Kalb ağrımı yok sayarak kalktım oturduğum yerden ve daha fazla vakit geçmeden aynanın karşına geçip yarama pansuman yapmaya çalıştım.
Bu zamana kadar her şeyi kendim yapmıştım, bir pansumanı başaramayacak değildim ya sonuçta.
Önce tişörtümü güzelce yuları sıyırdım ve düşmemesi için bir kısmını bağladım, sonra bandajımı çıkartıp kenara koydum.
Önceki haline bakarak biraz düzelme vardı, hemşirenin dediği gibi aynadan kendime bakarak pansumanı yaptım ve hazır bandajı alıp üstüne kapattım, işte bu kadardı, istedikten sonra kendimin başaramayacağı bir şey yoktu.
Elimde ki çöpleri çöp kocasına atarken aklımda hala sidranın dedikleri vardı, göz boyamak için miş, düşündükçe gerçekten kalbim ağrıyordu, daha fazla oyalanmadan, banyoya girip abdestimi aldım, abdest alma işim bittikten sonra aynada kendime baktım, gözlerimin altı ağlamaktan ve uykusuzluktan biraz kızarmış gibiydi, çok fazla tınlamadan yine elimi yüzümü kurulamak için havluya yöneldim.
Yönelmemle yine havlunun olmadığını görmem bir oldu, kendi kendime söylenmeye başladım;
"yine mi ya, evde havlu kıtlığı var sanki, bir kerede şurada havlu olsun ya" diye söylenerek çıktım banyodan.
Ağızımın içinde bir şeyler söylenirken kapıyı kapatıp yüzümü kaldırmamla sidra ile karşı karşıya geldim.
Elinde havlu gözlerin de yaş, üzgün bir şekilde bana bakıyordu, biraz gözlerimin içine baktıktan sonra yusufun dedikleri aklıma gelerek, gözlerimi kaçırdım.
Gözümü ondan çekmemle titreyen sesiyle konuşması bir oldu;
"doruk, özür dilerim, ben çok üzgünüm gerçekten, çok ama çok özür dilerim" dedi hıçkırarak
Tekrar ona baktığım da elinde ki havluyu bana doğru uzattı.
İçim acıyordu onu böyle görmek üzgün görmek canımı her şeyden yakıyordu, ama beni de paramparça etmişti, sevdiğim de o benim tek göz yaşına kıyamazken o beni ne hallere sokmuştu.
Elimde ki havluya bakıp sonra bakışlarımı sidraya çevirdim;
"gerek yok ben kendim alırım" dedim soğuk bir sesle ve ondan bakışımı çekip giyinme odasında olan havlu dolabından bir tane havlu alıp içeri geldim, elimi yüzümü sildikten sonra havluyu banyoya astım.
Bunları onun yanında yapmıştım, çünkü bir daha yapmaması odama gelmemesi için.
Parçalarımı düzelttikten sonra terliklerimi giyip odanın kapısına yöneldim, sidra hala banyoya yakın bir yer de havlu ile bekliyordu, ağladığına emindim çünkü omuzları hareket ediyordu.
Kapıdan çıkmadan sidraya bakıp;
"gördüğün gibi banyomda artık havlum var gelemene gerek yok" dedim sert bir şekilde ve bir şey demesini beklemeden kapıdan çıktım.
Ellerimi yumruk yapıp dişlerimi sıktım, onu bu şekikde bırakmak beni fazlaca üzüyordu ama o benim kalbimi kırmıştı üstelik onarmak yerine daha fazla kırmıştı, daha fazla beklemeden aşağa indim.
Yusuf secdalerin başın da bizi bekliyordu aynı zaman da da telefonuna bakıyordu.
Ben aşağa inip yusufun yanına geldiğim de, sidranın da merdivenlerden indiğini gördüm, yüzü gözü kıpkırmızı olmuştu, bakışlarımı ondan çevirip Yusufa döndüm;
"Sen bu gün okula mı gidiceksin" diye sordum, kendi yerimi ayarlarken
Yusuf oturduğu yerden kalkıp, yanıma geldi ve oda seccade sinin önünde durdu, bana bakıp;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAF 🪐
RandomYoldan çıkmış haytamın, ucu bucağı gelemeyen ihanetlerin ve en dibe batmışlığım...Benim için artık umut yok, dediğim zamanda gördüm onu,ARAF ta kalışımın bilmem kaçıncı yılıydı, gözleri ışık oldu yoluma, gülüşleri nefes oldu bana, ama tek bir sıkı...