Kapının sesiyle ne olduğuna anlam veremeden bana dönen bakışlara odaklanmaya çabaladım, karşımda ki manzaranın iğrençliğinden kurtulmak o kadar da kolay olmadı. Yine de etkisinden çıkar çıkmaz üstünü başını toparlamaya çalışan Seda’ya ilerledim. Gurur hiç sesini çıkarmadan ne yapacağımı anlamaya çalışan bir ifadeyle beni süzerken Seda’nın üzerine bluzunu giymesine fırsat vermeden kolundan tuttuğum gibi kapıya sürükledim. Kapıyı açacağım sırada dudaklarının kenarlarına bulaşmış iğrenç gözüken rujla birlikte dudaklarını aralayıp konuşmaya başladı.
‘’Beni kovamayacağını anlamışsındır umarım!’’ dediğinde yaşadığım sinir harbinin sesini susturarak sakin ve ifadesiz bir şekilde konuşmaya başladım.
‘’Gurur Bey’in altına girdin diye seni kovamayacağımı mı düşünüyorsun? Ki seni zaten kovdum ama fazla anlayışlı davranmışım anlaşılan. Bundan sonra bu sektörde hiçbir firmada çalışamayacaksın, tüm kapılar yüzüne kapanacak.’’ Konuşmasına fırsat vermeden kapıyı açıp dışarıya fırlattım resmen, Gurur’ un sekreterine dönerek cevabını beklemeden ‘’Güvenliğe haber ver, bu kadın bir daha bu şirkete girmeyecek!’’ Seda’yı sutyenle gören kız üzerinden şaşkınlığı atar atmaz telefonu kaldırıp güvenliği aradı. Tekrar Gurur’ un odasına girdiğimde yerinden bir milim bile kıpırdamamış, gömleğini giyinmemişti bile.
‘’S-sen ne zaman geldin?’’ Geldiğimden haberi yoktu demek ki. Kekelemesi hoşuma gitse de belli etmeyerek, gömleğini elime alıp suratına fırlattım.
‘’Giyin ve derhal odama gel Gurur!’’ Şaşkınlığını üzerinden atıp bakışları ateş saçar bir ifadeyle konuşacakken odasının kapısını çarparak çıktım. Odama geçtiğimde kendimi sakinleştirme çabalarımın geri tepmesi beni iyice geriyordu. Allah aşkına kim kendi iş yerinde sevişir! Gurur’ un odama gelmesini emretmemden hoşnut olmadığının farkındaydım ve açıkçası bu zerre umurumda değildi. Odamın kapısı sert bir şekilde açılıp kapandığında arkama dönmeme gerek bile yoktu. Gelen Gurur’dan başkası değildi. Yanıma yaklaşıp kolumdan tuttuğu gibi kendisine çevirdi.
Gözleri yeşilin en koyu tonunda alevler saçarak gözlerime kenetlendi.
Kolumu tutuşu canımı acıtacak derecede sert bir o kadar da duygusuzdu.‘’Sen ne yaptığını zannediyorsun Mavi! Sen bana nasıl emir verirsin’’ diye resmen kükrediğinde canımı acıtması için verdiğim izni geri alma zamanımın geldiği andı. O eli kırıp eline vermek vardı ama bunu şimdilik erteleyerek kolumda ki elini sertçe ittim. Onun kükremesinden aşağı kalmayacak ama hiçbir ifade barındırmayan sakin bir ses tonuyla konuşmaya başladım.
‘’Sa-kın bir da-ha ba-na ba-ğır-ma!’’ Kelimeleri hecelediğimde o beyninin bunu algılamasını diledim, eğer bir daha bana sesini yükseltmeye kalkarsa kendimi tutamamayabilir onu şuracıkta öldürebilirdim. En çok canımı sıkan da bu adam tüm dengemi alt üst ediyor ama ben buna engel olamıyordum.
‘’Ba-na ne ya-pa-ca-ğı-mı söy-le-me!’’ diye hecelememi taklit ettiğinde kasılan ellerimi yumruk yaptım, şuan suratına geçirmemek için kendimi tutuyor birde kendi kendime sakinleşme telkinlerinde bulunuyordum. Yanından uzaklaşıp pencereye doğru ilerledim, ona dönmeden konuşmaya başladım. O’na baktığımda artan öfkem dizginleyemeyeceğim raddedeydi.
‘’Ne yapacağını söyletme o zaman Gurur! Ben 14 saatlik yol yetmiyormuş gibi hiç dinlenmeden şirkete geliyorum. Sen ne yapıyorsun? Kendi talep ettiğin toplantıya katılmıyor bir de o yetmezmiş gibi benim bir saat önce kovduğum kadınla odanda ‘’şirket içerisinde’’ sevişiyorsun!’’
‘’Neye takıldın bu kadar Mavi? Kiminle seviştiğime mi nerede seviştiğime mi?’’ Sorduğu sorunun saçmalığının farkında değildi ama sesi daha sakin çıkıyordu. Onu kıskandığımı düşünmüş olamazdı değil mi? Bu imkânsızdı gerçi o bunu bilmiyordu ama olsun yine de düşünmüş olamazdı.
