27. Mektup🍃

3 1 0
                                    

"Minik büyümüştü, ailesi barışmıştı, bir kardeşi olmuştu ama Minik kader motifine razı gelmişti.

Belki o yaşlarda eksik kalan duygularını tamamlayabilirdi - ki bu neredeyse imkansızdı, onun için duyguları hissetmek demek ölüm demekti- ama o bunu seçmemişti.

Bir yurda gitmişti eğitim almak için. Çok sevecen biriydi, yalandan nefret ederdi, kötü huyu yoktu, zorbalık etmezdi, kötülük bilmezdi.

Orda biraz durdu, hakkında yalan dedikodular çıktı. Çoğu kişi ondan nefret etti. Zorbaladılar.

Miniği bir yere hoca seni çağırıyor deyip, kurdukları kumpasa götürdüler. Geceleri onun saçlarına yapıştırıcı döktüler. Dayak atarak yataktan kaldırıldı. Yemekhaneden attılar. Saçlarını çektiler-bunun sonuçlarını anlatamam, onun için çok ağır bir şeydi- ve o geceleri başının üstüne asla yatamadı. Geceleri yarı uyur, yarı uyanık oldu. Neredeyse her şeyden sorumlu tutuldu ve kanıtsız şartsız dayak yedi. Yetim dendi. Şizofren dendi. İsminden nefret etti. Kafası duvarlara çarpıldı. Boğazı sıkıldı. Kan kustu. İftiralar atıldı.

71 kelime, 15 cümle ve yanmış koca bir hayat...

Bu kelimeler, cümleler ne kadar kısa olsa da Miniğin en büyük acılarıydı.

Zaten yozlaşmış duygularına öldürücü bir etki bırakmıştı.

Minik ordan kurtulmayı başardı ama kendinden kurtulamadı.

Hayal kurarak uyurdu insanlar, o kafasının içini dinleyerek uyurdu. Kabuslar görürdü ama cinli olanlardan değil. Yurtla ilgili olanlardan. Kafayı yedi geceler boyu, gecelerden değil geceleri uyumaktan nefret etti. Yaşamaktan değil bu acıyla yaşamaktan nefret etti. Ölmekten değil bu acıyla ölmekten nefret etti.

Küçük bir adada bile değildi o, hiçlikteydi...

Gecelerce balkona çıkıp ağladı, hayatı sorguladı, cilt cilt kitaplar okudu, dakika dakika şarkı dinledi.

Duyguları aradı kitaplarda, duyguları aradı şarkılarda.

Duyguların cesedi bulunur muydu? Minik bulmuştu...

Bunun eksikliği ile yaşamaya çalıştı. Yaşam aradı kendine, yaşama tutunmak için bir dal...

Sonra biraz daha büyüdü, acılar değil, izler onu büyüttü. Yıllar değil, izler onu büyüttü. Yıllar başlattı, acı harmanladı, izler büyüttü.

Bir bıçak sırtımızda defalarca kez aynı yere saplanır mıydı? Aynı bıçak, aynı yarayı, defelarca kez kanatır mıydı?

Evet, saplanırdı, kanatırdı ama bir gün kanın biteceğini hiç düşünmezdi...

Miniğin büyümesiyle duygusuzluğu da büyüdü. Babasının gelmesini bekleyen Minik, babasından nefret eder hale döndü.

Annesine en azından nefret dahi beslemeyen Minik, annesinden nefret etti.

Miniğin çiçekleri anlattığı gibi oldu.

Ailesi bir tür çiçeği- kardeşini - kazanmıştı ama bin tür çiçeği kaybetmişti...

Minik artık sadece nefes alıyordu. Minik intihar etti, nefesi de kesilsin istedi, Minik aşığı olduğu denizden nefret etti, Minik kendinden nefret etti, Minik olduğu kişiden nefret etti, Minik doğumundan nefret etti, Minik ölmemekten, yaşamaktan nefret etti.

Minik bileklerini kesti, Minik ilaç içti, Minik ölümü arzuladığını dile getirdi, Minik bileklerini kesti, Minik ilaç içti. Ama Minik ölmedi...

Minik ölmek için yalvardı Tanrıya.

Minik gece boyu ölmek için Tanrıya yalvardı.

Minik iki rakamından nefret etti.

Minik artık ölmeliydi..."

İntiharın MektuplarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin