''Mavi Hanım, uçak birazdan inişe geçecek. Cem Bey ve Beren Hanım havaalanında sizi karşılayacaklar! Cem Bey girişinizi gizli tutmak adına kamera kayıtları ve uçuş bilgileriyle ilgilenecek!'' Alperen'in konuşması bittiğinde aklımda tek bir düşünce vardı, gerekirse herkesi öldürüp çocuklarımı alacaktım!
''Cem'e söyle, uçuş bilgilerini 2 saat geç göstersin, Gurur Türkiye'ye döndüğümü bilmeli, hazırlıksız yakalanmasın karşımda adam gibi durabilmeli!'' dediğimde Jason lafımı bölüp konuşmaya başladı. ''Mavi emin misin? Hazırlıksız yakalamak daha iyi değil mi?''
''Hayır, hazırlık yapacak ama neye hazırlandığını bilmeyecek emin ol. Çocuklarımı benden alma aptallığına cüret ettikten sonra ona yapacaklarım, yaptıklarım yanında hiç kalacak! Oyun yeniden başlasın!''
Telefonu alıp, Cem'e yapması gerekenlerin mesajını attım. Cem bizi almaya gelmeyecekti, o bambaşka bir şeyle ilgilenecek, Gurur'a oyun nasıl oynanır gösterecektim! Çok geçmeden uçak yere inmişti. Bizi bekleyen arabaya Jason'la beraber geçmiştik, diğerleri bizi takip edecekti.
''Çantayı verin!'' dediğimde ikiletmeden çantayı uzattılar. Çantayı açıp, içinde ki silahları aldığımda yeniden o soğuk metali hissetmek içimi ürpertmişti. Evet, poligonda atış talimi yapmaya devam etmiştim, ama uzun zamandır kimseyi öldürmemiştim ya da zarar vermemiştim ve bu değişecek gerekirse yeniden elimi kana bulayacaktım. Silahları belime taktıktan sonra Jason'a dönerek konuşmaya başladım.
''Jason, sen benimle gelmiyorsun. Beren seni evde bekliyor yanına geçmelisin!'' dediğimde Jason fazlasıyla sert bir tepki vermişti.
''Seni oraya yalnız göndereceğimi zannediyorsan yanlıyorsun! Beraber gideceğiz!''
''Jason, benimle gelmeyeceksin. Sana Beren'in yanında ihtiyacım var oraya gittiğinde Beren sana gerekenleri anlatacak. Cem'in halletmesi gereken işler var ve bunun sonucunda Beren'in korunmasına da ihtiyacım var. Başkasına güvenemem! Hem merak etme, yalnız olmayacağım. İnan buna çok pişman olacaklar'' dediğim de kabul etmekten başka çaresi kalmamıştı.
''Tamam, ama dikkatli olacaksın. '' dedi. Uygun bulduğumuz bir an da Jason diğer arabaya geçmişti.
Gurur aynı evdeydi, bizim için satın aldığı o ev... Çocuklarıma zarar vermeyeceğini biliyordum yine de onları benden kaçırmaya cüret etmesi onu benim yeniden düşmanım yapıyordu. Tanımadıkları insanların arasında, bilmedikleri bir ülke de olmaları sarsılmalarına yeterdi. Ve gözlerinden akan her damla için herkesi feda ederdim. Buna Gurur' da dâhil.
''Serkan, Gurur geldiğimi öğrenmiş mi?''
''Öğrenmiş abla, eminim seni bekliyordur! '' dediğinde tebessüm etmekle yetindim.
Eve yaklaştıkça, gerildiğimi hissediyordum. Kaçtığım ne varsa yeniden yüzleşmem ve savaşmam gerekiyordu. Arabanın durmasıyla kafamı kaldırıp dışarıya baktım, Gurur'un korumaları hazır bir şekilde bekliyordu. Derin bir nefes alıp arabadan indim ve yavaşça eve doğru yürümeye başladım.
Aklımdan bin bir tane düşünce geçiyor ve ben hiçbirinin hızına yetişemiyordum. Karşıma dikilen Gurur'un sevgili sağ kolu Kaan'la göz göze geldiğimiz de olduğum yerde durdum.
İmalı bir ses tonuyla ''Hoş geldiniz Mavi Hanım!'' dediğin de tebessüm edip ''Umarım ölmek için hazırsınızdır!'' dedikten sonra onu kenara itip eve doğru ilerledim.
Kafasına sıkmadığım için kendisini şanslı saymalıydı, gerçi bu sıkmayacağım anlamına da gelmiyordu. Evin içine girdiğim de, ev fazlasıyla sessizdi. Salonun kapısına yaklaştığımda kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Ayakkabımın çıkardığı topuk sesleriyle Gurur geldiğimi anlamış ve bana doğru dönmüştü.
''Ben de seni bekliyordum hayatım!'' deyip bana doğru bir adım attığın da onun gibi yapıp ''Bence bu kadar sevinme!'' dedim ve ona bir adım daha yaklaştım.
''Emin ol, sevincimi anlatmaya kelimeler yetmez!'' Her cümle de bir adım daha geliyordu yanıma. Bu konuşma fazla uzamıştı, arada ki mesafeyi kapatıp göz göze geldiğimiz an;
''Öleceğin için bu kadar sevinmen saçma değil mi?'' deyip belimde ki silahı çıkardım ve alnına dayadım. İçimde kopan kıyametlere rağmen, onu çok fazla özlemiş olmama rağmen bu yaptığını affedemezdim.
''Beni, öldürmeye ne kadar meraklısın? Bunu özlemişim, son görüşmemizde de başıma bir silah dayamıştın değil mi?'' deyip kahkaha atması sinirimi çok fazla bozuyordu. Ve artık kendimi sakinleştirmeye çabalamayacaktım.
''Kes artık Gurur! Buraya neden geldiğimi biliyorsun. Çocuklarım nerede?'' diye bağırdığımda gözlerini bir an bile kırpmadan bana bakmaya devam etti.
''Gurur, bana cevap ver! İnan seni şuracıkta öldürürüm, dönüp ardıma bile bakmam!''
''Seni bulmak kolay olmadı. Bu kadar çabuk bırakacağımı zannetmiyorsun değil mi? Yarım kalmış konuşmamızı tamamlamadan, tüm bunların sebebini öğrenmeden onları göremeyeceksin!'' dediğinde silahın emniyetini kaldırıp yeniden başına dayadım.
''Ve beni öldürürsen de onları asla bulamazsın!'' dediği an Deniz ve birkaç adam içeriye girmişti.
Deniz, belinde ki silahı çıkarıp ''Silahını bırak!'' diye bağırdı. Elimi yeniden belime atıp bu sefer diğer silahı Deniz'e doğrulttum.
Tebessüm ederek ''Geçen sefer beni vurmana izin verdim diye, yine aynısını yapacak değilim. Tek yanlış hareketinde ikinizi de öldürürüm!'' dediğimde Deniz anlamamış gözlerle bana bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Ateş
General Fiction''İki mezar yanyana, İki hayat, Birinin ölümü, diğerinin ruhunu aldı.. Biri için cennet, biri için cehennem kapılarını araladı...'' İntikam duygusu ele geçirdiğinde bedeninizi ruhunuzu, size vaat edilen cennet bile olsa mahkûm olduğunuz cehennemden...