19

7K 323 178
                                    

Tam yatağımda çok rahat bir pozisyon yakalamış, gözlerimi kapamışken evimin çalan zili ile bir gözümü araladım. Saat çok geçti, bu saatte kim gelebilirdi ki?

Yataktan kalkıp odamın camının kenarından çaktırmadan kapıya baktığımda şapkalı birini gördüm. Ay tövbe yarabbim gece gece bu kimdi yani?

Barış'ım kurtar beni kapıma adamlar dayanıyor! Benim dünya yakışıklısı manitam şu an uçakta uyuyor olmalıydı, en son konuştuğumuzda birazdan uçağa bineceğini söylemişti. Barış'ımı özledim.

Kapıdaki adam zile bir kez daha bastığında açmak ile açmamak konusunda kararsızdım. Tövbeler tövbesi gerçekten. Ben camdan bakmaya devam ederken herhangi bir adam olduğunu düşündüğüm şahıs kafasını kaldırınca Barış Alper olduğunu gördüm.

Ne?

Odamdan çıkıp koşa koşa kapıyı açtığımda sırıtan bir Barış ile karşılaştım.

"Barış, ne oldu?" dedim telaşla. "Neden uçakta değilsin, kötü bir şey mi oldu?" Kafasını olumsuz anlamda sallayıp beni belimden kendisine doğru çekerek kocaman sarıldı.

"Sakin ol yavrum, hiçbir şey olmadı; her şey yolunda. Uçağa bineceğimizi söylemiştim fakat uçuş birkaç saat kadar ertelendi. Ben de fırsattan istifade seni göreyim dedim."

"Yaaaa..." diye mırıldandım onu içeri alırken. "Barış yaa..."

"Ne yaaa bir tanem?" dedi yanaklarımı sıkarken. "Ne diyip çıktın?" dedim, kollarım hala beline sarılıyken. "Hiçbir şey." dedi umursamazca.

"Aynen!" dedim ondan ayrılırken. "Sensiz uçsunlar da gör." Hafif bir kahkaha atıp saçlarımdan öperek kendisini koltuğa attı.

"Hem..." dedim yanına oturup bacaklarımı popomun altına alırken. Böyle oturmak daha rahattı, ne yapabilirim? "Bu şapka ne alaka? Camdan bakınca o çakma sarı lülükleri göremeyince korktum!"

Kafasındaki şapkayı çıkardığım an adeta donup kalmıştım. Bu lülükler baya platin sarı lan!

"Barış!" dedim şapkayı geri takarak. "Naptın kendine?"

Kıkırdayarak şapkayı çıkardı ve saçlarını eliyle düzeltti. Traşı da mı değişmişti onun?

"Kötü mü olmuş ya?" Kafamı olumsuzca salladım. "Senin her haline bayıldığım için böyle geliyor olabilir ama..." Alıcı gözüyle bakıp devam ettim. "Güzel olmuş he."

"Tabii kızım!" dedi yüzündeki sırıtışı silmeden. "Çok yakışıklıyım anasını satayım ya."

"Kapmasınlar seni orda?" dedim imalı sesimle. Alt dudağını sarkıtıp omuz silkti. "Bilmem, Allah'ın işi..."

Kaşlarım çatılırken tepkimi ölçercesine bakıyordu yüzüme.  Hafifçe sağa dönüp bakışlarımı çevirince gülerek beni kolları arasına aldı.

Kafamı göğsüne yaslayıp saçlarıma sayısız öpücükler kondurup yanaklarımı mıncırdı. "Kıskandın sanki?"

Kafamı olumsuzca sallayıp ondan kurtuldum. "Hiç de bile!" Kafasını salladı o da. "Yok kıskandın sen baya."

Göz devirdim. "Senin merakın varsa eğer..."

Aniden ciddileşerek sert sesiyle lafımı kesti. "Saçmalama güzelim. Ben sana bir kere seni sevdiğimi söylediysem gözüm başkasına kaydığı an şurdan şuraya adım atmak nasip olmasın."

Çocuğuma gururlu bir bakış atarak yanağına kocaman bir öpücük bıraktım. "İşte benim sevgilim."

Dediğim şey ile sırıttı ve beni belimden yakalayıp kucağına oturttu tek hamlede. Barış Alper için tüyden farksızdım sanırım. Ayrıca bu ani hareket ile karnımdaki kelebekler Barış Alper görmüş rakip stoper gibi debelenmeye başlamıştı sanki.

"Sevgilin, ha?" Dudaklarımı büzerek parmaklarımı sakallarında gezdirdim. "He, nolmuşkine? Hem sen de demiştin." Kafasını yavaşça yukarı aşağı salladıktan sonra önüme düşen saçlarımı geriye atarak avucunu yanağıma bastırdı.

"Of güzelim." derince iç çekince kucağında kıpırdandım. Bu hareketimle birlikte yüz ifadesi değişerek yutkundu. "Ay!" dedim biraz geri çekilerek. "Yanlış bir şey mi yaptım?" Kafasını olumsuzca sallayarak belimden tutup eski pozisyonuma getirdi beni tekrar.

"Y-yoo."

"Barış, sanırım artık gitmen gerekiyor." dedim duvardaki saati kontrol ederek. "Sen beni kovuyor musun?" Yersiz tribine karşılık güldüm ve hafifçe yanağına vurdum. "Bana kalsa gitme ama milli takımın senin gibi bir oyuncuya çok ihtiyacı var. Kupayı almadan gelme, olur mu?"

Güven verici şekilde gülümseyip bedenime sarıldığında ben de kollarımı boynuna sardım. Kokusu çok güzeldi her zamanki gibi. Barış Alper kollarım arasında olduğu zaman, hiçbir şeyin önemi kalmıyordu benim için. Oldukça sarı olan kıvırcıklarına bir öpücük bıraktım.

"Söz." dedi boynumu öpmeden önce. "O kupa senin ellerinde de havaya kalkacak bir tanem."

Kıkırdayarak zorlukla ondan ayrıldığımda bu sefer gerçekten gitme vakti gelmişti. Bacağına sarılıp gitme ya diye zırlayasım vardı şu an. Kelepçeleseydim de koltuğa gidemeseydi keşke.

Kucağından oflayarak kalkıp onu da kaldırdığımda el ele kapıya doğru adımlamıştık. Kapıyı açmadan belimden tutarak kendisine doğru çekti beni.

"Seni çok seviyorum, Beyza. Her gün konuşacağız zaten görüntülü de. Aklın bende kalmasın, olur mu?" Kafamı olumlu anlamda salladım.

"Ben de seni seviyorum balım, hem de çok. Sakatlıksız belasız inşallah."

Tekrar kollarını bana doladığında sanki kemiklerim kırılacak gibi hissettim. Onun için de bu ayrılık zordu, özellikle ilişkimiz bu kadar yeniyken. İdare edebilir miydik, bilmiyordum. Sıkıntıyla onu taksiye bindirdiğimde uykum kaçmıştı iyice. Ama gitmeden de olsa onu görebilmek çok iyi gelmişti.

Kısa bir zaman diliminde geldiğimiz nokta beni oldukça hayrete düşürüyordu. Birbirimizden haz etmezken, abi kardeş gibi başlayan ilişkimizin evrildiği kısım ilginçti fakat bundan asla şikayetçi değildim. Barış Alper'in yanında hissettiğim huzuru kimsenin yanında hissetmemiştim bunca zamandır. Ben Barış'ı bayağı bir seviyordum.

sarışın | barış alper yılmaz. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin