19.Bölüm: GECE

268 28 48
                                    

Uzun bir sürenin ardından ben geldim 😁

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Uzun bir sürenin ardından ben geldim 😁

Biliyorum diyeceksiniz sen de ne yoğun insansın ama vallahi okul, ev, sosyal hayat, akrabalar hepsi aynı anda yürümüyor. Yürütmeye çalıştığımda da böyle oluyor...

Sizi çok özledim vallahi. O yüzden güzel bir bölümle geldiğimi düşünüyorum🥲

Bölümle baş başa kalmak ister misiniz? 

Hayhay efendim. 

19.Bölüm sizlerlee... ✨✨✨

OOO

19.Bölüm

"GECE"

"Meriç kapının önünden çekilir misin?" Öncelikle klasik olarak söylemem gerekirdi ki her erkek aynıydı.

Sabah oldukça güzel kalkmıştık. Herhangi bir çılgınlık olmadan birbirimize sarılmış ve mışıl mışıl uyumuştuk. Genellikle olur ya hani kız deli gibi yatar falan. Yok anacım yok. Bizden düzgünü Şam'da kayısıydı. Kalktık güzelce kahvaltı ettik. Tabii ben bulunduğum konumun huzurundan dolayı Meriç'in işlerini hiç araya sokmamıştım bile. Anladığım kadarıyla da onun da canına minnetti. Her neyse anladığınız gibi her şey mükemmeldi. Ta ki iş için hazırlanmaya başlayana kadar. Şimdi diyeceksiniz iş için hazırlanmak nasıl bir sorun olabilir? Tabii bundan önce gerçekten iş için gelmiş olmamı da sorgulayabilirsiniz ama kararı size bıraktım.

"Olmaz." Dedi beyaz gömleğinin üç düğmesini kapatmadan kravatını boğazına geçirirken. Tam olarak neyin olmaz olduğunu anlamıyordum. Yani anlamak istemiyorum da denebilirdi...

Hızla yanına yaklaştığımda kapının önünden çekilsin diye bedenine kuvvet uygulamıştım ancak Nuh demiş peygamber dememiş olduğu yerden de kıpırdamamıştı. Allah'ım şu erkeklerdeki inat unsurunu biraz azaltabilir miyiz acaba? "Hadi Meriç bak geç kalacağız. Çekil şuradan gidelim işte."

"Sare." Dedi beni karşısına alarak. "Seni bu halde evden çıkartırsam benim de adım Meriç değil." Ya halimde ne vardı ne? O kadar basit bir takım giymiştim ki. Altımda kumaş pantolon, üzerime blazer bir ceket içimeyse -onun için uçuk olan kısmı biraz buydu- yelek giymiştim. Ancak yeleğin içinde iç çamaşırım dışında bir şey yoktu. Arzu edersiniz ki oldukça güzeldim. Ayrıca kombin bu şekildeydi? Ben ne yapayım? İçine gömlek giyip kendimi sabah dokuz akşam beş çalışanına mı çevireyim?

"Ne varmış halimde? Mis gibiyim işte."

"Yavrum sorun bu. Biz ne yapsak senin yüzüne falan biraz kömür mü sürsek."

"He paşam he. Çekil önümden." Tam geçecektim izbandut gibi yine dikildi kapıya. Bak oğlum! Ben zarttı zurttu anlamam alırım ayağımın altına! Çekil ulan! Dedim mi sizce? Demedim tabii ki. "Meriç bugün solundan da kalkmadın aşkım. Bu ne hal acaba?" Aşkımın tesire olsa gerek kapıdan ayrılıp yanıma yaklaştı. Felaket küstah bakışlar atıyordu. "Bu ne hal mi?" dedi gözlerini kısarak. Sonra da eliyle içimdeki yeleğin eteğini çekti. "Asıl bu ne hal? Farkında mısın bilmiyorum ama emanetlerini korumak için üç düğmeli bir tekstil ürününe güveniyorsun. Ayrıca..." Kısa bir bakış attı. Nereye attığını söylememe gerek yok sanırsam. "Yavrum bunlar meydanda. Vallahi sana şu kadar yaklaşan...Allahümmesalli diyor ve seni şu kıyafeti çıkarmaya davet ediyorum."

Yakın MesafeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin