"Annesinin gittiğini yağlanmamış kapının gıcırtısından anladı Minik. Sessizce yataktan kalkıp, holden az ilerdeki mutfağa girdi. Buzluktan kendine bir kaç adet buz çıkarıp, peçeteyle gözüne tuttu ki şişlikleri geçsin.
Minik boydan camdan arabaları izlemek için, sandalye çekti ve oraya oturdu. Cam onu kesmeyince, balkona çıktı ve gökyüzünde güneşle ayın buluşmasına uzaktan şahitlik etti.
Buzlar eriyip, kazağının uçlarını ıslatırken, Minik ise sadece bir yandan parlak ışığı ile gökyüzünün bir tarafını sarıya boyayan güneşe, diğer yandan beyaz olmasına rağmen gökyüzünü laciverte boyayan aya bakıyordu minik. En sevdiği saat aralığı sabah dört, beş, altı saatleri arasındaydı. Çünkü bu doğa harikası -onun için o zamanlar tek mükemmel olan şey- bir tek o saatler aralığında gerçekleşiyordu.
Şüphesiz ay ile güneşin buluşması kadar güzel bir şey yoktu.
Herkes onları iki kelimeyle - gece gündüz olarak- ayırırken, Minik onları - kelimelerle dahi olsa- ayırmak istemiyordu. Onun için gece veya gündüz yoktu, şafak vardı...
Ninesi onu okul için uyandırmaya gittiğinde onu bulamadı. Ninesinin uyandığını fark eden Minik, çoktan Ninesinin arkasında yerini almıştı.
Ninesi onu yanağından sulu sulu öpüp, ütülenmiş kırmızı okul kıyafetlerini verdi. Minik bir kez daha bir çocuğa göre son derece mutsuz bir şekilde okula gitti.
Fakat elinde bir mektupla... "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İntiharın Mektupları
Short Storyİlk bölümde anlattığım eksik kalan duygular 22. Bölüme kadar betimleme ile anlatılıyor. Kurgu tamamen bana aittir,her ayrıntısı ile de hayal ürününden ibarettir. Gerçeklik ile hiç bir algısı yoktur. İyi okumalar dilerim!🍃