18

7.8K 343 156
                                    

Şaşkın bakışlarımı ona sunarken elleri belimi bulup beni havaya kaldırdığında refleks olarak bacaklarımı beline doladım.

"Barış!" Kalçamın altından elleriyle destek verip beni az önce kilitlediği kapıya yasladığında nefes nefese onu izledim. "Efendim?"

Tam dibimdeydi, nefesi yüzüme çarpıyordu. Yutkunarak ona daha da sokuldum. "Napıyorsun?" diye mırıldandım, kafamı sağa yatırıp ona daha da yakınlaşarak. Bir elim omzunda, diğer elim ise sıkı sıkı yakasını tutuyordu.

"Bilmem..." dedi fısıldayarak. "Ne yapmamı istersin?" Alt dudağımı hafifçe dişleyerek halimden memnun bir nida döküldü dudaklarım arasından. Bu hareketime karşılık, kalçamdaki elini sıkılaştırarak daha fazla yasladı beni kapıya.

Yakasından kendime doğru çektiğimde dudaklarımızın birleşmesi bir olmuştu. İlk değildi, ama ben ilkmişçesine heyecanlanıyordum.

Dilini sertçe ağzımın içine ittiğinde ona karşılık verdim. Parmaklarım ensesinden yanağına doğru yol izliyordu.

Öpüşü sertleştiğinde birden geri çekilerek tişörtümün eteklerinden tutup yukarı kaldırdı. Tişörtümü çıkarıp gelişigüzel boş odada bir yere salladıktan sonra o güzel dudakları, işini yapmaya geri dönmüştü.

Parmakları kalçamdan çıplak belime doğru beni çıldırtacak yavaşlıkta hareket ederken huylandığım için istemsizce kendimi ona bastırmam ile dişlerini alt dudağıma geçirdi.

Buna karşılık dudaklarım arasından çıkan inleme ile geri çekilip derin bir nefes aldı. "İstediğini vereceğim güzelim." Tek hamlede kucağında ben varken tişörtünü çıkardı.

Pembe dudakları bu sefer boynumu bulduğunda, ağzıma gelen kan tadını umursamadan ellerimi kıvırcık saçlarına geçirdim. O boynumla ilgilenirken ben hem sarı saçlarını çekiştiriyor, hem de diğer elimle tırnaklarımı sırtına geçiriyordum.

"Beyza..." diye hırıldadı nefes nefese, dudaklarını boynumdan çekmeden. "Hm?" dedim aynı yorgun ses tonuyla. Başını kaldırıp iyice dibime girdi tekrar. Bakışları önce gözlerime, ordan tekrar dudaklarıma kayınca ben tekrar sert bir öpüşme beklerken oldukça aksine, yumuşak bir şekilde öptü dudaklarımı.

"Şimdi olmaz." dedi ve bir kez daha yavaşça öptü beni. Parmaklarımla hafifçe sırtını okşarken kucağında iyice kaydığımdan beni kaldırdı biraz daha ve bacağıyla destek sağladı. Kafamı, omzuna gömdüm nefes nefese. Kokusu o kadar güzeldi ki, başımı döndürüyordu sanki. Az önce yaşadıklarımızın da etkisi olabilir bunda tabii ki...

Kollarımla sıkıca çıplak bedenini sararken, o da belime sarılıp kafasını saçlarıma gömmüştü. Saçlarımın üzerine öpücükler bırakırken parmakları da saçlarımı okşuyordu aynı anda. Göğsüm göğsüne yaslı, birbirimize kenetlenmiş bir şekilde duruyorduk. "Güzel kızım benim." dedi tane tane, saçlarımın arasına bir öpücük daha kondurmadan hemen önce.

Gözlerim dolarken, bunu ondan gizlemeye çalışmak için kafamı boynuna iyice gömdüm fakat istem dışı çektiğim burnum ile kendi kendimi ifşalamıştım.

