Artık sır falan yoktu, kim olduğumu biliyorlardı. Deniz bana bir canavar olduğumu haykırmıştı, haklıydı canavardım ama bilmediği; ''Canavar'' dediğinin ikizi olduğuydu. Çocuklarımı benden çalmakla, yaptıkları en büyük hatayı yapmışlardı. Beni bir katile dönüştürdükleri için onlara olan öfkem dinmek bilmezken, şimdi bu yaptıklarıyla öfkemi kat ve kat arttırmışlardı. Onların canını acıtmak için kim olduğumu söylemiştim, bana ne yaptıklarını öğrenmelerine izin vermiştim. Ama lanet olsun ki, onların canının acıması beni mutlu etmemiş aksine daha fazla canımı acıtmıştı.
Onlara ne kadar kızarsam kızayım, biri kardeşim biri çocuklarımın babasıydı. Bundan sonra peşimi bırakacaklarını sanmıyordum, gerçeği bilmeselerdi yine değişen bir şey olmayacaktı. Yaptıklarımın nedenini öğrenmek için ne olursa olsun yine peşimden geleceklerdi. Ama şimdi hiç olmadığı kadar korkacaklardı, onları affetmeyeceğim gerçeğini bildiklerinden peşimden gelseler dahi yakınıma yaklaşamayacaklardı.
''Mavi iyi misin? Beren'in sesiyle düşüncelerimden sıyrılıp ''İyiyim'' dedim kısaca.
''Pek iyi gözüktüğün söylenemez, Beren tam on dakikadır sana sesleniyor!'' diyen Cem fazlasıyla haklıydı.
Cevap vermeme fırsat vermeden bu sefer Jason atıldı konuşmaya ''Peki, şimdi ne olacak Mavi?''
''Gurur ve Deniz artık kim olduğunu öğrendiler, peşini bırakmayacaklardır!'' diyen Beren atıldı bu sefer de söze...
''Açıkçası bilmiyorum. Ama peşimden gelmeye cesaret edemezler. Gurur'un çocuklarımın peşinden gelmesine bir süre ancak böyle engel olabilirdim. Onlar bu gerçeği hazmederken, yeniden kaybolmamız gerekebilir!''
''Mavi, Gurur Çisil ve Toprak'ın babası. Bunu ona yapmak ne kadar doğru?''
''Beren, çocuklarımı babalarından ayırmak benim hoşuma mı gidiyor zannediyorsun? Ne olursa olsun bu gerçeği bu odadakiler hariç kimse bilmiyor ve böyle de kalacak! Deniz, seninle en kısa zamanda irtibat kuracaktır. Benim hakkımda öğrenmek istediği şeyler olacak, anlatman gereken hikâyeyi biliyorsun. Çocuklarımın Gurur'un olmadığını da ona bir şekilde aşılaman lazım!''
Kim isterdi ki, çocukları babalarından, sevdiği adamdan ayrı büyüsün. Artık verdiğim kararların doğru olup olmadığından bile emin değilken, şuan tek yapabileceğim onları koruma yönünde vereceğim kararlardı. Ne kadar çok değişmiştim, ne kadar çok yol kat etmiştim. Hangi kısmı iyi hangi kısmı kötüydü? Çocuklarıma kavuşmadan önce, onları bu hayata getirmenin, benim gibi canavar bir anneye sahip olmalarının haksızlık olduğunu düşünüyordum. Kim annelerinin katil olmalarını isterdi ki? Babalarının da benden bir farkı yoktu... Nehir'i öyle çok özlüyordum ki... Kendimden bir yabancı gibi bahsedip, Nehir'i sadece ölmüş biri gibi özlüyordum.
Siz hiç ölü birini özlediniz mi? Kavuşamayacağınızı bile bile, ölürcesine her yeni gün canınız yeniden acıyarak özlediniz mi? Ben özledim... Kardeşim dedim önce, kardeş demek bile yetersizdi böylesine bir sevgiye. Aynı anda üflenmişti ruhlarımız bedenlerimize... Birkaç saniye farkla açtık gözlerimizi hayata. Her an, her şeyi beraber yaşadık. Sonra ölüm girdi araya, ben bir daha eskisi gibi olamadım. Onunla olabilmek için kendimi öldürdüm, ona bunu yapanlardan intikamımı alabilmek için yeni bir ben doğurdum... İşler hiç umduğum gibi gitmedi. Bu acı beni katile, kardeşim dediğim adamı ise en çok sevdiklerine kıyan birine çevirmişti. Oysa ben ona kıyanlara, kıymıştım, onun canını acıtan, buna sebep olan herkese karşı bir savaş açmıştım.
O beni hiç aramadı, ben onu öldü bilirken ''o'' kendine yeni bir hayat kurdu. Ben kimdim sahi? Canımın yarısı dediği adam için katil olan kadın mı? Yoksa ''O'' adam öldü diye, kendini öldüren kadın mı? Kendimi tanıyamayacak raddeye geldiğimde, âşık olarak en büyük hatamı da yapmıştım. Öldüreceğim adama, canımı verecek derecede âşık olmuştum. O gün orada, onu öldüreceğim sırada Deniz gelmeseydi eğer, onu gerçekten öldürecek ve ömür boyu bunun acısını yaşayacaktım. O gün Deniz geldi, o gün öldü zannettiğim can parçam geri geldi. Ama hiçbir şey değişmedi.
Düşünsenize bir, sizi hayatında ki en masum olarak gören kişinin karşısına tüm bunların zıttı olarak çıktığınızı. Yaptıklarım için pişman değilim, bugün olsa yine yapardım. Gurur'a âşık olduğum için de pişman değildim, eğer ona âşık olmasaydım, bugün hayatımı yok pahasına sayabileceğim Çisil ve Toprak'ıma sahip olamazdım. Bu kadar kirliyken, hayatımda ki en masum bembeyaz sevgiye kavuşamazdım. Beni, bugüne kadar intikam var etmişti şimdi ise çocuklarımın varlığıydı savaşma sebebim.
Siz hiç sevdiğiniz adama karşı dahi çocuklarınız için savaştınız mı? Babaları olsa dahi? Biliyorum onların o masumiyetlerini ben de hak etmiyorum, biliyorum belki de yanlış bir yolda ilerliyorum. Ama bu zamana kadar doğru diye ilerlediğim her yolun, beni uçuruma sürüklediğini, o yolda yürüdüklerimin beni bir bir sırtımdan bıçakladıklarını da biliyorum. Nefes almanın zor geldiği bir hayattan geliyorum ben, uğruna öldüğüm insanların beni öldürüp yaşamlarına devam ettiği yollardan geliyorum ben. Kırmaktan korktuğum insanların, benim kalbimi paramparça ettiği bir hayatı yaşıyorum ben!
''Jason, bu yüzüğü gerçeğe dönüştürmek ister misin?'' diye sorduğum an, dudaklarımdan dökülenlere ben bile inanamıyordum. Jason'ın zaten istediği buydu, her seferinde kalbini kırmamak için bunun mümkün olamayacağını, kalbimin başka birine ait olduğunu bile bile benimle mutlu olmayacağını söyleyen ben şimdi bu soruyu yöneltiyordum ona.
''Nehir! Saçmalamayı kes!'' diyen Cem'e cevap vermek yerine delici bir bakış atmakla yetindim.
''Sen ciddi misin Mavi?'' diyen Jason ise fazlasıyla heyecanlıydı.
''Bu boşanma gerçekleştiği an sade bir nikâh kıyabiliriz, ama öncelikle Cem ve Beren'in şu gecikmiş düğünlerini yapalım artık!'' deyip tebessüm ettim.
''N-ne evliliği?'' diyen Beren fazlasıyla komikti. ''Hadi ama Cem sana teklif edeli 1 seneyi geçti, artık resmiyete dökmeniz lazım Beren'' diyerek ona sımsıkı sarıldım. Hayatımda olan bunca olumsuz şeye rağmen, Beren ve Cem her zaman pozitif bir etki yapmışlardı.
''Kesinlikle, katılıyorum Mavi!'' Jason'ın beni desteklemesi beklenen bir şeydi. Cem ise ''Sonunda'' diyebilmişti sadece.
''Mavi, kızım çocukları yatırdım. Bir şeye ihtiyacınız yoksa bende yatayım'' Asiye ablanın sesiyle sohbetimizden sıyrılıp ona yönelmiştik. Onu benim uçuşumdan bir sonra ki uçakla Türkiye'ye getirmiştim. Evet, çocuklarım kaçırılırken o vardı ama yine de ondan başkasına güvenemezdim. Güvenlik önlemlerini üst seviyeye çıkarmış olduğum gerçeği ayrıydı tabi ki.
''İyi geceler Asiye hatun'' diye mırıldandım. Cem'in getirdiği viskiyi kadehlerimize doldurduğumuzda, onları çok fazla özlediğimi yeniden fark ettim. Tüm bu yaşanan kötü olaylara rağmen hala gülebilecek birkaç sebep bulabiliyorduk. Evet, mutlu değildim, yıllarca da mutlu olmadım. Şimdi ise çocuklarımın varlığı mutlu olmama yetebilecek yegâne hazineydi. Beren'in telefonunun çalmasıyla direk ''Deniz arıyor'' dedim.
''Doğru cevap! Açmalı mıyım?'' diye sorduğunda ''Aç'' dedim sadece.
Beren ilk zamanlarda olduğu gibi heyecanlanmıyordu artık. Deniz'in yaşadığını bir başkasıyla evlendiğini çoktan kabul etmişti. Aksine soğuk ve güçlü bir kadın olarak duruyordu karşısında. Bunda tabi ki, Cem'in ve ona duyduğu büyük aşkın etkisi vardı. Cem, Beren'i öyle güzel seviyordu ki, onu mutlu etmek için yapmayacağı şey yoktu.
Beren telefonu kapatıp ''Buraya geliyorlar'' dedi. Bunu bekliyordum, gelecekleri varsa görecekleri de vardı. Kadehimi tazeleyip, yudumlarken kapı çaldı. Jason'a dönüp, ''Jason, hazır mısın?'' dediğimde beni başıyla onayladı.
Beren kapıyı açtığında, Gurur ve Deniz hızlı bir şekilde içeriye girdiler. Gurur, evimi gayet iyi biliyordu. Ama karşılaştıkları manzara onları pek memnun etmemişti. Jason yanımda oturuyor ve elimi tutuyordu, başım onun omzuna düşmüş âşık bir kadın gibi onu izliyordum. Gurur, gördükleri karşısında sinirle dibimizde bitip, Jason'ın yakasına elini uzattığında onu bileklerinden yakalayıp ayağa kalktım.
Ateş saçan gözleriyle bana bakıyor, ben de aynı şekilde karşılık veriyordum ona. Gözümü hiç ayırmadan ''Bir daha karşıma çıkarsanız ikinizi de öldüreceğimi söylemiştim değil mi? Buraya gelmek için mantıklı bir sebebiniz olsun, yoksa buradan cesediniz çıkar!'' deyip yeniden koltuğa oturdum ve elimle onlara oturmalarını işaret ettim.
''Nehir olduğuna inanmamızı beklemiyorsun değil mi? Bu da kesin yeni oyunlarından birisidir'' diyen Deniz beni zıvanadan çıkarmıştı ve açıkçası sakin kalmaya hiç niyetim yoktu. Yerimden kalkıp yanına gittim ve suratına yumruğu geçirdim.
''Biliyor musun? Yaşadığına gerçekten çok sevindim ama seni asla affetmeyeceğim Deniz! Seni gördüğüm ilk an, gözlerinin içine baktım ve sen beni tanımadın. Şimdi geçmiş karşıma oyunlardan bahsediyorsun. İnan oyun oynamaya başlarsam, beni kimse durduramaz. Beni sakın buna zorlamayın'' deyip yeniden yerime geçtim.
''Nehir, her şeyi anlatmanın zamanı gelmedi mi artık''
''Bana, bir daha sakın Nehir deme Gurur! Açıkçası bunu öğrenmeyi bile hak etmiyordunuz. Ama artık sizinle uğraşmaktan çok sıkıldım, kim olduğumu öğrendiniz bu size yetecek! Daha fazlasını öğrenmek mi istiyorsunuz, o zaman kendinize şu soruyu sormalısınız? ''Biz nasıl bir yarattık! Ve son olarak, bunu bir daha birine yapmayacağınızdan emin olun. Sonra da hayatımdan def olup gidin!''
''Ya, sen nasıl gerçeği söylemedin bana Beren? Öz kardeşimi vurduğumu biliyordun, onun kim olduğunu biliyordun ve bana gerçeği söylemedin bir zamanlar âşık olduğun adam gerçeği bilmeyi hak etmiyor muydu?'' Deniz, bir anda okları benden çekerek dikkatini Beren'e verdi, bu sayede bilgi edinebileceğini zannediyordu ama yanıldığı nokta o aşk lafları Beren'e zerre etki etmeyecekti.
Cem tam cevap verecekken, Beren ona bakarak tebessüm etti ve gayet sakin bir ses tonuyla konuşmaya başladı. ''Dediğin gibi bir zamanlar âşık olduğum adam, kendisini öldü göstererek benden hem o aşkı hem de en yakın dostumu Nehir'i almıştı zaten. Ben Mavi'yle nasıl tanıştığımı size anlatmadım sanırım değil mi? Belki şimdi anlatacaklarım, sorularınızın bir kısmının yanıtını bulmanıza yardımcı olur. Sakıncası var mı Mavi?'' dediğinde ona dönüp ''Hayır, rahat ol'' dedim sadece.
Beren asla detaya girmeyecekti biliyorum, nasıl tanıştığımızı anlatmasındansa bir sorun yok.
''Nehir'le nasıl tanıştığınızı dinlememiz neyi değiştirebilir ki Beren?'' diye sordu Deniz. Beren ise ona fırsat vermeden direk cevabı yapıştırdı. ''Nehir'le nasıl tanıştığımdan değil Mavi'yle nasıl tanıştığımdan bahsedeceğim. Şimdi ister dinler, isterseniz Mavi'nin dediği gibi def olup gidebilirsiniz!'' dediğinde içimden işte benim kızım diye geçirdim! Eskiden olsa ikimizde Deniz'le böyle konuşamazdık, ya da herhangi biriyle. İnsanları incitmekten, kırmaktan çekinirdik. Ama hayat bizi acımasız birer insana çevirmişti gerçi Beren yine de tüm bunlara rağmen masum kalmayı başarabilmişti.
''Sen ölmüştün Deniz, ah pardon ölmüştün dedim değil mi? Bizi kandırdığında diye düzelteyim orayı. Nehir, senin yokluğuna daha fazla dayanamamış, arkandan gelmişti. O kadar yalnızdım ki, elimde üçümüzün birlikte çekilmiş bir fotoğrafı ve Nehir'in bana yazdığı son satırlar. Buralarda duramadım ve toparlanmak için yurtdışına çıktım. Ama toparlanamıyordum, ne yaparsam yapayım yaşamayı beceremiyordum. Bir gün, bir yürüyüşe çıktım ve bir uçurum kenarına geldim. Nehir gibi güçlü olmayı, kendimi o uçurumdan aşağı bırakmayı istedim, bırakıyordum da. Ta ki, Mavi gelip ellerimden tutana dek, o uçurumdan beni çekip alan oydu. Sen, ikimizi de bir uçurum kenarına sürüklemişken, o uçurumdan çıkmamızı sağlayan Mavi oldu. Senin gibi kendini öldü gösterip, kendine yeni bir hayat kurmamıştı. Mavi beni hiç terk etmedi Gurur. Eğer, her an beni izletmeseydi belki şuan ölü olan ben olacaktım! Nehir artık ölmüştü ve onun ölmesiyle doğan kadın ise, hayatını seni öldürenlerden intikam almaya adadı. Ve sen, karşısına çıktığın ilk an onu öldürmeye kalktın. ''
''B-ben bunları bilmiyordum.'' Deniz'in sesi titremişti ve bu içimde bir yerlere dokunmuştu. Ne yaparsa yapsın o hep benim bir parçam olarak kalacaktı. Bunu değiştirecek hiçbir şey yoktu.
''Artık biliyorsun, şimdi rica ediyorum ikinizde evimi terk edin!'' diyerek gayet kibar bir şekilde konuşmuştum.
Gurur, bir anda yanıma geldi elimi tuttu ve ''Sen benimle geliyorsun, konuşmamız bitmedi!'' diyerek bir anda beni herkesin içinden çekip aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Ateş
General Fiction''İki mezar yanyana, İki hayat, Birinin ölümü, diğerinin ruhunu aldı.. Biri için cennet, biri için cehennem kapılarını araladı...'' İntikam duygusu ele geçirdiğinde bedeninizi ruhunuzu, size vaat edilen cennet bile olsa mahkûm olduğunuz cehennemden...