‘’Asıl noktayı kaçırıyorsun Gurur! Nerede kiminle sevişirsen seviş umurumda değil, ama bu şirket sınırları içerisinde böyle bir şeye müsamaha göstermem! Bu şirketi kurtarmak için çabalayanın sen olman gerektiğinin farkına var artık! Ben bu şirkete para yatırdım ve ben kaybetmeyi sevmem kaybetmem de! Anlayacağın bundan sonra ben değil sen uğraşacaksın ve yatırdığım paranın tek bir kuruşunu bile ziyan etmeyeceksin!’’ Yanıma yaklaşıp tekrar kolumdan tutup beni kendine çevirdiğinde bakışları öfkeyi ve kırgınlığı aynı anda barındırıyordu. Para umurumda değildi açıkçası ama paramı Gurur için kaybetmeyecektim. Ona yapacaklarımın yanında sözde yaptığım iyilikler hiçbir şeydi. Gurur bana daha fazla yaklaştığında aklımda ki tüm düşüncelerin bir anda uçup gitmesi beni o yakınlıkla baş başa bıraktı. İyice yaklaşıp konuşmaya başladığında tek düşünebildiğim fazla yakın, fazla sıcak olduğuydu.
‘’Asıl noktayı sen kaçırıyorsun bence Mavi. Benimle öpüştükten sonra hiçbir şey söylemeden Amerika’ya giden sen değil miydin? Şirketi düşünsen gider miydin? Ya da açık konuşalım, neden kaçar gibi gittin?’’
‘’Kendine gel Gurur! Senin şirkette sevişmenle benim Amerika’ya gitmem aynı şey mi? Ayrıca Amerika’ya gidip gitmemem seni ilgilendirmediği gibi haber vermek zorunda da değilim.’’
‘’İstediğin yere istediğin zamanda gidebiliyorsan ben de istediğim yerde istediğim zamanda istediğim kişiyle sevişirim!’’ Bir adam daha ne kadar saçmayabilirdi, bu konuşmaya daha fazla uzatmamak içinden kolundan sıyrılıp koltuğun üzerine bıraktığım çantamı aldım. Bakışlarını üzerimden ayırmadan ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu. Kapıya doğru ilerleyip, açmadan önce son bir kez konuştum.
‘’Bir süre aynı ortamda bulunmasak iyi olur. ‘’ Kapıyı açacağım sırada, elimin üzerine elini koyarak kapıyı açmama engel oldu.
‘’Ne saçmalıyorsun Mavi? Ne demek aynı ortamda bulunmasak?’’ Gerçekten çileden çıktığımı hissediyordum, ya ben anlatamıyordum ya da Gurur anlamamak için ısrar ediyordu. Gözlerimi gözlerine kenetledim.
‘’Bir süre aynı ortamda bulunmayacağız demek Gurur! Neyini anlamıyorsun?’’
Sinirli bir ses tonuyla ‘’Böyle bir şey yapmayacaksın, hem unuttun mu? Sen bu şirkete para yatırdın, kaybetmeyi sevmezsin!’’ dedi. Benim söylediğim cümleleri bana karşı kullanarak kararımdan vazgeçeceğimi düşünüyor olamazdı.
Onun aksine daha sakin bir ses tonuyla tebessüm ederek; ‘’Haklısın, ben kaybetmeyi sevmem, kaybetmeyeceğim de. Ben yokken paramın çarçur olup olmadığıyla Beren ilgilenecek!’’ dedim. Sürekli dilinden parayı düşürmeyen insanlardan ömrüm boyunca hiç hazzetmedim ama şuan resmen o beğenmediğim insanlar gibi para delisi olarak davranıyordum. Gurur gözlerini gözlerimden ayırmadan bakışlarını dudaklarıma çevirdi. Biraz önce fazla yakın, fazla sıcak demiştim değil mi? Bu sefer yakınlığı ondan kat ve kat fazla bir ateş misali sarıyordu tüm uzuvlarımı. Dudakları dudaklarımı bulduğunda nefesi yüzümü yalıyor ama hareket etmiyordu. Öpmek için bir hamlede bulunmadı.
Dudaklarını dudaklarımın üzerinden çekmeden ‘’Senden uzak durmayacağım Mavi!’’ diye mırıldandı. Bu yakınlık başımı döndürecek dereceye ulaştığında aniden çalan kapıyla yerimde kıpırdandım. Kapının kolundan elimi çekerek, biraz önce girdiğim transtan sıyrılıp, sanki etkisine hiç girmemiş gibi kendimden emin ve tok bir sesle ‘’Göreceğiz Gurur!’’ diye mırıldanıp ardından kapının ardında ki kişiye ‘’Gir!’’ diye seslendim.
Kapının ardından içeriye süzülen Serap’ı gördüğüme hiç bu kadar sevinmemiştim.
‘’Mavi Hanım, ziyaretçiniz var’’ dediğinde gelenin kim olabileceği hakkında ilk kez bir tahminim yoktu.
‘’Kim?’’ diye kaşlarımı kaldırarak sorduğumda Serap geciktirmeden cevap verdi.
‘’Bilmiyorum, efendim! İsmini söylemedi, sürpriz yapmak istediğini belirtti!’’ Sürpriz yapabilecek derecede yakınımda olan pek kimse yoktu. Yine de aklımda beliren isimle o olup olmadığını merak ederek kapıdan dışarıya çıktım.
Yanılmamıştım, gelen O’ydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Ateş
General Fiction''İki mezar yanyana, İki hayat, Birinin ölümü, diğerinin ruhunu aldı.. Biri için cennet, biri için cehennem kapılarını araladı...'' İntikam duygusu ele geçirdiğinde bedeninizi ruhunuzu, size vaat edilen cennet bile olsa mahkûm olduğunuz cehennemden...