Taehyung'un anlatımıyla
Saat gece 12 idi. Sabahtan beri gelen hastalarla ilgileniyordum ama aklımda sadece o küçük çocuk vardı. Ne yaşamıştı acaba yoksa bağırmasının sebebi bize oyun oynamak mıydı? Ama kimse bu kadar gerçekçi bir oyun oynayamazdı ki? Ama asıl sorun çocuğun canını acıtacak hiç bir şey yoktu ki vücudunda... O zaman neden bu kadar fazla bağırıp canım yandı diyordu? Bu düşünceler beni yerken, oflamıştım. Mesai saatim dolmuştu bile, eve gitmek için tam hazırlanacaktım ki son anda bundan vazgeçmiştim. Eve gitmeden önce o minik çocuğu görebilirdim öyle değil mi?
Acaba şu anda ne yapıyordu. Büyük ihtimalle uyuyordu ama ben yine de onu görmek istiyordum. Odamdan çıkıp yavaş adımlarla merdivenleri çıkmaya başlamıştım. Onun odası 3'cü kattaydı. Garip bir şekilde heyecanlanmıştım.
'Aptal mısın Taehyung küçücük bir çocuğu görmek neden bu kadar heyecanlandırıyor seni'Bu düşünceler tüm zihnimi yönetiyordu. En kötüsü de sonuna kadar haklı olmasıydı. Sonunda onun odasının kapısına gelmiştim. İçeri girmeden önce derin bir nefes almıştım. Sonra da yavaşça kapıyı yavaşça açıp içeri girmiştim. Biraz yürüdükten sonra onun yatağını görmüştüm. Her yer karanlıktı.
Yavaşça yatağa yaklaşıp komodinin üstünde duran gece lambasını açmıştım. Gece lambası kırmızı renkti o yüzden her taraf kırmızı olmuştu bile.
Ama siktir! bir dakika çocuk yoktu! Çocuk yatağında yoktu! Hızla panikle arkamı dönmüştüm.
Yatağın baya ilerisinde tam karşımda duvara bir şey çizen biri vardı.
Bu oydu...
Yaptığı şeye o kadar odaklanmıştı ki! Gece lambasını yaktığımı fark etmemişti bile...Arkası dönük olduğundan ne yaptığı belli olmuyordu. Ona biraz daha yaklaştığımda hayatımın şokunu yaşamıştım. Gözlerim dehşetle büyürken, Siktir! Onun elinde kocaman bir bıçak vardı. Kocaman gözlerle ne yaptığına bakarken kolu kandı. Lan o bıçakla kolunu mu kesmişti o?
Sonra kendi kanıyla bıçağın hepsini kaplamıştı. Bıçağı duvara batırıp bir şeyler yazıyordu. Bir dakika ya cidden o duvara ne yazmıştı! Latince bir kelime miydi acaba?
Çünkü hiç bir bok anlamamıştım. Baştan aşağıya vücudunu süzdüğümde, yere kanlar damlıyordu. Üstünde hastane elbisesi vardı. Elbise dizlerinin üzerine kadar tek geliyordu. Bıçağı duvara saplayıp "neden çizmiyorsun ki?" diye bağırmıştı.
Küçük duruyordu. Minicikti. iki eliyle bıçağı tutup bir şeyler yazmaya çalışıyordu. Ben öylece onu izlerken o bıçağı duvardan çıkartıp tekrardan koluna bastıracağı sıra, ani bir refleksle hızla ona yaklaşıp, iki elini de tuttuğum gibi onu arkadaki duvara yapıştırmıştım.
Bıçak elinden kayıp düşerken tam çığlık atacağı sıra elimle ağzını kapatmıştım. kalbim ağzımda atıyordu sanki. Sert bir şekilde ona bakarken, o dolmuş gözleriyle bakıyordu bana.
Sanki küçükken yaramazlık yapıp annesine yakalanmış suçlu küçük bir çocuk gibi bakıyordu.
Gözlerim tüm yüzünü turlarken nefes nefese kalmıştım. Aramızda sadece 5 santim vardı. Ve tüm nefesimi çocuğun yüzüne vermekten asla çekinmiyordum.
Ama canımı yakan bir şey vardı. O da bana bakan Güzel gözlerinde korku da olmasıydı. Neden korkuyordu ki benden? Ona kızıp zarar vermemden mi korkuyordu acaba?
Gözlerim sonunda onun gözlerini bulmuştu. Korkarak bakıyordu bana ama ben onun bakışlarını önemsememeye çalışıp konuşmaya başlamıştım.
" Elimi ağzından çekeceğim tamam mı? Sen de çığlık atmayacaksın anlaştık mı?" diye sormuştum. Hızla başını olumlu anlamda sallamıştı. Aldığım onayla elimi ağzından tam çekecekken, o vakit kaybetmeden bir anda çığlık atmaya başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I will save you //Taekook
Ficção GeralJungkook 5 yaşından beri korkunç insanların deney oyuncağı olmuştu. O 19 yaşına kadar cehennemi yaşamıştı ama 19 yaşından sonra hayatına giren bir doktor, onun bitmiş psikolojisini düzeltmeye ve onu yeniden hayata bağlamaya çalışacaktı ama bu süreç...