hiçbir şey y..." Sözüm, karşımdaki dörtlünün aynı anda konuşması ile kesilmişti.
"Olamaz zaten!" Göz devirdim ve devam ettim. "Elbette, olamaz. Olmamalı. Bakın, Mert Hakan ile babamın milli takım çalıştırdığı zamandan tanışıyorum. 18 olduğum dönem, arkadaşlarımla içmeye gitmiştim ama kafam çok güzel olduğundan dönememiştim ve yalnız kalmıştım sokağın ortasında. O sırada da Mert Hakan arabayla geçiyormuş, durdu aldı beni arabasına." Anlattığım ile hepsi pür dikkat beni dinliyordu.
"Fırsatçı piç!" diye mırıldandı Berkan. Aldırış etmeden devam ettim. "O halde eve gidemezdim, babam çok kızardı. Zaten evimin adresini bile verecek durumda değildim, baygın gibiydim resmen. Sonra Mert Hakan evine götürdü beni."
Barış Alper sinirle gözlerini yumarken hiçbirinin yorum yapmasına fırsat vermeden devam ettim. "Ama size yemin ederim ki hiçbir şey olmadı. Uyudum, sabah kalktığımda Mert Hakan yoktu zaten idmana gitmişti. Ben de teşekkür mesajı atıp evden çıktım. Bir daha da birbirimizi görmedik. Geçen, Fenerbahçe maçına kadar. Davette de beni yine alkollü görünce yardım etmek istemiş, olay bundan ibaret. Tabii fırsattan istifade basın görüntülemiş. Ortaya öyle saçma sapan bir şey çıktı yani, yoksa Mert Hakan abimden başka bir şey olamaz."
Hepsinin yüzüne rahatlama ifadesi belirirken Berkan girdi araya. "Şu geçen seneki mevzuyu biz niye bilmiyoruz?"
"O kadar önemsizdi ki benim için, sizinle tanışmadan önce olmuştu. O yüzden anlatma gereği bile duymadım."
Kerem ayağı kalktığına gidecek sandığım için endişeli gözlerle ben de ayağa fırladım. Fakat o, yanıma adımlayıp bana kocaman sarılmayı tercih etti. Gözlerim dolsa da belli etmedim. "Kerem çok özür dilerim, işlerin bu raddeye geleceğini bilemezdim çok özür dilerim."
Kerem yavaşça saçlarımı okşadı. "Bizim hatamız güzelim. Seni o halde tek bir saniye bile yanımızdan ayırmamalıydık. Ben de özür dilerim tesiste söylediklerim için." Saçlarıma küçük bir öpücük kullanıp geri çekildiğinde Yunus gözyaşlarını siliyormuş gibi yaptı. Bu beni istemsizce güldürmüştü.
"Salak..." diye mırıldandım göz devirirken. "Gel kız buraya!" dedi Berkan, pıtı pıtı yürüyerek Yunusla aralarına oturdum. İkisi de bana kocaman sarıldığında, tabir-i caiz ise tost olmuştum.
"Ahh, salak!" dedim çıkmaya çalışırken fakat izin vermediler. Barış Alper tarafından kafalarına nişanlanan yastıklar ile geri çekilmek zorunda kalmışlardı. "Öküz hayvanat herifler! Kemikleri kırıldı kızın."
Barış'ın bu abartı tepkisi ise hepimizi güldürmeye yetmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sarışın | barış alper yılmaz.
Teen FictionTAMAMLANDI beyza buruk, barış alper yılmaz ile olan ilişkisini çözemiyordu.