10

9K 313 119
                                    

Davetin olacağı kapının önünde indiğimizde, aheste aheste yürüyordum. Kerem ve Berkan birkaç adım atmışlardı fakat arkada yavaş yavaş gelen beni fark etmiş olmalılar ki aynı anda dönüp bana baktılar.

Bakışları ürkünçtü. "Bakmayın öyle!" dedim hafif bir sinirle. "Gelmek istemediğimi biliyorsunuz." Kerem derin bir nefes alıp koluma girdi. "Fikrini sormuyoruz, yürü!"

Sinirle sesli bir nefes verdim dışarıya. "Babama söyleyeceğim sizi! Kadro dışı kalın inşallah."

Berkan gözlerini kocaman açarak ağzımı avuç içiyle kapattı. "Düşman götüne kurşun çabuk tövbe de!" Kafamı hırsla sağa sola sallayıp Berkan'ın ağzımdaki eline dilimi değdirince yüzünü buruşturarak bir hışımla geri çekti elini.

"Iy, pislik!" Elini pantolonuna silerken Kerem ise beni kapıya doğru çekiştiriyordu. "Polis imdat! Zor kullanıyorlar, imdat!"

Kerem beni umursamadan içeri soktuğunda artık direnme gibi bir lüksüm yoktu, çünkü çoktan çoğu göz bize çevrilmişti. En kötü, yarım saat takılır dönerdim.

"Ben de babana söyleyeceğim seni." dedi Berkan yanımda yürürken. "Okan hocam senin kızın çok pis diyeceğim. Mikrobik bir şey olmuş bu diyeceğim. Ergen."

Gözlerimi kocaman açıp Berkan'a döndüğümde çoktan yan masadaki Cenk abilerin yanına adımlamaya başlamıştı bile. Hayret içinde gülmemeye çalışan Kerem'e döndüm. "Ergen dedi bana, bana!" dedim kelimeyi bastırarak.

"Kim benim güzel kızıma ergen demiş? Söyle bırakayım kadro dışı."

Babamın sesini duyduğumda biraz olsun rahatlamıştım. Arkama dönüp babama kocaman sarıldım. "Berkan ayaksızı!" diye sızlandım. Babam ciddileşirken bu şakayı devam ettirmeyeceğimi anlamıştım.

"Hani gelmeyecektin?" dedi hafif bir kırgınlıkla. Gözümle Kerem'i işaret edince babam Kerem'e göz kırptı. Niye kimse benim tarafımda değildi?

Babamla biraz daha konuştuktan sonra işi olduğunu söyleyip gidince, Kerem hafifçe belimden tutup beni takımın olduğu yuvarlak şeklindeki locaya yönlendirdi.

Duvar tarafında localar, locaların önünde de sıra sıra masalar vardı. Takımlar localarda oturuyorlardı.

Takımdaki çoğu kişi oradaydı, gözüm ilk Icardi'ye takılmıştı. Yanındaki Torreira ile hararetli bir sohbet içindeydiler. Onların karşılarında Mertens; Berkan, Yunus, Kazımcan üçlüsüne yarım yamalak Türkçesi ile bir şeyler anlatıyordu. Berkan ne ara oraya gitmişti?

Barış Alper ise... Henüz yoktu. İçim biraz olsun rahatlamıştı. "Selam gençler!" Tüm gözler Keremle bana döndüğünde takımın ağzından büyük bir "oooo" çıktı.

Utançla güldüm ve Mertens'in yanına yerleştim. Diğer yanım ise boştu.

"Hoşgeldiniz!" dedi Yunus. "Sanırım Berkan ve Kerem'in operasyonu başarılı geçmiş?" Oflayarak çantamı kenarı bıraktım. "Hepiniz mi işin içindeydiniz ya, inanamıyorum! Bensiz olmuyor mu yani?"

Kazımcan gözlerini açtı kocaman. "Sensiz olur mu lan hiç? Sen bizim biricik Okan hocamızın biricik kızısın!" Kıkırdadım. "Yine de, fazla kalmayacağım." dedim aniden. "İşim var da."

"Kolpa sıkma bücür." dedi Berkan. Daha sonra takıma döndü. "Ay bir görseniz evini var ya, çöplük olmuş çöplük! Biz gitmeseydik az daha belediye gelip mühür vuracakmış kapısına çöp ev diye o derece!"

Berkan'ı azarladıktan sonra susmuştu, herkes yine kendi halinde takılıyor sohbet ediyorlardı.

"Beyza, canın sıkkın değil di mi?" Mertens'in sorusu ile omuz silkip kafamı salladım. "Hayır Dries, harikayım!" Elimdeki şampanyadan ufak bir yudum aldıktan sonra masaya bıraktım ve ayaklandım. "Lavaboya gidip geleceğim." Kafasını anlayışla salladığında gülümsedim. Bu adamı çok seviyordum.

sarışın | barış alper yılmaz. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin