22. bölüm parti

121 13 5
                                    

Şaşkın bir şekilde Gülperiye bakan Yağız dolan gözlerinden yaş akmaması için kendini tutuyordu. Çünkü Gülperi'nin göz yaşlarını görmesini istemiyordu. Goz yaşlarını daha fazla saklayamayacagini anlayan Yağız hemen ayağa kalkarak cama doğru gitti. Sanki dışarıya bakıyormuş gibi yaparak göz yaşlarını gizlice silmeye çalışıyordu.

Ama Gülperi onu farkedemeyecek kadar aptal değildi. Gülperi'nin de gözleri doluyordu. Yağız'ın bu şekilde ağlaması onu üzüyordu. Hele ki ağladığını saklamaya çalışması en cok üzen şeydi. Bir an onu kendisine benzetmişti "Demekki o da bazı şeyleri unutamamış. Demekki onunda kalbinde yaralar var. Şu an tek ihtiyacı sıcak bir kucak. Belki annesi gibi değil ama bir dost, bir arkadaş gibi sarılmak ona iyi gelir." Diye düşünerek yavaşça Yağız'ın yanına doğru gidiyordu.

Yağız göz yaşlarını sildikten sonra tam arkasını dönüp Gülperi'ye bir şeyler diyecekken, Gülperi'nin yanına kadar geldiğini farketmeyen Yağız, aniden Gülperi'nin ona sarılması ile donup kalmıştı. Şaşkınlıktan Gülperi'ye sarılmak bile aklına gelmiyordu. Öylece kolları aşağıyada kalmıştı.

Gülperi yağız'a sıkıca sarılıyordu. Yağız sırtında Gülperi'nin avuçlarının sıcaklığını hissediyordu. En son kendisine böyle içten sarılan birisini hatırlamıyordu bile. Bu sefer nefesi daralan Gülperi değil yağızdı. Sanki birisi boğazına kocaman bir düğüm atmıştı. Nefes almakta zorlanıyordu.

Gülperi Yağız'ın kendini sıktığını farkedince,
- Tutma kendini Yağız ağla. Ağla ki dertlerin göz yaşlarınla birlikte aksın gitsin. Dedi.

Yağız konuşabilecek durumda değildi. Gülperi Yağız'ın hem kendisine sarılmadığını, hem de sesinin çıkmadığını farkedince " Acaba onu rahatsız mı ettim" diye düşündü ve kollarını gevşeterek sarılmaya son vermek istemişti.

Gülperi'nin kollarının gevşemesi ile durumun farkına varan Yağız, sakın bırakma dercesine Gülperiyi kollarının içine almıştı. Yağız kısık bir sesle sadece
- Teşekkür ederim. Diyebilmişti.

Öylece saatlerce durabilirlerdi. Çünkü ikisininde buna ihtiyacı vardı. Ama her güzel şeyin elbet bir sonu vardır. Bir müddet sonra Gülperi,
- Şey Yağız bey oturalım mı ? Dedi

Yağız,
- Tabi tabi kusura bakma. Dedi

Gulperi,
- Ne kusuru ben sarıldım size önce. dedi

Yağız heyecanını saklayamiyordu,
- Ben şu an çok şaşkınım özür dilerim. Çok değişmişsin. Yani küçük kalacak değildin tabi. Neyse saçmalıyorum bende . Diyerek tebessüm etti.

Gülperi,
- Lutfen artık birseyler için ozur dilemeyi kesecek misiniz? Diyerek gülümsedi.

Yağız,
- Benim lafimi bana mi satıyorsun sen diyerek şaka yaptı.

Gülperi bir müddet guldükten sonra söze devam etti.
- Anlıyorum sizi çünkü bende aynı duyguları yaşıyorum. Bir de bilekliği taktığınızı görünce ben çok mutlu oldum. Dedi.

Yağız biraz hüzünlü bir şekilde
- O bileklikğin bende apayrı bir yeri var. Hatırlıyor musun Bilekligi bana verirken ne demiştin? Bu bileklik sana hep uğur getirsin demiştin. Gercekten de her taktığımda sanki bana uğur getirdi. Tabi birde bana annemi hatırlatıyor. Dedi.

Gülperi,
- Anladım. Füsun teyzeyi uzun zamandır görmüyorum. O ne yapıyor.

Yağız,
- Bilmiyorum onunla görüşmüyorum. Dedi

Gülperi,
- Siz kendi isteginizle mi görüşmüyorsunuz ? Dedi

Yağız,
- evet istesem görüşürüm. Ama istemiyorum. Aman boş ver Gülperi. Dedi. Ve o sırada telefonu çaldı. Arayan Ömer'di.

GÜLPERİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin