59. Mektup

10 3 0
                                    

Najoua Belyzel - Au Féminin

Tayan'ın denizde söylediği şarkı

"On iki rakamı...

Her şeyin başladığı ve bittiği nokta...

Bugün 16 Nisan, kendimi öldürdüğüm ve dirilttiğim gün.

Bugün 16 Nisan, öleceğim gün...

Her mektubumu yaktınız anne, baba... Ben sizi sevdim ama siz yoktunuz... Ben sizi yokluğunuzda bile sevdim, ben sizin yokluğunuzu bile sevdim. Ama siz yoktunuz...

Kendi façalarıma kendim yıldız çizerdim bi' aralar, artık façamı yıldız yapıyorum...

Kollarımda artık faça değil, yıldızların mezarlığı var...

Sevemediğim denize bakıyorum... Bir zamanlar çok severdim. Artık onu da sevmiyorum, sigaramdan bir kaç yudum daha alıyorum...

Bunlar son saatlerim... Günün ağarmasına henüz saatler var, saat gece on iki buçuk. Ölmeden önce vaktimi değerlendirmek istedim.

Denizin dalga sesi, rüzgarda uçuşan kırmızı saçlarım ve gece olmasına rağmen öten kuşların sesi...

Öbür dünyaya elim boş gideceğim ama belki Tanrı 'Ben sana yetenek verdim - herhangi bir yetenek-, neden kullanmadın?" derse naparım, işte onu bilemiyorum...

Ya da sevdiğim insanlara... Her şeye rağmen sevdiğim insanlara ne derim bilemiyorum...

İntihar öyle kolay olmuyor. İlla ki ağlıyorsun, özellikle de saatler öncesinde planını yaparken... Bütün hayatın adeta gözlerinin önünden geçiyor, diyorsun ki 'Hak ediyor muyum, yapmalı mıyım...?' ama zihninin en karanlık köşesi haklı çıkıyor.

Ölümü elbet hak ediyorum lakin bu asla kötü manada değil. Ölümü kurtuluş olduğu için hak ediyorum, ölümü daha fazla acı çekmek istemediğim için hak ediyorum, ölümü en fazla ve kötü olanı ise bencil olduğum için hak ediyorum.

Zaman beni canavara dönüştürdü ama görüyordum... O canavar denizde kaybolacaktı... Ayağımdaki sandaletleri çıkartıp, denize koştum... İlk önce ayaklarım, sonra eteğim, ardından üstüm ve en sonunda saçım ıslandı... Denizde oynadım kendi kendime, şarkılar söyledim, kendi başıma eğlendim ve denizi sevdim...

İçimdeki canavar kayboldu, yerine mutlu bir çocuk doğdu...

Fark ettimde ben sanırım sözümü tutmuştum...

Çocukluğumu yaşatmış ve mutlu etmiştim...

Çocukluğuma mutluluğu yaşatmıştım, artık ölebilirdi...

Ölmeden saatler önce ağlıyorsunuz elbet, aklınıza bir sürü şey geliyo, hayatınız gözünüzün önünden geçiyor, soruyorsunuz kendinize "Hak ediyor muyum? Yapmalı mıyım?" elbette zihninizin karanlık köşesi konuşuyor ve haklı buluyorsunuz.

"Ya öleceksin ya da öldürecekler." diyor. Tekrar birisi tarafından öldürülmeye katlanır mı ki bu yürek...?

Yeniden sevdiği tarafından öldürülmeye katlanır mı bu yürek...?

İşte o zaman 'Öldür kendini."diyorsun.

Çünkü düşüncesi bile intihar ediyor, kırk gün kırk saat işkenceden daha acı geliyor o düşünce, o düşünce bile kendine intihar ediyor...

Ama yüreğinizin bir tarafı buruk kalıyor... Sevdiklerim var diyor insan, hayallerim var...

Ne hayali? Ölmek istemişsin sen ne hayali!?

Denizden çıktığımda kiraladığım eve gittim. Şafak sökmeden işlerimi halletmem gerekiyordu. Altıma uzun, beyaz bir etek, üzerime de aynı renk beyaz bistüyer giydim.

Urganı tavana astım, sandalye ile yukarı çıktım ve urganı boynuma geçirdim.

Ağlıyordum ama üzüldüğümden ya da korktuğumdan değil, mutluluğumdan...

İlk defa mutluluktan ağlıyordum ve mutlu olduğum şey ise ölecek olmamdı...

Uzattığımdan beri hiç salmadığım saçlarımı açtım ve omuzlarımdan dökülmesine izin verdim. Son sözlerimi söylemek için nefes aldığımda bir gözyaşı daha döktüm...

"La vida sopla el polvo del suicidio en cada cuerpo solitario." *

Ayaklarımın altındaki sandalyeyi ittirdim ve ölüme kucak açtım...

Acı dolu bir huzurla gülümseyerek karşıladım ölümümü... "

*İspanyolca aslından çeviri :" Hayat her yalnız bedene intiharın tozunu üfler. "

İntiharın MektuplarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin