Hyunjin Yolu

66 8 109
                                    

                     BANGCHAN
Cebimden çıkardığım eldivenler ile kamerayı aldım ve yanımda taşıdığım şeffaf poşetin içerisine koyarak kilidini kapattım, burada işim bittikten sonra kardeşimi daha doğrusu kardeşim zannettiğim çocuğu sorgulamam gerekecekti.

Geri dönerken elinden sarı taneler attığı çöpe yaklaştığımda yeni kovanın içerisinde sadece dişler olduğunu farkettim. Kurbanın eksik azı dişleri olabilirdi ama neden bana yakalanacağını bile bile buraya atmakla vakit kaybetmişti ki hatırladığım kadarıyla o sırada elinde eldiven de yoktu.

Parmak izlerini rahatlıkla tespit edebilecek olmamıza rağmen neden bu riski göze almış olabilirdi? Hem parmak izleri ortaya çıkacaktı hem de delillere bir yenisi daha eklenecekti, gördüğüm beden normal kilonun biraz daha üzerinde olmalıydı boyu benden biraz daha uzun da olsa karnı daha şişti.

Bulduğum dişleri de poşete ekleyerek eldivenlerimi çıkarttım ve o adamların bahsettiği yerin yolunu tuttum.

...

Karşımdaki ışıl ışıl süslenmiş kapıyı açarak bakışlarımı etrafta gezdirdim, gözlerim Hyunjin'i ararken sesi görüntüsünden önce gelmişti. "Chan, buradayım!"

Kolunu yukarı kaldırmış el sallıyordu, onu gördüğümde ister istemez sinirlenmiştim. Saçlarına bigudi sarılmıştı ve elindeki pipetle kahvesinden içiyordu; bacak bacak üzerine atmış rahat bir şekilde oturuyordu. Buraya bilgi almaya mı gelmişti, keyif çatmaya mı?

(Bigudi:Şu saçı sardıkları silindir şeklindeki şeylermiş ve ben de yeni öğrendim. Aşağıya saça yapılı halini koyacam, bi Hyunjin'i öyle hayal edin.)

"Hyunjin!" Sakin kalmaya çalışıyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Hyunjin!" Sakin kalmaya çalışıyordum. Yanındaki adam diğer müşterilerle ilgilenmek için çekildiğinde yanına gittim, sarılmış saçlarıyla oynuyordu.

Oturağını çevirerek yüzünü yüzüme getirdim. "Ben seni bunun için mi gönderdim?"

"Hayır..." diyerek kahvesinden bir yudum daha aldı. Gözlerimin içine bakarken başını hafif aşağı eğmişti, bu haline daha çok sinir olmuştum.

Tek elimi masanın üzerine koyarken diğer elimle de alnıma vurduğumda etrafında gözlerini gezdirdi, kimsenin bize bakmadığını görünce bana yaklaşarak konuştu.

"Makdul buraya geldiğinde saçlarını siyaha boyatmış, başında gizlemek isteği yaralar varmış. Sakal ve bıyığını ise dudaklarına yakın kısımları hariç aldırmış, galiba kıllardan nefret ediyor ki her geldirdiğinde normalde hepsini sıfıra vurdururmuş. Aldatma durumu nedeniyle dudağının boyutunda olabilecek değişimin farkedilmesini istememiş olabilir ki eşini zaten sevmiyormuş ama neden ayrılmadığı da tam bir soru işareti. Buradan çıkmadan önce boynundaki tırnak izine benzer yaranın üzerine bir krem sürmüş, dermatologların yazdıklarından Contractubex olabilir. Okyanus ferahlığı dedikleri kokuya karışık çiçek kokusu da geliyormuş üzerinden ancak o ikinci koku parfüm kadar çabuk algılanamayacak olduğunu söylediğinden çocuk şampuanlarında kullanılan kokulardan olabilir. Buradan çıktıktan sonra kütüphaneye gidecekmiş ama o saatlerde buraya en yakın kütüphanenin kapalı olmasından tahmin edebileceğimiz gibi ya sahibi ile yakın arkadaşlar ya da daha uzakta bir tanesine gidecektir ki onu da öğrendim evet arkadaşlarmış ve kendisine kıyak yaptırmış. Çalıştığı iş yerine de torpille girmişti zaten pezevenk." kısa bir süre durakladı. "O son kelimeyi söylemesem de olurdu galiba."

Suç ve Adalet /CHANMİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin