21. Bölüm ''Amari.''

370 44 22
                                    

6 Bölge.

Ülkeyi koruyan 6 bölgemiz vardı. Bunlardan 3'ü tapınaklardan, 3'ü tarikatlardan geri kalanı da kraliyet askeri birliğinden ve büyücü kulelerinden oluşuyordu. Erinys topraklarının içerisinde uzun süre canavarlara karşı güvende olmamızı sağlayan bu sistemdi işte. Her bölgenin birbirine halkalar halinde bağlanmış şekilde korunması, içerisinde yaşayan canlılara uzun hayat bahşetmişti. Bizler bu şekilde hayatta kalabilmiştik.

Yüzyıllardır süre gelen sistem, sınırların ötesinden gelen canavarlara karşı savunmamızdı. Bizlerin yaşayabilmesi için barındıkları insanları eğitiyor ve canavarlarla savaşılan bölgelere gönderiliyordu. Buna şu an bulunduğum suikastçi tarikatı da dahildi. Bölgeleri koruyanlar aynı zamanda şehirlerdeki insanları koruyabilmek için savaş alanlarına savaşçı eğitiyordu.

Tapınaklar, tarikatlar, kraliyet askerleri, büyücüler...Aslında hepsi özünde canavarlara karşı savaşmak için kurulmuştu. Canavarların dünyamızda ne kadardır var olduklarını şu ana kadar okuduğum tarih kitaplarında net bir tarih veremiyordu. Bazı ırkların yok olmasına sebep olan büyük, yıkım savaşında bile var olduklarını biliyordum sadece. Öyleyse ondan da önce, tanrıların olduğu zamanda da mı varlardı? Tarih hakkında ne kadar düşünürsem düşüneyim asla net bir yorumda bulunamıyordum çünkü eksikti. Tanrılar bir zamanlar vardı, sonra gittiler. Peki sonrasında neler oldu? Böylesine büyük bir savaş nasıl çıkabildi? Yazmıyordu. Zihnimin içerisinde öğrendiklerimin hepsini zihin kütüphaneme yerleştiriyordum ve hepsi örümcek ağı gibi birbirine bağlıydı. Şu ana kadar hiçbir örümcek ağı da birbirine değmemişti.

Erinys krallığının kuruluşu, büyük savaştan sonra olmuştu. Hatta bazı tapınak ve tarikatların Erinys krallığından önce kurulduğu yazıyordu. Erinys krallığının kurucusu ilk kral, savaşın sırasındaki stratejisi sayesinde insanların soyunun silinmesinden kurtarmış ve krallığı kurmuştu. Yıkımdan sağ kalan her canlı bu krallığın topraklarında yaşadığı sürece belirlenen kurallara uyacak ve ölmeden yaşayabilecekti. Böylelikle insanlığın egemenliği giderek büyüdü.

Krallıktan sonra gelen koruyucular tapınaklar ve tarikatlardı. Büyücü kuleleri doğrudan krallığa hizmet verdiği için krallık askerleri ile aynı kategoride değerlendiriliyordu. Bu değerlendirme, tapınak muhafızları ve tarikat üyeleri için geçerli değildi. Her ne kadar onlar da krallığa karşı hizmet ettikleri konusunda yeminlerini etmiş olsalar bile. Fakat bu krallığa karşı yemin etmeyen bir tarikat vardı. O, şu an öğrencisi olduğum suikastçi tarikatıydı. Sadece bulundukları bölgeyi korumakla yükümlü olmayı kabul etmişler ve krallığa karşı yemini reddetmişlerdi. Bu çok ilginçti.

Mei, krallık askerlerinin gözlerinin sürekli burada olduğunu ve zamansız baskınlar yapmaya çalıştıklarından bahsetmişti. Sanırım krallık, tarikatın yemini etmemesine karşı sıcak bakmıyordu. Yıllardır süren mesele bile olsa, iki tarafta direniyordu. Lider Xiayn'nin ilk başta krallık askerlinden yardım istememe karşı çıkmasını şimdi daha iyi anlıyordum. Bizi köyümüzden çıkartma emrinin verilmesinin sebebi canavarların tehdit etmesiydi. Her şekilde kontrolü ele almayı başaran krallık en ufak tehdidi veya başkaldırıyı görmezden gelemiyordu. Sorunun çözümü ise, yok et veya baskıla.

Köyünü boşaltmak zorunda kalan sadece biz olmamıştık. Şehirlerden uzakta olan ve nüfusun az olduğu tüm köyler krallık emri ile boşaltılmıştı. Bu bilgiyi, yüzünü görmediğim tarikat üyesinin lidere fısıldarken duymuştum.

Öğrenmem gereken çok şey vardı ve bunların giderek artması oldukça endişe vericiydi. Önümde açık şekilde duran haritaya baktım. Teyzemin yönümü bulabilmem için verdiği haritadan daha farklıydı. Sayfaları daha önce görmediğim kağıt türündendi. Üzerindeki boyalara daha önce dokunmadığıma adım kadar emindim. Çizim olmasına rağmen oldukça netti ve hiçbir mürekkep birbirine karışmamıştı.

YAŞAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin