Bayramın son günü şerefine atılan bir bölümle karşınızdayıııım 😉💕😘Bu bölümde Kartal'ı kocalıktan, evlatlıktan ve sevgililikten reddedebilirsiniz. Sakin kalın lütfen. Emin olun evladımın kendini toparlayacağı vakitler gelir...
Gelir dimi kız?
OOO
25. Bölüm
"YAĞMUR"
Bilincim açıldığında bu sefer de başımda Ecem vardı. Bu sefer dememin sebebi Sarp'ın yanındaki ikinci günüm oluşuydu. "Sarp ateşi yok diyorum. Baktım işte. Biraz sakin olur musun artık?"
Sarp işe gitmişti. Dün gece ateşlendiğim için meraklanmış olacaktı ki telefondan Ecem'i daraltıyordu. "Sen bana ateş ölçerin resmini atar mısın Ecem?" Ecem'in telefonunun sesi baya açıktı. Yoksa bu konuşmaları duyamazdım.
"Bak kız da uyuyor... Sen bana güvenmiyor musun ya? Ölçtüm işte ateşini. Yok ateşi."
"Beni telaşlandırmamak için yalan söylemiyorsun dimi?"
"Aşk olsun."
"Yapmadığın şey değil Ecem. Hiç aşk olsun falan deme. Ben akşam beş gibi çıkar gelirim. O zamana kadar lütfen biraz olsun Sare'yi aklındakilerden uzaklaştır."
"Tamam. Sende canını sıkma lütfen. Eminim ki bunlar gelip geçecektir." Gerçekten gelip geçecek miydi? Tabii ki de geçecekti. Peki ne zaman? Ne zaman gidecekti bu kalbimin üzerindeki ağrı? Düşündükçe mideme yumruklar iniyordu. Kalp atışlarım hızlanıyordu. Bir insanın içi karıncalanır mı? Karıncalanıyordu işte.
Dua ettim Allah'ıma. "Al bu içimdeki pislik hissi Rabbim." dedim. "Mutlu sona sahip olabilmeyi bana da nasip et."
Ecem sessizce geldiği gibi odadan çıktığı an da gözlerimi açtım. Ağlamadan geçmeyen bir gecem olmadığı için balon balığı gibi şişmiştim. Refleks olarak telefonumu aramıştım ancak dün fark etmiştim ki telefonum çalınmıştı. Doğru duydunuz. Bildiğiniz biri yolda telefonuma iş koymuştu. Anlayacağınız felaketler üst üste gelmek konusunda asla tereddüt etmiyorlardı.
Meriç ne yapıyor acaba? Diye düşünmeden edemedim. Babamla hiç karşılaşmış mıydı bu iki gündür? Beni aramış mıydı diye şüphe etmiyordum. O ki o gün babamın karşısına geçip "Vazgeçeceğimi mi zannediyorsun?" demişti tehdit edercesine, asla inanmazdım beni aramaması gibi konuya. Belki zor olacaktı, hatta çok zor olacaktı ancak mezarda da olsa biz birbirimizi bulacaktık.
Yataktan usulca kalktım içimden asla gitmeyen o duyguyla beraber. Üzerimde Sarp'ın ekoseli bir şortu ve düz beyaz bir tişörtü vardı. İlk iş saçlarımı topladım. Ne kadar boş geliyordu her şey. Boş bir ayrıntıydı sanki söylediklerim. Mesela siz ne yapacaktınız benim saçımı topladığımı veya uyandığımı? Hiçbir şey. Konuşmak için konuşuyordum adeta. Boştum ya. Bomboştum. Bir çıkmazın içine girmiş ne sağa dönebiliyor ne de sola dönebiliyordum. Arkam kapalı, geri de gidemiyorum. Sıkışmışım kalmışım öyle. Acınası, güçsüz ve değersizim.
Gözümden akan bir damla gözyaşını sildiğimde kendime kızdım. Bir insanın gözyaşı bitmez miydi ya? İki gündür ağlıyordum ancak asla bir eksilme yoktu. Anneannem derdi ki gözyaşları kadınların hazinesidir. Ne kadar çok harcarsan o kadar çabuk biter. Öyle gelip geçici şeylere ağlama ki gerçekten ağlayacağın bir vakit geldiğinde işine yarasın. Bir anlık yalan gelmişti bu söz. Sonra saçma bir iyimserlikle bardağın dolu tarafından baktım. Demek ki ben bu zamana kadar boş şeylere ağlamamışım ki ağlamam gereken bir olayda bu kadar göz yaşı dökebiliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yakın Mesafe
ChickLitAşka dair olan kriterlerim annem ve babamın yaşamış olduğu aşk yüzünden arşa çıkmışsa ne olmuş? Bu benim suçum mu? Ben ki Leyla Sare Alateş, Nam-ı değer Kartal Alateş'in aşkına nail olan Ecrin Alateş gibi şanslı olamayacaksam? Aşka inanmaya ne gerek...