Kapının çalınma sesiyle uykumdan uyanarak, yataktan doğrulup etrafa bakındım.
"Kim bu saatte kapıyı çalıyor?" diye söylenerek yavaşça yerimden doğrulduğum da adımlarım yorgun ve uykuluydu.
Kapıyı açtığımda karşımda Daniel'i gördüm. Gözlerim büyüdü ve içimdeki bütün yorgunluk bir anda yok oldu.
"Daniel!" diye sevinçle bağırarak kollarına atıldım.
''Bugün parti için son gün, alışveriş yapalım.'' dedi ve elimi tuttu.
Onu ardımda bırakarak hızlıca giyindim. Birkaç dakika içinde hazırlandığım da hızla çıktık. Okulun kapısına vardığımızda etrafın ne kadar kalabalık olduğunu fark ettim. Herkes alışverişe gitmek için dışarı çıkıyordu.
''Arabamı alayım.''
''Hayır, yürüyelim.'' diye çıkıştım çünkü onunla daha fazla vakit geçirmek istiyordum.
''Nasıl istersen.''
Ormanın serin havası ve kuşların cıvıltısı eşliğinde yan yana ilerlemeye başladık. Bir süre yürüdükten sonra, Daniel durdu ve beni nazikçe bir ağaca doğru yönlendirdi. Sırtımı ağaca yasladığında, gözlerimle onun ne yapacağını anlamaya çalışıyordum.
Bir adım daha atarak iyice yanıma geldi ve bacaklarımı kendine doğru çekti. Bacaklarımı sararken elleri yavaşça yukarı doğru kaydı, tenimde bıraktığı izler sanki ateş gibi vücuduma hükmediyordu.
Daniel'in elleri bacaklarımda gezindikçe heyecanım giderek artıyordu. Gözlerinin içine baktığımda, kalbimin daha da hızlı attığını hissettim.
''Litavis.'' diyerek belimden kavradı ani bir hareketle ve gözlerini kaldırarak bana baktı.
Bu karşı konulmazlığın büyük bir etkisi altındaydım, gözlerine büyük bir cesaret ile baktım.
''Durmalısın.'' onun hızlı gidişatını durdurmak zorunda hissettim kendimi ama o ellerini saçlarımda dolandırdı, boşta kalan eli ile avuçlarımı tuttu.
''Şimdi nasıl hissedeceksin.'' diyerek elbisemi sıyırdı ve kirpikleri yukarıya doğru kıvrıldı.
Güçlü parmaklarının vücudumun her bir noktasını tanımasını ve keşfetmesini seviyordum. Ama şimdi uygun bir zaman değildi.
"Devam etmemiz gerek, daha alışveriş yapmadık."
Daniel, yüzünde hafif bir gülümsemeyle geri çekildi. Elleri hala bacaklarımdaydı, kendimi toparlayarak bacaklarımı yavaşça çözdüm.
İlk durağımız kıyafet mağazası olacaktı. Mağazanın camlarından içeriye baktığımda rengarenk kıyafetlerin asılı olduğunu gördüm. İçeri girdiğimiz de etrafı dolaşmaya başladık. Her köşede farklı bir model vardı. Birkaç elbise deneyip, Daniel'in görüşünü almak istiyordum.
İnsanların kalabalığı, dükkanların gürültüsü ve sürekli değişen ışıklar Daniel'in üzerinde bir bıkkınlık yaratmıştı.
''Sorun ne?''
''Özür dilerim, buna daha fazla dayanamayacağım.'' diyerek, her zamanki etkileyici tavrıyla bana dönerek elini şıklattı. Aniden çevremizdeki dünya değişmeye başladı. Gözlerimi açtığımda kendimi bulutların üzerinde, ihtişamlı ve büyüleyici bir yerde buldum.
Burası dünya da olan bir yer değildi. Burası adeta göklerin ev sahipliği yaptığı muhteşem güzellikte, bulutların ötesinde bir yerdi.
Her köşesi zarafet ve asaletle doluydu. Altın işlemeli duvarlar, kristal avizeler ve göz alıcı parlaklıklar ile süslüydü. Yüzlerce melek, kanatlarıyla gökyüzünde süzülüyor ve melodik şarkılar söylüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HÜKÜMSÜZ
RomanceKaranlığın pençesindeki bir melek ile yasak bir kaderi paylaşan melez.