"Beyza?" Çenemden tutup kafamı kaldırdığımda bana endişeyle bakan elalarıyla karşılaştım. Beni yavaşça ayaklarımın üstüne bırakıp yanaklarımı avuçladı. "Güzelim, neden ağlıyorsun? Bilmeden bir şey mi yaptım? Söylesene yavrum." Kafamı olumsuzca sallayarak bakışlarımı yere çevirdim.

"Gideceksin..." Belki bu dediğim çok bencilceydi ama her ne kadar en başında anlaşamasak bile Barış hayatımın her anında vardı. Özellikle şimdi ne kadar kalacağını bilmediğim için gitmesini istememiştim bir anlığında.

Hafifçe gülerek beni kendine çekti ve kollarının arasına aldı tekrardan. "Ya Beyza..." diye mırılandı gülmesi kesilirken. "Bir şey oldu sandım, saçmalıyorsun." Küçük bir çocuk misali omuz silktim. Banane, sana nazlanmayacağım da kime nazlanacağım ben be çakma sarı!

Eğilip iki yanağımdan da kocaman öptü. "Ayrı kalmak istemediğini biliyorum ama bu turnuvanın benim için, bizim için çok önemli olduğunu biliyorsun." Olumlu anlamda kafamı salladım. "Hem idmandan ve maçlardan arta kalan her saniye seninle konuşacağımı da biliyorsun, yapma böyle kızım."

Oflayarak parmak ucuma kalkarak boynuna sarıldım.

"Hadi Barış amına koyayım neredesin be oğlum!"

Koridorun başından gelen ses ile geri çekilip dehşet içinde Barış'a baktım. Yunus, Barış'ı tesisin içinde arıyor olmalıydı. Yan kapıyı tıklattığında ses vermemiştik.

Barış, az önce yere fırlattığı tişörtü bana attığında havada yakalayıp hızla giydim. Aynı zamanda işaret parmağını burnunun ucuna dayayarak susmamı işaret ediyordu. Eğer Yunus burada bizi yalnız görürse bir takım yanlış anlaşılmalar ortaya çıkabilirdi. Hoş, yanlış anlaşılacak bir şey yoktu; odada yalnız ve kilitli olduğumuzu gören herkes farklı şeyler düşünürdü.

Yunus bizim olduğumuz kapıyı da tıklattığında Barış da giymişti tişörtünü. "Sikicem belanı koskoca tesiste nereye kayboldun!" Kapıyı bir kere daha kırarcasına tıklattığında kapı koluna dayandı fakat açılmadığını anlayınca Barış devreye girmek zorunda kaldı.

"Ne var lan, ne bağırıp duruyorsun?" Yunus kapıyı zorlamaya devam ederken koltuğa sinmiş dehşet içinde olanları izliyordum. Ay basıldık ya, dakika bir gol bir!

"Niye açılmıyor bu kapı?"

"Sanane!" dedi Barış sertçe, aynı zamanda bir eliyle kapıyı tutarken. Balım kilitledin ya zaten, açılmaz o boşa efor sarf etme yani.

"Açsana oğlum, manyak mısın?"

"Açmıyorum lan uza, hadi git geliyorum iki dakikaya."

Yunus sonunda kapıyı zorlamayı bıraktığında sessiz bir nefes verdim. Barış da bana bakıp göz kırptı.

"Herkes sahada bir sen yoksun göt, hızlı ol."

Yunus'un adım sesleri kesildiğinde telaşla kalktım. "Of Barış ya, basılıyorduk!" Barış'ın kıkırtıları arasında yanına gitmiştim tekrar. "Yanlış bir şey mi yapıyorduk?" dedi sorgularcasına. "Ben sadece sevgilimi öpüyordum, o da beni öpüyordu..." dedi sesi sonlara doğru kısılırken.

Beni tekrar öpmek için hamle yaptığında parmak uçlarımla dudaklarına vurup geri çekildim. Onun bu boşluğundan yararlanarak kilidi açıp kendimi dışarı attığımda tabiri caizse topuklarımı götüme vura vura odanın olduğu koridordan uzaklaşmıştım.

Bir dakika, ne? Sevgilim mi?

sarışın | barış alper yılmaz. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin