26. Bölüm ''Yaşam.''

307 27 32
                                    

Bir zamanlar yaşanılan dünya huzur ve barışın yönetimi altındaydı. Antik dönemlere uzanan bu yolculukta, kimse tam olarak gerçekleri bilemiyordu. Zamanın ve hayatın ötesinde olan bu yolculuk, hem acılar hem de mutluluklarla doluydu. Çok çok uzun zaman önceydi çünkü.

3 büyük tanrı vardı.

Yaşam Tanrısı, Ölüm Tanrısı ve Kader Tanrısı. İnsanlık tarihinden daha eski olan tanrılardı. Denge ve uyumun sorumlularıydı.

Bunların dışında geriye kalan 8 tanrı bulunuyordu. Her biri özünde 3 büyük tanrının soyundan geliyordu. Hepsi 3 tanrının önünde diz çöküyordu. Dengenin sağlanmasından sorumlu büyük tanrılar onlardı çünkü. 8 tanrının her birinin kendine ait toprakları vardı. Canlılar, 8 tanrının yönettiği topraklarda yaşadıkları zamanın kıymeti ancak kaybedildiği zaman bilindi.

Tanrılar, varlıklarını dünyadan çektiğinde tüm her yeri kaos sardı. En başında bozulan denge tüm güçleri yerinden oynattı. Canlıların hayatı büyük tehlikedeydi. Ardı arkası kesilmeyen savaşlar başladı. Canavarlar her yerde ortaya çıkmaya başladı. Ölümler, yıkımlar çoğaldı. İnsanların tanrılara olan inancı sarsıldı. Kime sığınacaklarını, kimden yardım isteyeceklerini bilemediler. Bir zamanlar dua ettikleri tanrıları artık kullarına yardım etmiyordu. Kendilerini terk etmişlerdi. Çoğu ırk inancından vazgeçti ve kendi başlarına ayakta kalmaya çalıştılar. Bazıları hayatta kalmayı başardı, bazıları ise çoktan tarihin sayfalarına eklenemeden dünyadan silindi.

Buna rağmen kendi tanrılarına olan inançlarını kaybetmeyen sayılı toplumda vardı. Her ne olursa olsun inandıkları tanrılara dua etmeyi bırakmadılar ve sığındılar. Sığındıkları her evleri, dua ettikleri yerler tapınak oldu.

Dünya çöküşün eşiğine geldiğinde inanılması güç mucize gerçekleşti. 3 büyük tanrı, inançlarını kaybetmeyenler için, dengenin yeniden sağlanabilmesi adına dünyaya 3 kitap yolladı. Bu kitaplar Yaşam Kitabı, Ölüm Kitabı ve Kader Kitaplarıydı. Her kitap adını aldıkları tanrıların güçlerinden parçalar bulunduruyordu. Canlılar bunları kullanabilmeliydi ama büyük bir şartları vardı.

Bu kitaplar sadece dengenin korunması için kullanılmalıydı.

Herhangi güç savaşı için, zulmetmek için veya yasaların dışına çıkmak için kullanılamazdı.

Kitaplar sayesinde dengenin tekrar getirebileceğine inanan canlılar kitapları kullanmaya başladı. Öncesinde her şey iyilik içindi. Yıkılan yaşam alanlarını tekrar eski haline getirilmek için kullanıldı. Yaralılar iyileştirildi, hastalıklar çözüldü, kaybedilenler bulundu. Ama uyarılar asla dinlenmedi. Kitaplar amacından sapmaya başladı. Bu sefer her şey eskisinden daha kötü hale geldi. Öncesinde herkes elinde bulunanları korumak için savaşıyordu ama kitapların gelmesinden sonra savaşın hedefi kitaplar oldu.

Güç. Hırs. Öfke.

Hepsi birer katilleri oldu hayatların.

Herkes kitapları kendilerine ait kılmak istedi. Tanrıların izinden gitmeye çalışan rahipler kutsal kitapların korunması gerektiğini öne sürdü. Rastgele birinin koruyabileceği bir güç değildi bu kitaplar. Bu yüzden, tanrılarına tekrar dua ettiler. Gecenin zifiri karanlığında, umutların her geçen gün söndüğü ışıkta rahiplerin tapınağına bir kehanet belirdi.

Kitaplar, denge aracıydı ama güç uğruna bozulmuştu. Denge sağlanmazsa hayat devam etmeyecek, yıkım dünyayı saracaktı. Yazan kehanette kitapların koruyucularının tanrılar tarafından seçileceği anlatılıyordu.

''Tanrıların güçlerini taşıyanlar doğacak. Yaşam, Ölüm ve Kaderin izlerini taşıyacaklar. Kitapların koruyucuları hem koruyacak hem korunacak. Yöntemlerinizi doğuştan bilecek, ışık olacak karanlığın yollarında.''

YAŞAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin