Gecenin karanlığı üstümüze çöktüğünde, etrafın yavaş yavaş boşaldığını fark ettim. Polisler gelmeden önce çoğu kişi burayı boşaltarak kaçmıştı. Anna ise hâlâ ağlıyordu bir köşede ve ağlamaktan kırmızı olan gözleriyle etrafına bakınıyordu. Kendimi dışarı atmak için olduğum yerden ayrılarak kapıya çıktım.Kapıda Daniel'i gördüm.
Yine karşımdaydı, bu sefer gülmüyordu. Hiç olmadığı kadar ciddi ve sertti. Telefonda birileri ile konuşuyor ve öte yandan da sigarasını içmeyerek küllerinin yere dökülmesine izin veriyordu.
Telefonunu kapattıktan sonra arabasına yaslanarak, sigarasını dudaklarına götürdü ve dumanı üflediğinde bakışlarını bana sabitleyerek sigarasını fırlattı yere.
''Olanları biliyorsun değil mi?'' diyerek merdivenlerden inip yanına yaklaştım.
''Bu seni ilgilendirmez.'' dedi.
''O benim, arkadaşımdı.''
''Bu da beni ilgilendirmez.''
Bakışlarım karşıda ki siyah arabaya kaydığında silahların namluları bara yönelmişti ve zaman çok yavaşlamıştı. Barın pencerelerinden içeriye yağmur gibi kurşunlar yağmaya başladığında, camların patlayarak dağılması ve etrafta ki insanların çığlıkları kulaklarımı tırmalıyordu.
Tam o anda, Daniel'in eli belimdeydi.
Daniel beni hızla kendine çekti. O an her şey daha da yavaşladı. Daniel'in kocaman, siyah kanatları bir anda açıldı ve bizi koruyucu bir kalkan gibi sardı. O muhteşem güzellikte ki kanatları zamanın akışını kesmişti.
Cam kırıkları havada yavaşça hareket ediyor ve boşlukta asılı kalıyordu. Her bir cam kırığının yavaşça hareket ederkenki halini net bir şekilde görebiliyordum. Her şeyin yavaşlamasıyla, etrafımda olup biten her şeyi daha detaylı algılamaya başlamıştım. Cam kırıkları yüzümüze ulaşamadan, Daniel'in kanatlarına çarpıyordu. Kanatlarına değdiği anda çıkan ince tıkırtıları bile duyabiliyordum.
Daniel'in kolları beni daha sıkı sardığın da gözlerim onun yüzüne takılmıştı. Çok sakindi ve bu onun vazgeçilmez duygularından biriydi.
Zaman tekrar akmaya başladığında, cam kırıkları yere düşerek parçalandı ve çevremizdeki gürültü normale döndü. Her şey geri sarılmış ve yerli yerine oturmuştu.
Daniel, sessizce dönüp arabasına doğru yürümeye başladığında aniden peşinden yürüdüm.
Daniel'in kısa bir anlık şaşkın bakışlarını yakaladım.
"Ne yapıyorsun?" dedi sessizce,.
"Biliyorum." dedim, sesim titreyerek.
"Sen, Karanlıkların Efendisi..."
Daniel arabanın kapısını açtığında binmemi işaret etti ve dışarıda ki tüm kaosun ortasında Daniel hızla gaza basarak arabayı sürmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HÜKÜMSÜZ
RomanceKaranlığın pençesindeki bir melek ile yasak bir kaderi paylaşan melez.