23. Bölüm ''Büyücü.''

365 41 35
                                    

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

Karanlığın içerisinde parlayan bir çift kırmızı göz vardı. Bulunduğu oda, boydan desenli pencereleri olmasına rağmen ışık içeri sızmaya korkuyordu. Sessizliğin deliliğe yol açtığı dört duvarın arasında gecenin korkutuculuğu bedeninde taşıyordu. Elinde tuttuğu cam bardağın içerisinde şeffaf-kırmızı renklerinde bir sıvı vardı. Gün ortasında açlığı bastırmak için tükettiği alkoldü bu. Ne kadar kuvvetli olursa olsun sarhoş olmayan bedene sahip olmasına rağmen alkolün boğazını yakmasını seviyordu. Üzerinde tarikatta kimsenin giyemeyeceği değerli kumaşlarla yapılmış uzun siyah elbise bulunuyordu. Alt kısmında iki taraftanda derin yırtmacı belindeki altın renginde kemerle birleşiyordu. Aynı zamanda göğüs bölgesindeki boynundan aşağı uzanan açıklık tenini gösteriyor ve iç kısmındaki kumaşın tenine tamamen oturduğunu belli ediyordu. Omuzlarından aşağı inen pelerin tüm heybetini göstermeyi de ihmal etmiyordu. Uzun geceden bile siyah saçları yılan gibi dağılmıştı.

Gecenin efendisi diyorlardı ona.

Desenli cam pencerenin önünde uçsuz bucaksız ormanı izliyordu. Zihnindeki bulanıklığa rağmen duruşundan hiçbir zaman taviz vermezdi. Bu kale onun emrinin altındaydı. Onun izni olmadan kuş dahi uçamazdı. Kalenin efendisi olmasının yanında, bölgenin koruyucu sorumluluğu da ona aitti. Dorcha bölgesi, diğer bölgelerden farklıydı. Bu bölge geçmişin topraklarını içeriyordu. Hem aydınlık hem karanlık geçmişin yaşandığı dönemlerin mirasıydı. İçerisindeki gizemleri kimse bilemezdi.

Az önce ormana doğru yürüyen mavi saçlı kızın varlığından da haberi vardı. İlk başlarda ne yapmaya çalıştığını anlamamıştı ama bir ağacın altında uyuyakaldığını görünce herhangi tepki vermemişti. Kurt köyünden gelen çocuğun kızı ormana sürükleyişine karşılık aynı tepkisizliğini korudu.

Odanın demirden yapılmış ve normal insan gücüyle açılamayacak kapısı büyük gürültüyle açılmaya başlandı. Kimin geldiğini görme ihtiyacı bile duymadı çünkü gelen kişiyi biliyordu. Gürültülü kapının arkasından gelen ağır adım sesleri odanın içerisinde duyuldu. Attığı her adımın arkasından gelen metalin sesi bu karanlığın arasına karışıyordu.

Adımlar giderek yaklaştıktan sonra sustu. Kumaşın birbirine sürtme sesinin ardından masanın üzerinde nesnenin bırakıldığını belli eden ses duyuldu. Efendi Amari, yavaşça arkasını döndü ve kendisine keskin gözlerle bakan kişiyle göz göze geldi. Yüzünde ölümün soğuk ifadesi vardı ama kırmızı gözleri dehşetle parlıyordu.

''Geç kaldın avcı Leon,'' dedi Amari. Oysa görevi başka birinin yapabileceğinden çok daha hızlı yapmıştı ama bunu ona karşı dile getirmeyecekti.

''İstediğiniz şey,'' dedi Leon kaşlarını çatarak. Ağzının içerisinde acı bir tat vardı ve şu an hem yorgun hemde kirli hissediyordu. Üzerinde savaştan geldiğini belli eden kıyafetleri bunu fazlasıyla doğruluyordu. Belindeki kılıcın kınında kurumuş lekeler insan kanı değildi ama iyi bir şey olmadığı da kesindi. ''Oldukça zahmetliydi.''

YAŞAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin