Her yer karanlıktı ve nefes almakta zorlanıyordum. Etrafımda yükselen alevler ve fısıldayan gölgeler bana bu yerin Cehennem olduğunu gösteriyordu. Korku içinde etrafıma bakınırken, gözlerime bir ışık çarptı.Bu ışığın kaynağı, karanlık kanatlarıyla karşımda duran Daniel'di. O kadar büyüleyici ve yakışıklıydı ki, gözlerimi ondan ayırmam imkansızdı. Daniel'in, dalgalı koyu saçları yüzüne düşüyordu. Güzel siyah gözleri, Cehennemin karanlığında bile tüm görkemiyle etrafına bakıyordu.
Giysileri, siyah ve altın rengi işlemelerle süslenmişti. Tüm bunlar ona çok zarif ve etkileyici bir görünüm kazandırmıştı.
Ben Daniel'i izlemeye devam ederken, tüm meleklerin onun önünde eğildiğini fark ettim.
Daniel, gözlerini bana dikti ve adım adım bana doğru yürümeye başladı. Her adımında, kalbim biraz daha hızlı atıyordu.
"Evet, lanetlisin ve seni öldürmemi istiyorlar." dedi.
Ona bana anlatması için dikkatle bakıyordum.
''Ama, asıl mesele bu değil.''
Tam Daniel gerçeği itiraf edecekken, gözlerim ağırlaştı ve karanlık beni içine alarak dikkatimi dağıttı.
Bir anda, kendimi yatakta buldum.
Uyanmıştım ama bu rüya zihnimde dolanıyor ve sanki gerçekmiş gibi hissettiriyordu.
Rüyanın etkisiyle yatağımdan doğruldum.
Daniel'in o güzel yüzü ve büyüleyici giysileri gözlerimin önünden gitmiyordu.
"Ne kadar yakışıklıydı." diye düşündüm kendi kendime.
"O giysilerin içinde, adeta bir Yüce gibiydi. Ve gözleri sanki ruhumun derinliklerine bakıyordu."
Bu rüyanın sadece bir rüya olmadığını hissediyordum. Daniel'in söyleyeceği şey, benim için çok önemli olabilirdi.
Daniel'in bana anlatması gereken neydi? Bu sorular, zihnimde dolanırken, Leonard'ın yanına gitmek için ilerledim.
Odasının kapısı açıktı, hafifçe kapıya vurdum.
"Gelebilir miyim?'' dışarıyı izleyen gözleri bana döndü.
''Uyuyamadın mı?''
''Gitmek istiyorum.'' biraz durdu, elleriyle saçlarını karıştırdı.
''İyi bir fikir değil.''
''Er ya da geç bununla yüzleşeceğiz, en iyisi hemen harekete geçmek.''
''Seni buraya saklanman için getirdim, okulda neler olacağını bilmiyoruz.''
Ona tüm ciddiyetimle yaklaştım.
''Ben gideceğim.''
''Sinirlenince çok güzel oluyorsun.''
Camın kenarından kalkarak, bana doğru yürümeye başladı ve yüzümdeki saçı kulağımın arkasına attı.
''Seninleyim.''
Bu cevap beni rahatlatmıştı yanımda olmasına ihtiyacım vardı.
''Teşekkür ederim.''
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte kanatlarımızı açıp gökyüzüne yükseldik. Rüzgar yüzümüze çarparken, okul yolculuğu her zamankinden farklı hissettiriyordu. İkimiz de, okulda bizi bekleyen şeyleri asla bilmiyorduk.
Okula vardığımız da, kanatlarımızı yavaşça kapatıp yere indik. Kapıdan içeri girdiğimiz de, her şeyin çok normal olduğunu fark ettim.
Koridorlarda dolaşan öğrenciler, sınıflarına girip çıkan öğretmenler ve okulun sıradan sesleri. Sanki hiçbiri o garip olayları yaşamamış gibi davranıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HÜKÜMSÜZ
RomanceKaranlığın pençesindeki bir melek ile yasak bir kaderi paylaşan melez.