Bölüm 20 🦋

43 3 0
                                    

Hasan bey ve sidra öfke dolu bakıyordu Suzan hanım ve Meriç beye.

Onlar ise çoktan telaşlanmışlardı, ne yapacaklarını bilmiyorlardı.

Doruk ise burukça tebessüm ederek;

"bu kadar sustuğum yeter diye düşündüm sevgili annecim sonuçta dedemin de bunları bilmeye hakkı vardı" dedi dudaklarını yukarı kıvırarak

Sidra dayanamayarak lafa atladı;

"ya sen nasıl bir annesin ya, peki ya sen bu nasıl babalık bu, birbirinizi sevmeseniz bile insan kendi canından kanından birine nasıl bu şekilde davranabilir, dün bana gelip para avcısı diyen kadına bak meğer en büyük para avcısı sen mişsin de tahtının sarsılmasın dan korkmuşsun, tehtitle nereye kadar gidiceğini düşündünüz bu işin, yazık size hemde kocaman bir yazık, hayal kırıklığın dan başka bir şey değilsiniz " dedi tiksinir bir şekilde.

Hasan bey ise gözleri kırmızı olmuş bir şekilde bakıyordu torununa ve evlatlarına şaşırmıştı ne diyeceğini bilemiyordu.

" Aylin hanım " diye bağırdı doruk

Aylin hanım koridordan koşarak gelerek" buyurun doruk bey " dedi ellerini önünde birleştirerek.

Doruk cebinden küçük bir anahtar çıkartıp Aylin hanıma uzattı
" Aylin hanım benim odam da giyinme dolabım da ufak bir kasa var onun için de mavi bir dosya var onu bana getiri misiniz " dedi tüm nazikliyle.

" tabi efendim" dedi aylin hanım anahtarı alarak hızlı adımlarla ilerledi doruğun odasına.

Sessiz bir ortam olmuştu, kimse konuşmuyor ama herkes birbirine sinirle yada öfkeyle bakıyordu bir kişi hariç o ise üzgün bir şekilde bakıyordu ne diyeceğimi ne yapacağını bilmiyordu.

Kısa bir süre sonra aylin hanım elinde mavi bir dosya ile geldi, anahtar ve dosyayı doruğa uzatarak " buyurun doruk bey" dedi

Doruk ikisini de alarak anahtarı cebine attı dosyayı ise sehpanın üzerine koyarak koltuğa oturdu, sehpanın üzerin de duran kalemi eline alarak dosyayı açtı ve içinde olan bir kaç kağıdı okumadan imzaladı.

Odada ki herkes doruğa bakıyordu kimse onların ne olduğunu bilmiyordu.

İmzalama işi bittikten sonra doruk dosyayı kapatıp anne ve babasına baktı.

"buda benim size oyunum olsun sevgili anne ve babacığım asıl şimdi dedemin bütün serveti bana kaldı, ve siz anca bu evde ben izin verirsem yaşar ancak ben izin verirsem o şirkette çalışırsınız" dedi sinsice gülerek.

Suzan hanım şaşkınlıkla

"ne... Ne demek bu hani her şey meriçe kalacaktı, öyle demiştin bize boşanmazsanız tüm servetim sizin demiştiniz" diye çıkıştı Suzan hanım

Meriç bey de babasına dönüp

"baba ne demek bu hani bana verdiğin sözler onca şey yaptım senin için bu mu karşılığı"

Dedi gözleri dolarak.

Hasan bey gözünden akan yaşları silerek doruğa yaklaştı ve onu ayağa kaldırarak sıkıca sarıldı.

"aferim evlat aferim" dedi sırtını sıvazlarken.

Doruktan ayrıldıktan sonra Meriç beye ve Suzan hanıma dönerek;

"siz beni salak mı sandınız He, ne dediniz içiniz den zaten yaşlı anlamaz deyip beni kullanmaya mı kalktınız anlamayacağımı mı sandınız, sen Meriç eğer gerçekten o kızı sevseydin dururdun karşımda ama sen vazgeçmeyi, parayı sevdana değiştin, oda yetmedi yıllarca beni öz babanı kandırmaya çalıştın kendi evladını hiçe saydın, sana eş olarak gelen kadını sevgisiz bıraktın kendine benzettin onu, kendince intikam aldın, ama kaybeden yine sen oldun oğlum, sana durul dedim yaptığın işlerin önünü arkasını düşün dedim sen ne yaptın beni kale bile almadın ve bu saçma sapan işe devam ettin, ne sanıyordun ki her şeyi senin gibi bir yalancıya mı bırakacaktım, doruğa bu dosyayı ilk götürdüğüm de istemedi imzalama dı, bana seni bir gün affedersem o zaman imzalarım demişti, anlamamıştım o zamanlar ama şimdi anlıyorum ve gurur duyuyorum torunumla, şimdi ne sizin ne benim bir kuruş paramız da servetimiz de yok hepsi doruğun ve o ne derse o olacak " dedi kızgın ve sinirli ses tonuyla.

ARAF 🪐Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin