Her şey bir anda olup bitmişti... Deniz'in silahından çıkan kurşunlar, Mavi'nin yere yığılışı, Beren'in bağırışı, benim haykırmam her şey saniyeler içerisinde gerçekleşmişti.
Ayakta duramıyor, hareket edemiyordum. Kolumdan tutan adamları itip Mavi'ye doğru yürümeye başladım. Yaralıydım, adım atmakta zorlanıyordum.
Mavi'nin yanına çökmüş ağlayan Beren'i, Cem sakinleştirmeye çalışıyor ama başarılı olamıyordu. Deniz ise olduğu yerde dikilmiş, sanki donup kalmıştı.
Mavi'nin yanına ulaştığımda, yanına çöktüm. Neler olduğu, neden bunları yaptığı umurumda değildi. O benim âşık olduğum kadındı. Kardeşim dediğim adamın silahından çıkan kurşunlarla yere yığılan kadın, benim yaşama sebebimdi!
Beren ''Ne olur ölme, beni bırakma'' diye ağlarken Mavi'nin yüzüne dokunmak için hamle yaptığımda ''Ondan uzak dur!'' diye bağırdı.
''O benim karım!'' diye bağırdığımda Beren yerinden bir adım bile kıpırdamamıştı.
Mavi gözlerini açmıyor kanlar içinde yerde yatıyordu. Cem ''Hastaneye gitmeliyiz'' dedi. Mavi'yi kucağına almak için hamle yaptığında, Beren Mavi'nin elinden düşen silahı alıp, bir anda yerinden fırladı.
Koşar adımlarla Deniz'in yanına ulaşıp silahı Deniz'e doğrulttu. ''Yetmedi mi? Kendini benden aldın, yıllarca öldüğünü zannettim. Sonra Nehir'i aldın, şimdi de Mavi'yi alıyorsun benden! Seni öldürürüm, ona bir şey olursa seni kendi ellerimle öldürürüm Deniz'' diye bağırdı.
Kahretsin, Deniz Nehir'in öldüğünü bilmiyordu. ''Nehir'e ne oldu Beren!'' diye bağırdı.
Beren sinir krizi geçiriyordu ve sakin olması imkânsızdı. ''Ne mi oldu? Senin yüzünden öldü!'' diye bağırdığında acı gerçek Deniz'in beyninde yankılanmaya başlamıştı.
Deniz duyduğu gerçekle sendelerken, Cem aniden Beren'e bağırarak yanına çağırdı. ''Beren, Mavi'yi hastaneye yetiştirmeliyiz!'' duyduğu sesle Deniz'in suratına okkalı bir tokat atıp Cem'in yanına yöneldi. Onlarla gitmeliydim, ama yerimden bir adım dahi atamadım.
''Ben de sizinle geleceğim!'' dediysem de beni beklemeden hızlı adımlarla depo kapısına yöneldiler. Emrimle adamlar yanıma geldiğinde, ''Arabayı hazırlayın, Mavi'nin yanında olmam lazım!'' diye bağırdım.
Adamların yardımıyla arabaya binip, Cem'in kullandığı arabayı takip etmeye başladık. Ne zaman geldik, neler oldu hatırlamıyorum. Gözlerimi açtığımda bir sedye üzerinde, koluma takılı serumla yatıyordum.
Yanı başımda oturan Deniz'i görmezden gelerek, adamlarına 'Mavi nerede?'' diye sordum. Yerimden kalkmaya çalıştığımda Deniz yanıma gelerek ''Dinlenmen lazım!'' dedi.
Deniz'in kolumda ki elini itip, ''Kes sesini, seninle sonra görüşeceğiz!'' diyerek kolumda ki serumu çıkarıp attım zorlanarak da olsa yerimden kalkarak yatağın başına dayandım. Adamlardan birinin getirdiği koltuk değneklerini alarak, koridora çıktım.
Peşimden gelen adamlara ''Mavi nerede'' diye sorduğumda ameliyathane de cevabını vermişlerdi. Ameliyathane kapısında Beren, Cem ve Jason koltuklara oturmuş bekliyorlardı, kapı açılıp doktor çıktığında hepsi ayağa kalkıp doktora yöneldiler.
''Mavi nasıl?'' diye sorduğumda alacağım cevaptan fazlasıyla korkuyordum.
''Durumu kritik, kurşunlar kalbe çok yakındı. Kurşunları çıkardık ama!'' dediğinde değnekleri atıp adamın boğazına yapıştım.
''Kurşunları çıkarman yetmez! Mavi'yi kurtaracaksın anladın mı beni? İnan seni yaşatmam, ona bir şey olursa hiçbirinizi yaşatmam!'' Kollarımın doktorun boğazından çekilmesiyle bacaklarımda ki güç bir anda kayboldu. Beni tutan kişiye baktığımda sinirimin daha fazla bozulduğunu hissediyordum. ''Çek o ellerini Deniz!'' diye bağırdım. ''Sakin olmalısın!'' diye mırıldandığında Beren yerinden fırlayarak ''Senin burada ne işin var?'' diye bağırmaya başlamıştı.
Sevdiğim kadın şuan can çekişiyor ve ben hiçbir şey yapamıyordum. Bizi bu hale getiren, başı sonu gelmeyen yalanlardı. Yaptığım hatalar, Mavi'yi ölümle burun buruna getirmiş ve ben buna engel olmamıştım.
Ah Nehir, ah benim kalbime alamadığım, sevgimi anlatamadığım masum meleğim. Ne seni ne Mavi'mi koruyamadım. Oysa Mavi'nin gözlerinde seni bulmuştum ben, masumiyetini hatırlatmıştı bana.
Sonra bir an geldi; Mavi bana sevmeyi öğretti, sevilmeyi yaşamayı. Yaşama sebebim oldu, sevgilim, kadınım, hayatın ta kendisi oldu. Ona bir şey olma düşüncesi kalbimi paramparça ediyor, kaburgam ciğerime kadar batıyordu. Canım daha önce hiç bu kadar acımamıştı...Ameliyathane kapısı açıldığında saatler geçmişti Mavi'yi yoğun bakım odasına alıp beklememizi söylemişlerdi.
Beklemekten başka hiçbir şey yapamıyorduk, Mavi o odada, cihazlarla nefes alıp verirken ben burada dua etmekten başka hiçbir şey yapamıyordum.
Lanet herifin tekiydim, ama seviyordum işte canımı yoluna, ömrümü ömrüne serecek kadar çok seviyordum. Beni öldürmek istemesi, umurumda değildi, o ayağa kalksın vereyim eline silahı sıksın kalbime ama yeter ki O yaşasın. Onsuzluk ölümden bile daha kötüydü benim için.
Aptaldım, evet fazlasıyla aptaldım. Gözümün önünde söylediği yalanları göremeyecek kadar aptaldım. Aşk en akıllımızı bile aptal yapmaz mı? Gerçekleri sadece ondan dinleyecektim, o iyileştiğinde bu hastane odasından çıktığımızda her şeyi kendisi anlatacaktı.
Sevgim ne azalacaktı ne bitecekti. Onu affedip affedemeyeceğimi bile bilmiyordum, ama onu her zaman sevmeye devam edecektim.
Üç gündür yoğun bakımdan çıkmasını bekliyorduk, bir ömür kadar geçen üç gün. Bir an olsun ayrılamadım o odanın başından...
Yanıma gelen hemşire ''Dikişlerinizi almamız lazım, benimle gelin lütfen!'' dediğinde ters bir bakış atıp ''Burada al'' diyerek tersledim.
''Beyefendi, işimi zorlaştırmayın lütfen gelir misiniz? Hanımefendinin kaçacak hali yok, herhangi bir değişiklik olursa haber vereceklerdir. 5 dakikanızı almaz!'' dediğinde buradan ayrılmak istemesem de hemşireyle birlikte gittim.
Neredeyse yirmi dakika olmuştu, bir dikiş almak bu kadar uzun süremezdi. Sevdiğim kadına gitmeli, yanında olmalıydım. Sonunda bittiğinde yoğun bakım odasına yöneldim, pencereden baktığımda odanın boş olduğunu görmemle nevrim döndü.
''Mavi nerede?'' diye bağırdığımda adamlarım sesime gelmişti.
İçlerinden birisi ''İçeride olmalı Abi!'' dediğinde suratına geçirdiğim yumrukla sendeledi. Bağrışmalara gelen görevliler ne olduğunu anlamaya çalışır gibiydiler.
''Mavi Arslan nerede?'' diye bağırdım yeniden.
''Mavi hanım başka bir hastaneye nakledildi!'' cümlelerini duyduğumda başımdan aşağı kaynar sular boşalmıştı sanki.
Anlamalıydım, dikiş almak, oyalanmak hepsi numaraydı. Beren'in, Cem'in hatta Jason'ın ortada olmaması bunun göstergesiydi. Kaçırmışlardı işte sevdiğim kadını benden kaçırmışlardı.
''Derhal Mavi'yi bulacaksınız, nerede olduğunu bulmadan sakın gelmeyin!'' dediğim andan beri günler geçti.
Yer yarıldı sanki yerin altına girdiler, aramadığımız hiçbir yer kalmamıştı. Ama ne Mavi'den ne diğerlerinden haber vardı.
Elime ulaşan boşanma celbi dışında hiçbir şey yoktu.
Mavi yaşıyor mu? İyi mi? Hiçbir şey bilmeden geçiyordu günler. Boşanma celbini belki de kendisi göndermemişti. Kafayı yiyecek bir durumda her gün onu aramaktan yorgun düşmüştüm. Yaptıklarına rağmen karımdı o benim. Ne ondan ayrılacaktım ne de aramaktan vazgeçecektim.
''Abi günlerdir uyumadın, biraz dinlen'' diyen Deniz'in sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.
''Mavi'yi bulmadan kimse yanıma gelmesin!'' diyerek yanından ayrıldım ve odama çıktım.
Nasıl bugünlere geldik, neden bu kadar acı çekiyorum anlam veremiyordum. Hiçbir kadına değer vermeyen ben bir kadın yüzünden ölürcesine acı çekiyordum.Öncelikle merhabalar, sonra sizlere bir özür borçluyum. Bölüm aralığı haddinden fazla uzadı. Açıkçası ne keyfim ne sağlığım yerindeydi. Bir de şehir dışından misafirim gelince yazamadım. Bu bölümün açıkçası pek içime sindiğimi söyleyemem, affınıza sığınıyorum. Çok beklettiğim için kısa da olsa (yazdığım en kısa bölüm) yarım elma gönül alma olayı gibi düşünün. Önümüzde ki bölüm telafi edeceğim. (: Sizleri seviyorum.
-Sevgiyle kalın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Ateş
General Fiction''İki mezar yanyana, İki hayat, Birinin ölümü, diğerinin ruhunu aldı.. Biri için cennet, biri için cehennem kapılarını araladı...'' İntikam duygusu ele geçirdiğinde bedeninizi ruhunuzu, size vaat edilen cennet bile olsa mahkûm olduğunuz cehennemden...