Yağmur çok yoğun bir şekilde yağıyordu. Hava o kadar kararmıştı ki, kimseyi tam anlamıyla göremiyordum.Yıldırımlar aydınlatıyordu bu karanlık günü ve Anna'nın cansız bedeni çamura gömülmüş halde yerde yatıyordu.
Leonard, diz çökerek onun önünde bekledi, bende Daniel'in üzerine yürümeye başladım.
"Tam olarak ne yaptın?"
Daniel ve ben, karanlık bir sokağın ortasında karşı karşıya gelmiştik. Siyah deri ceketi omuzlarından aşağı süzülen sularla kaplıydı. Gözlerinde beliren bakışı, hoşuma gitmemişti.
"Senin kanatlarını değiştirdiğimi, ikimiz de biliyoruz." sesinde bir alay vardı.
Kaşlarımı çattığım da onun bana gerçekleri söylemediğini biliyordum.
Anna'nın kanatlarının rengi gri değildi. Beyaz tonlarındaydı fakat ona dikkatlice baktığım da benim eski kanatlarımın rengine sahip olduğunu fark ettim.
Daniel'in yanına yaklaşarak onu sertçe ittim.
''Ona bunu sen yaptın!'' dedim.
Daniel'ın dudaklarında hafif bir gülümseme belirdi. Sert hatlarına rağmen, bu gülümseme de her zamankinden daha farklı bir tını vardı.
"Senin bu keskin zekan gerçekten takdire şayan." dedi, gözlerini üzerimden ayırmadan.
Ben, bencil biri değildim. Beni korumak için başkalarına zarar vermesi doğru bir şey değildi. Masum birinin bunu yaşaması ve özellikle benim yüzümden olması canımı daha çok acıtıyordu.
Yağmur, üzerimize acımasızca yağıyordu ama öfkemi söndürmüyordu. Bir adım daha atarak Daniel'in üzerine eğildim.
"Ben miyim seni zayıflatan? Neden meleklerin sana artık itaat etmiyor?''
Ona uzun zamandır bunu sormak istiyordum ve tam sırası olduğunu düşündüm. Melekler benim peşimdeydi ve Daniel beni koruduğu için zor bir duruma düşüyordu. Ayrıca sadece benim lanetli olmam problem değildi, Daniel Kovulmuş meleklere de söz geçiremiyordu.
"Sen, Litavis." dedi Daniel, sesi zehirliydi.
"Evet, artık bana çok fazla itaat etmiyorlar." dedi.
Ardından çok sakin bir ses tonu ile konuşmaya başladı.
''Bakıyorum da beni çok düşünüyorsun, eğer bu kadar ölmek istiyorsan bunu senin için yapabilirim.'' dedi ve parmağı ile bulunduğumuz ortamı işaret etti.
Yağmurun altında, sırılsıklam olmuşken, onun karşısında bir adım bile geri atmamak için kendimi tüm gücümle zorladım.
"Kendine fazla güveniyorsun, Daniel." dedim gözlerimi onun gözlerine dikerek.
''Unutma, kuralları ben belirlerim." dedi.
Daniel'in sözleri etrafımda yankılanıyordu, her biri bir bıçak gibi keskin ve acı vericiydi.
Gözlerimi onun öfkeli yüzüne diktim.
"Daniel." dedim, sesim yağmurun sesine karışıyordu.
''Eğer suçlu bensem, o zaman hadi. Beni öldür. Suçladığın tüm zayıflıklarını ve korkularını benimle birlikte göm. Ne duruyorsun?"
O an Leonard kalkarak yanıma ilişti.
''Sus.'' dedi.
Daniel'in gözleri parladı ama içinde öfkenin ötesinde başka bir şey daha vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HÜKÜMSÜZ
RomanceKaranlığın pençesindeki bir melek ile yasak bir kaderi paylaşan melez.