Toplum ve Adalet

45 9 121
                                    

BANGCHAN
Sabah ilk olarak doktora gitmiştim, bileğimin neredeyse iyileştiğini söyleyerek alçıyı çıkarttılar; birkaç gün içerisinde tekrar işe dönebilirdim.

Beni soran kişinin kim olduğunu ve neden sorduğunu öğrenmek için emniyete gittim, arabadan inmemle derin bir nefes aldım.

Otomatik kapıdan geçtiğim gibi danışmaya gittim, arkadaşım her zamanki gibi işinin başındaydı. "Naber Afried?"

Ciddi bakışları beni farkettiğinde yumuşamıştı, oturduğu yerden kalkarak tokalaşmak amaçlı elini uzattı. "Aynı, iş güç... Senden naber?"

"Ye, iç, yat... Ye, iç, yat... Benim tüm günlük özet bu ama yakında dönüyorum yanınıza."

Elimizi sıkarak birbirimizin omuzuna hafifçe vurduğumuzda geri yerine oturmuştu ki tek kaşımı kaldırarak başımı hızlıca yarım eğdim. "Beni birisinin sorduğunu söylüyordun..."

"He o-" Olduğumuz yere koşan küçük bir kızın sesi ile susmuştu. "Polis abi!"

Siyah saçları, korku dolu gözleri ve özgüvensiz duruşu... Bana tanıdıktı ancak tam anımsayamamıştım, yanımızda durduğunda tek dizim üzerinde çöktüm. "Sakin ol, sorun ne?"

"Abi beni tanımadın mı? Ben Misaki..."

Misaki, Misaki... Arthur Winco'nun üvey kızı olan Misaki mi? Hafifçe başımı yana eğerek baktığımda boynunda düzelmeye başlamış morluk vardı ancak üzerine yeni birkaç tane yara izi daha eklenmişti...

"Abi şey..." Tek ayağını kaçmaya hazır bir şekilde biraz daha geride tutuyordu. "Katil... Yakalandı mı?"

"Evet..." dedim gülümseyerek. "Artık güvendesiniz, merak etme."

Gözlerindeki ışıltı sönmüşken parmaklarıyla oynamaya başladı. "Onunla görüşebilir miyim?"

"Neden istiyorsun bunu?" Bir süre sessizce yüzümü izlemişti. "Misaki... Bir katil ile görüşmek tehlikeli."

"Sen beni koruyamaz mısın abi?" Ellerini oynatmayı bırakmış ve tırnaklarını kendi derisine batırmıştı. "Abi, lütfen... Ona söylemem gereken bir şey var."

Derin bir nefes aldım, çocukların üzülmesine pek dayanamazdım. "Çok mu istiyorsun onu görmeyi?"

Evet anlamında kafa salladığında "Tamam... Gel." diyerek başımla kapıyı işaret ettim. Ben doğrularak dışarıya ilerleyecektim ki hızla gelerek elimi tuttu. Minik eliyle benim tek parmağımı sarmıştı, arabaya giderken belirttim. "Ama ben yanınızda olucam ve sen de ona yaklaşmayacaksın, tamam?"

Arabanın kapısını açtığımda arka koltuğa oturdu ve başı ile onaylayarak mırıldandı. "Hmhm..."

...
Kliniğe vardığımızda tekrar elimi tutmuştu, kaybolmaktan mı yoksa başka bir şeyden mi korktuğunu bilmiyordum ancak yanımdan ayrılmıyordu.

Üst kata çıktığımızda Seungmin'in odasına ilerledim ki o da daha minik adımlarla beni takip ediyordu.

"Haha! Yakaladım seni Chan!"

Arkamdan gelen ses ile beraber irkilerek o tarafa dönmüştüm, küçük kız ise tek eliyle kıyafetimi yakalamıştı.

"Felix, kafayı mı yedin?"

"Hee! Yedim, sen de yicen mi?" dedi kılıç gibi tuttuğu dedektörü indirerek saldırıya hazır duruşunu düzeltirken.

"O şeyin güvenlikte olması gerekmiyor mu?" Elindeki kırmızı ışıklar yanan aleti işaret ettim.

"Evet..." Omuz silkerek devam etti. "Güvenlikte fazladan vardı, bende yine sen kayıt cihazı falan getirirsin diye yanıma aldım."

"İyi halt yedin."

Suç ve Adalet /CHANMİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin