2

11.3K 409 213
                                    

günaaydınn, umarım beğenir ve keyifle okursunuz yorum yaparsanız beni çook mutlı edersiniz

Barış Alper bir üst kata çıktığında gözlerimi ondan çekip birbiriyle adeta güreşen Berkan ve Yunus'u ayırmaya çalışan Kerem'e çevirdim.

Mauro gülmekten koltukta ters dönmüş, karnını tutuyordu. Kazımcan ise Kerem'e yardım etmeye çalışıyor fakat başaramıyordu.

Sonunda ayrıldıklarında Yunus yanımda oturup soluklandı. "Eve bak eve!" dedi Kerem yere dökülmüş biraları gösterirken. Neyse ki halı kullanmıyordu yoksa çoktan çöp olmuştu.

"Hallediyorum Kero'm!" dedim ayağı fırlayıp. "Yukarıda, banyoda temizlik bezleri olacaktı güzelim." Kafamla onu onaylayıp koşar adım yukarıya çıktığımda kendi kendime güldüm. Her hafta Kerem'in evinde böyle toplanırdık ve gecenin sonu mutlaka bir kavgayla biterdi. Bu, genellikle Barış Alper ve benim kavgam olurdu fakat bu sefer Berkan ve Yunus bu geleneği bozmamıştı.

Uzunca koridordan köşeyi döndüğümde karşıma çıkan şeye çaptım sert bir şekilde. Geri çekilip kafamı tuttuğumda acıyla gözlerimi yumdum. "Hayvan mısın ya?" dedim gözlerimi Barış Alper'e çevirirken. "Baksana önüne aptal."

Ona sinirli gözlerle bakarken umursamazca göz devirip yanımdan geçip gitmeye çalıştı ama engel oldum. "Ne o?" dedim, sesimdeki acı gitmiş yerine keyif gelmişti. "Tartışamıyorsun artık benimle. Galip geldim değil mi? Beyza Burukla münakaşaya girilmez, girilmesi teklif dahi edilemez. Kedi yaparım adamı böyle..."

"Beyza, şu an inan o siktiriboktan oyunlarını oynayamayacağım. Git yaşıtlarınla takıl, gerçekten rahat bırak beni." Sert çıkan sesi ile lafımı keserken yanımdan geçti gitti. Afallamıştım. Barış Alper'den böyle sert bir çıkış beklemiyordum. Evet, birbirimizi sevmezdik sürekli atışırdık ama daha önce hiç böylesine sert konuşmamıştı benimle.

Yüzüm şaşkınlıkla değişirken arkama baktım fakat çoktan aşağı inmişti. Bir süre sonra çarpan kapı sesinden gittiğini anlamak zor olmamıştı. Ya da, Kerem Yunusları kovmuştu fakat ilki daha olasıydı şu an için.

Dudaklarım hayretle büzüşürken banyodan aldığım bezler ile aşağı indim. Yunus ve Berkan ayrı ayrı koltuklarda süt dökmüş kedi misali oturuyorlardı.

"Yasak size, anlıyor musunuz?" dedi Kerem PlayStation'ın fişini çekip dolaba saklarken. Onun bu anaç tavırlarına gülerek yere düşen şeyleri topladım ve güzelce temizledim.

"Gitti seninki..." diye mırıldandı Kazımcan. Yüzümü buruşturdum. Benimki değildi ve gidip gitmesi de zerre umrumda değildi. "Umrumda değil." diye kestirip attım. Bana takındığı o tavır sonrası artık değil yüzüne bakmak, adam yerine dahi koymazdım onu.

Sabah gözlerimi çalan telefonumla açtığımda kimin aradığını umursamadan konuştum. "Her kimsin bilmiyorum, ama umarım beni uykumdan uyandıracak kadar önemli bir şey için aramışsındır."

"Benim!" dedi Kazımcan. Onun sesini duyduğumda gülümsedim. "Kazo'm! Günaydın." dedim neşeli bir sesle. "Neye borçluyuz bu sabah aramasını bakalım?" diye mırıldandım yatakta doğrulurken.

"Kerem arattırdı, tesise çağırıyor."

"Çok mu özlemiş?" diye sordum keyifle. Kulağıma gelen hışırtılar ile yüzümü buruşturduktan birkaç saniye sonra Kerem'in sesi geldi.

"Çok özledim tabii ben güzel kızımı da, demiştin ya bana uygun bir gün olduğunda ara takımdaki herkese forma imzalatacağım diye." Gözlerimi kocaman açtım, zaten dün Icardi'ye de imzalatmayı unutmuştum.

sarışın | barış alper yılmaz. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin