Mavi Ateş - 6

5K 241 14
                                    

Bu bölümü Gurur’dan okuyacağınızı belirtmiştim.
O yüzden bu bölüm Gurur ve Mavi’nin tanışmasından kaza anına kadar Gurur’un anlatımından olacaktır. O yüzden diğer bölümlere oranla biraz daha uzun tuttum.
Bir de bu bölümde biraz küfür okuyabilirsiniz. Açıkçası normalde küfür kullanmayan, kullanamayan bir insan olduğum için küfürleri yazmakta zorlandığımı itiraf edeceğim. Mavi her ne kadar katil olsa da küfür etmeyen, etmeyecek bir insan. Gurur ise onun aksine rahatça küfür edecek ( ben zorlansam da ) malum küfür etmeyen tehlikeli bir adam karakteri pekte mümkün değil.

Şimdiden okuyan yorumlayan oy veren herkese çok teşekkür ederim. (: Küfürler içinde lütfen kusuruma bakmayın.

Gurur


‘’O şerefsizleri bulacaksınız! Anladınız mı?  Hepinizin leşini sererim buraya. Adamları öldüren buna ortalık eden o  orospu çocuklarını bulacaksınız!’’ Hepsi fare sürüsü gibi kaçışmaya başladı her zaman ki gibi. O adamları bulana kadar sinirim geçmeyecek ve sinirimi de onlardan çıkaracaktım!

O şerefsizi bulduğumda benimle uğraşmak ne demek öğreteceğim.  Bütün bunlar yetmiyor gibi şirketin işleri de hayra alamet değil. Uğraştığım şeylere bak ya.  Kaan yüzünden gideceğim davette cabası, gerçi kafa dağıtmaya ihtiyacım olmasa  hiçbir kuvvet beni oraya zorla götüremezdi.   Gecenin geri kalanı da yatağımı ısıtacak bir kadınla birkaç saatte olsa rahatlayabilirim…

‘’Maske mi? Dalga mı geçiyorsun Kaan!’’ Nasıl bir kadın hem bu kadar büyük işler yapacak kadar zeki, hem de saçma sapan maskelerle yüzlerimizi gizlemek isteyecek kadar aptal olabilir!

‘’Off Gurur, birkaç saatlik bir şey uzatma!’’ 

Bana oflamasının hesabını sorardım ama dua etsin, daha fazla gerilmek istemiyorum. Saçma maskeyi yüzümüze geçirip davet salonuna girip bara yöneldiğimiz de  birkaç güzeli  şimdiden gözüme kestirmiştim.  Aklım yine şu adamları öldürene gittiğinde tam olarak sinirimi üzerimden atamadığımın farkındaydım. Kaan’a dönüp konuşmaya başladığım sırada yan tarafa maskesi yüzünden kim olduğunu anlayamadığım, ama vücudu ateş olan bir hatun oturdu. Eğlenceli olacak.

‘’Bu saçma davete geldiğimiz yetmiyormuş gibi bir de maske takıyoruz!’’ Kaan’a dönüp sinirle solumaya devam ettim.

''Sakin ol dostum, bir kaç saat içinde bitecek. Hem şu gizemli Mavi'yi göreceğiz fena mı?'' Ne Mavi’ymiş arkadaş. Yok gizemliymiş yok zenginmiş yok genç yaşta bir çok yatırım yapmış. Çokta sikimde sanki. Yanımda oturan ateş saçan hatunun hatrına söyleyeceklerimi biraz daha yumuşatmamın gerektiğini hissettim.

''Bence görülecek pek bir şeyi yok,  hakkında ki haberler doğru olmasa çirkinliğini gizlemek için maskelerin ardına sığınmazdı.''  Yani bir kadın güzel olsa onu herkese gösterir niye gizlesin. Kadınlar ancak gezmekten makyajdan anlayan yaratıklar işte. Bazıları yatakta fazla marifetli olsa da netice de çirkin olanlarda estetikle güzelleşebiliyor. Belki estetik bile düzeltemiyordur çirkinliğini.

''Ya da güzelliğini'' dediğinde Kaan ah Kaan aptalsın adamım kadınları tanımıyorsun. Ama bu tam da beklediğim fırsattı. Şu ateşle bir tanışalım bakalım.

''Ben yine de çirkin olduğunu düşünüyorum, Sizce de öyle değil mi'' dedikten sonra yanımda ki ateşe döndüm. O maskenin altında gizlediklerini görmek ne kadar güzel olurdu şimdi. Gözlerinin rengi bile net olmasa da mavinin en sevdiğim tonunu andırıyor. Vücudu bu kadar güzelse yüzünü düşünemiyorum. Bu gece ki eğlencemi buldum sanırım..

''Pardon'' Bir kadının sesi bu kadar mı hoş gelir.  O sesi yatakta duymakta güzel olacak.

''Mavi Hanım diyorum, çirkin olmasa bu maskeleri taktırmazdı sizce de öyle değil mi?''

''Bilmem belki de'' Ne demek bilmem genelde kadınlar başkalarına çirkin denildiğinde mutlu olup kendi güzelliklerini öne sürerken bu kadın sadece bilmem diyor!

''Gurur Ateş'' dedikten sonra elimi uzatıp elini tuttum. Hadi ama şimdi şuan adını söylemen gerekiyor.  Adını söylemeyince tekrar sordum.

'' Siz adınızı söylemeyecek misiniz? ''  Şimdi söyleyebilirsin işte. Söyle ki kim olduğunu bileyim.

''Sanırım bu maskeleri kimliklerimizi gizlemek için takıyoruz, Müsaadenizle'' diyerek yanımdan ayrıldı. Bir kadın benim yanımdan ayrıldı. Kim olduğunu söylemeden benim yanımdan ayrıldı!  Zekice laf sokarak yanımdan ayrıldı.  Biraz rahatlayayım derken yine gerilmiştim işte.  Kürsüden sesler geldiğinde gözlerimi sahneye çevirmeden konuşmayı dinledim. Viski böyle zamanlar içindi. Kaan pür dikkat sahneyi izlerken, Beren Güntuğ, Mavi Arslan’ın asistanı konuşma yapıyordu. Çok geçmeden Mavi Arslan’ı sahneye davet ettiğinde, bakışlarımı sahneye çevirdim. Çirkin falan görelim bakalım kimmiş bu Mavi Arslan.

Sahneye biraz önce yanımda oturan ateş saçan hatunun çıktığını görmem sanırım yaşadığım en büyük şoktu. Ben Gurur Ateş tahminlerinde bile asla yanılmayan adam! O ipek ses tonuyla yeniden konuşmaya başlayıp maskesini çıkardığında sadece vücudunun değil gözlerinin de ateş saçtığını fark etmem bir oldu. Kaan’ın bana bakıp mırıldandığı şeyler zerre umrumda değildi.  Sarı saçları, o kırmızı dolgun dudakları en önemlisi o mavileri.  Maskenin altında mavinin en koyusunu görmüşken şimdi baktığım maviler dibini bilmediğim bir deniz misali sardı benliğimi. O gözlere baktıkça o dibini bilmediğim derin denize batıyormuşum gibi hissettim.

Hayatımın en büyük hatası bu kadını küçümsemekti. Kim olduğunu bilmeden nasıl böyle bir hata yaptım.  Kadınların güzelliği zerre umrumda değil, yatağımı ısıtır çıkarlar. Ama o mavi gözleri, hayatımda tanıdığım en masum mavilerdi. Kaybettiğim mavi’mdi. Bakamadığım, doyamadığım, ellerimden kayıp giden, tutamadığım, yetişemediğim, kurtaramadığım, ölümün soğukluğuna bulanan mavi’mdi sanki.  O’ndan sonra kimsede mavinin böyle tonunu görmemiştim. Sanki mavi gözleri yeniden hayat bulup bu kadınla bütünleşmişti. O anda kararımı verdim. Bu kadın ne olursa olsun hayatımda olacak iyi ya da kötü ama mutlaka olacak!

Yanına doğru ilerlemeye başladığımda arkası dönük sohbet ediyordu.  Adımı senin ağzından duymak güzel olacak..

‘’Mavi Hanım’’ dediğimde  dikkatini bana vererek o mavilerini gözlerime çevirdi. Aynı zamanda hem buz hem ateşti sanki gözleri.

‘’Gurur Bey’’  diyerek yanıtladığında adımın ağzına bu kadar yakışacağını düşünmemiştim. Duymak istesem bile.

‘’Sanırım şimdi tanışabiliriz’’ dedikten sonra elimi yine uzattım bu sefer adını bilmenin zevkiyle.  Elini uzattığında kibar bir şekilde öperek tekrar adımı fısıldadım.  Elleri öpülecek kadınlar vardır derdi zamanında bilge bir adam inanmazdım. Demek ki doğruymuş.

‘’Sanırım size bir özür borçluyum’’ diyerek devam ettirdim konuşmamı. Ben özür mü dilemiştim. Cidden bu kadarını yapmış mıydım?. Ben Gurur Ateş’im ben özür dilemem. Yeni gördüğüm bir kadın beni bu kadar sarsmamalıydı. Olmasaydı o maviler, aynı O’nun mavisi gibi bu kadar kısa bir anda kapılmazdım o denizin akıntısına.

‘’Ön yargılarınız için özür dilemenize gerek yok, şimdi müsaadenizle konuklarla ilgilenmeliyim’’  Cevabımı beklemeden yanımdan ayrıldı. İkinci kez yanımdan ayrıldı.  Bir kadın ben istemediğim halde yanımdan ayrıldı. Bu kadın hayatımda yaşamadığım ilkleri şu birkaç saatte yaşattı! Mavi’leri aynı olsa da bakışları aynı değil, O öyle ukala olmazdı, o masumdu. Bu kadının aksine kimseyi kırmamak için çabalardı.  Elimde ki kadehi yudumlamaya devam  ederken yanıma gelen esmer kadına baktım. Niyeti belliydi.

‘’Seni özledim’’ diyerek kulağıma fısıldadığında adını bile hatırlamadığım esmere çevirdim bakışlarımı.

‘’Ben özlemedim, şimdi toz ol’’  bakışlarımı üzerinden çekip Mavi’nin olduğu yere çevirdiğimde bakışlarını yakaladım.  Kadehini kaldırıp selam verdiğinde aynı şekilde karşılık vermekle yetindim. Bu kadın diğerlerine benzemiyordu.  Ukalalığının yanı sıra özgüveni de fazla yüksekti. Bu durumda başkasıyla göz göze gelsem ya yatağıma girmek için hamlede bulunurlar ya da cici kız ayağına yatıp gözlerini kaçırırlardı. Ne saçma, halbuki gözgöze gelmek bile bir cesarettir, ve cesur kadınlar sevmeyi de sevdirmeyi de diğerlerinden iyi bilirler.

Elime aldığım iki kadehle Mavi’ye doğru adım attığımda yanına gelen piç kurusu Cenk’i görmek istediğim bir durum değildi. Şerefsiz, kadının hem güzelliğinden hem de parasından yararlanma derdindeydi belli ki. Oracıkta boğmamak için kendimi dizginleyerek yanına ulaştım.  Şerefsizin dansa davet ettiğini anladığım da bu fırsatı asla ona bırakamayacağımın farkına vardım. Uzattığı eli tutmasına fırsat vermeden konuşmaya başladım.

‘’Kusura bakma Cenk, Mavi Hanım bana söz vermişti!’’ Bana karşı gelemeyeceğini bildiği için yanımızdan sessizce ayrılmak zorunda kaldı. Karşı gelmeye cesaret etmemesi şaşırtıcı değildi, aksine cesaret etmesi şaşırtıcı olurdu. 

Ne çalan şarkı umrumdaydı ne de etraftakiler. Bu kadın bu gece bir şekilde kollarımdaydı. O mavilerine baktığımda istem dışı ağzımdan çıkanlar benide şaşırtmıştı.

''Mavi Hanım , bu sefer özrümü kabul edin lütfen. Böyle bir güzelliği göremeyip, çirkin olmakla itham ettiğim, ve biraz önce ki emrivakim için. '' Ben Gurur Ateş’im ben özür dilemem! Ben gerekirse diz çöktürür özür diletirim ama dilemem.  Kahretsin gözlerine baktığımda tüm dünyam yerinden oynuyor da ben duygularımın altında kalmış can çekişiyor gibi hissettim. 

‘’ Önemli değil neticede basından pekte farklı bir şey söylemediniz. Açıkçası kimin ne düşündüğü de pek umurumda değil’’ Konuştuğu her konuda çok netti. Özrümü bile açıkçası ne kabul ediyor ne reddediyordu ama tavrı çok netti. Bu konuyu daha fazla uzatmamak için konuyu değiştirmeye karar vererek konuşmaya devam ettim.

‘’Yatırım yapacağınız şirkete karar verebildiniz mi Mavi Hanım? ‘’

‘’Henüz değil, ama ilgilendiğim bir kaç firma var.  Aslında sizin şirketinizle de ilgilendiğimi inkâr edemeyeceğim’’ Tam istediğim cevap buydu aslında. Kimle ortak olacağı zerre  umurumda değildi. Şirketin durumu her ne kadar kötüye gitse de yabancı birisini net bir şekilde istemiyordum açıkçası. Ama bu kadının başka firmayla hele hele o çakallarla iş yapması doğru olmazdı. Netice de Türkiye’ye yeni geldi.  Sırf O’nu alıp kendime saklayabilmek adına istemediğim bir ortaklığı bile kabul edebilirim.

‘’En kısa zamanda bir toplantı ayarlayalım o halde, Sizinle iş yapmak benim için bir zevktir’’  Yüzümde ki tebessümle bu cümleleri kurduğumda dansın sonuna gelmiştik.


Saatlerdir aklımdan çıkaramadığım mavi gözleri düşünüyordum. Ortaklığında yatırımında zerre umrumda olmaması pek sorun teşkil etmiyordu açıkçası. Başımda onca sorun varken ben aptal bir aşık gibi henüz yeni tanıştığım hatta tanımadığım bir kadını düşünmekle zamanımı geçiriyordum.


‘’Siktiğimin yerinde adamı öldürüp neredeyse evimizin içine kadar bırakıyorlar ama siz bir avuç aptal kimin bıraktığını bulamıyorsunuz öyle mi?’’

‘’Abi kameralar devre dışıydı. Kadir’den kim ne ister ki?’’

Geri zekâlılar hala anlayamıyor.  8 sene önce olan olayla alakalı herkesi bir bir öldüren bir katil dadanmışken başımıza bir de bu aptal sürüsü hiçbir iz bulamıyordu. Kim olduğunu bulacağım, bulduğumda ellerimle hepsini öldüreceğim!!



‘’Kaan, sekretere söyle Mavi Hanım’ı arayıp toplantı talep etsin!’’ 

‘’Sen bu Mavi’den etkilendin mi ne bu acele?’’

‘’Kaan saçmalama dediğimi yap!’’ Bu saçmalıkların hiç birini çekemeyecek kadar sinirliydim. Adamları öldüren kimse korkusu olmadığı ortadaydı. Ama benden korkacaktı!! Hangi aptal beni karşısına almak ister ki ya çok cesur ya da çok aptal olmalıydı. Tabi ki  cesur değil aptallığına veriyordum bu durumu, benimle karşı karşıya gelip hala nefes alabilen hiç kimse yoktu neticede.  Bir de imza gibi beyaz gül bırakıyorlardı.


Kapımın çalındığında ‘’Gir!’’ diye bağırdım. Kapıdan süzülen sekreterime baktığımda kıvırtarak masama ilerledi.

‘’Efendim, Mavi Hanım toplantı talebini kabul etti. ‘’

‘’Tamam çıkabilirsin, istediğim çiçekleri yolla notu verdiğim gibi olsun!’’

Çiçeği göndereli saatler olmasına teslim almasına rağmen arayıp bir teşekkür bile etmemesi kadar saçma bir durum olabilir mi? Saatlerdir bu kadını düşünmekten işlerimi aksattım resmen.  Ama o ukalalıklarını da kollarımdayken ödeteceğim O’na.

Hakkında istediğim belgelere ulaştığımda çokta göze batan bir hayatı olmadığını görmek hoşuma gitse de. Hem şirketi emanet edip, hem de hayatıma alacağım bu kadın hakkında bu kadarının yeterli olmayacağının farkındaydım. Adamlardan birinin takip etmesini istemek bu durumda çokta anormal değildi.   

Takip sonucu öğrendiğime göre KafaKol adlı bir mekanda olduklarını bilmek, onu biraz daha yakından tanımak için büyük bir fırsat olacaktı. Mekana girdiğim de gözlerimi etrafta gezdirerek olduğu yeri tespit ettim.  Yanındakilerden birisi tanıdığım kadarıyla Beren’di bir de adam vardı.  Arkadaşlarıyla eğlenmeye devam ederken onu bar kısmından izlemeye devam ettim.  Yanıma gelen henüz çocuk sayılacak kızılı gördüğümde açıkçası umursamadım. Aklımı işgal eden mavi gözler varken şuan birisiyle ilgilenebileceğimi düşünmüyordum.  Yanındakiler dansa kalktığında istediğim fırsat ayağıma gelmişti.  Mavi’nin yanına ilerlemeye başladım.

Sigarasını çıkarıp yakacağı sırada cebimden çakmağı çıkarıp sigarasını yaktım. Dudaklarının arasından çıkan duman bir kadına ancak bu kadar yakışırdı. Yine de bozuntuya vermeden tesadüf eseri karşılaşmış gibi davranmam gerektiğinin farkındaydım.

‘’Bu ne güzel tesadüf, oturabilir miyim ?’’  

''Tabi, Gurur Bey'' dediğinde hiç beklemeden karşısında ki koltuğa yerleştim…

''Nasılsınız?''

''Teşekkürler, siz?''

‘’Sizi görüp de kötü olmak mümkün mü?’’ Bu kadının yanında dünyam şaşırıyor diye ikinci kez düşündüm gerçekten bu aptal iltifatı yaptığıma inanamıyorum.

‘’Tabi ki mümkün değil, benimle aynı ortamda bulunabilmek herkese kısmet olmuyor ne yazık ki!’’ Öyle saçma bir iltifatı herhangi birine yapsam bu cevabı almayacağımın farkındaydım. Hatun bildiğin özgüven patlaması yaşıyor,

‘’ Yalnız mı geldiniz?’’

‘’Hayır, arkadaşlarımla. Onlarda geldiler’’ dediğinde masaya yaklaşan Beren ve adını sonradan öğrendiğim Cem’le kısaca tanıştık. 

Masaya gelip bir anda kucağıma oturan esmerle kalakaldım resmen. Sırnaşıp ‘’Aşkım’’ diye boynuma sarılması da cabası. Ne aşkı lan altı üstü bir gece eğlendim.

‘’Arkadaşlarınla tanıştırmayacak mısın hayatım’’Sinirlerimin gerildiğini hissettim, bakışlarımı Mavi’ye çevirdiğimde dudaklarımı oynatarak ‘’Kurtar Beni’’ dediğimde ilk kez bir insandan yardım istediğimin bilincindeydim. Resmen bu hatun daha birkaç gün içinde tüm ilkleri sermişti benliğime. Kibar Gurur, Özür dileyen Gurur, Çiçek gönderen Gurur,  İltifat eden Gurur, Yardım isteyen Gurur. Kim bilir daha neler yaşatacaktı bana…

Gözlerimi ayırmadan Mavi’yi izlerken kendinden emin bir şekilde konuşmaya başladı.

‘’İzinsiz geldiğiniz masanın ve kucağına oturduğunuz adamın Sevgilisiyim! Sanırım şimdi tanıştık. Masayı ve sevgilimin kucağını derhal terk edin!‘’ Tam kendisinden beklediğim gibi verebileceği en net cevabı verdiğinde dudaklarından çıkan ‘’Sevgilim’’ kelimesi daha önce duyduğum ama kimseye yakıştıramadığım o kelime mest etmişti beni…

‘’Sevgilimi duydun’’ dedikten sonra kadını kucağımdan yere attığımda esmerin yüz ifadesi görülmeye değerdi…

‘’Sevgilisisin demek, o yüzden mi sevgilin benim yatağımda inliyor.’’ Sürtük. Altı üstü bir gece tadına baktım, bu gecenin sonunda yüzüne kimsenin bakamayacağı hale getireceğimden şimdilik daha fazla sinirlenmemeye çabalayarak Mavi’nin cevabını dinledim…

‘’Ah, ihtiyaçlarını karşılamasından daha normal ne olabilir ki? Paranı komidine bırakmış olması gerekiyor, az geldiyse üstünü ben tamamlayayım.’’  İş hayatında bu kadar çabuk yükselmesi, yatırımlarının aranması ortaklık kurmak isteyen nice firma pratik zekası sayesinde olduğunu gösteriyordu. Anında her konuda verdiği pratik cevaplar, kendinden emin duruşu bir çok soruya cevap niteliğindeydi resmen.


Uykumdan uyandıran telefona lanet ederek, komidinde duran telefona uzandım.

‘’Gurur Bey, Mavi Hanımla toplantınızı hatırlatmak için aradım’’ Kahretsin toplantıyı unutabilmemim imkanı yokken nasıl böyle bir hata yapmıştım. Hızla duşa girip, hazırlanmaya başladığımda, yatakta yatan kumralın uyandığını fark ettim. Umursamadan hazırlanmaya devam ederken, yataktan kalkıp boynuma sarılması beklediğim bir durum değildi… Niyeti belli olsa da kenara itip hazırlandıktan sonra çıktım…

Telefonu çıkarıp sekreterimi aradım.

‘’Seda ne yap ne et oyala, yoldayım geliyorum’’

‘’Efendim geldiler,  açıkçası Mavi Hanım olmadığınızı duyunca sinirlendi. Bekletilmekten hoşlanmadığını söylediler’’

‘’Seda sen dediğimi yap geliyorum!’’

Bekletilmekten hoşlanmıyormuş. Bu kadına daha ilk günden fazla yüz verdim sanırım. Beni beklemek için çıldıran kadınlar varken bekletilmekten hoşlanmazmış hanımefendi. 

Şirkete girdiğimde asansöre ilerleyip hızla üst kata çıktığımda,  çekinerek yanıma gelen Seda’yı dinledim.

‘’Efendim, Mavi Hanım toplantıyı kendisinin talep etmediğini bu saygısızlığı kabul edemeyeceğini belirterek biraz önce çıktı’’ Gerçekten sabrımın sınandığını hissediyorum.


Asansörlere ilerleyip indiğimde şirket kapısından çıkmak üzere olduklarını görünce koşarak yanına ilerledim. Bugünün tarihi bir köşeye not edilmeli, Gurur Ateş bir kadının peşinden koşuyor. Kendime daha ne kadar şaşıracaktım bilmiyorum ama bu kadının böyle gitmesine izin veremeyeceğimin de farkındaydım…

Nefes nefese yanına ilerlediğimde, en sonunda ikna edip toplantıya devam etmiştik. Her ne kadar basında gece hayatını sevdiği yazılsa da iş konusunda ki disiplini şirketi kötü durumunda kurtarabilirdi. Ben de şu şerefsizleri bulmaya yoğunlaşabilirdim.

%51 hisseyi duyduğumda reddetmem gerekirken kabul ettiğimi söylemem benim kadar onları da şaşırtmıştı. Toplantı devam ederken yükselen telefon sesiyle gözlerimi Mavi’ye çevirdim. Müsaade isteyerek masadan kalkıp aramayı cevapladığında gözlerimi ayırmadan onu izlemeye devam ettim. Yüzü hiçbir ifade barındırmıyordu, telefonu kapatıp yanımıza geldiğinde hızlıca sözleşmeyi imzalayıp gitmesi gerektiğini söyleyip şirketten ayrılmıştı.


Beren’in burada kalmasıyla müsaade isteyip, telefonumu çıkarım camekanla kaplı odaya geçtim.

‘’Salih, Mavi Hanım şirketten çıkmak üzere takip et!’’

‘’ Tamam abi’’ ediğinde tekrar toplantı odasına dönüp Beren’in sözleşme dışında yapmak istedikleri işler hakkında bilgi vermesini dinledim… Ne kadar süre geçtiğini bilmesem de şirket için planları gayet güzeldi. 

Salih aradığında iyice sinirlendiğimi hissettim. Takip yarıda kalmış, ışıklar yüzünden izini kaybetmiş. Bir adam bu kadar aptal olabilir mi? Geçen 1 saatin ardından tekrar çalan telefonuma yöneldim. Tanımadığım numarayı cevaplamak için tekrar kalktığımda

‘’Efendim!’’

‘’Beni arıyor muşsun?’’ Duyduğum erkek sesiyle kim olduğunu anlamamak imkansızdı.  Orospu çocukları onları aradığımın bilincindeler ve beni arayabilecek kadar aptallar. 

‘’Sen kimsin lan şerefsiz! Seni bulamayacağımı mı zannediyorsun?’’ diye sinirle konuştum.

''Şerefsiz mi? Orada dur bakalım. Ben seninle gayet adil savaşıyorum. Kim olduğumu bulamayacağını sende biliyorsun! O kadar ki beni bulmak için küçücük bir çocuğu kaçırtıp ailesine işkence edecek kadar şerefsizsin! ‘’ dediğinde sinirlerim iyice gerilmişti. Ne çocuğundan bahsettiklerinden zerre fikrim yoktu.

‘’Ne çocuğundan bahsediyorsun sen?’’

‘’Bilmiyormuş gibi konuşma, beni bulmak için adamların 2 yaşında bir çocuğu kaçırdı sakın haberim yok deme!’’ Ulan bunu hangi piç kurusu yaptıysa cezasını vermezsem en adı şerefsizim.

Öfkeyle ‘’Ben öyle bir emir vermedim!’’dedim.

‘’Adamlarına sözünü dinletemiyorsun yani?’’ benimle alaylı bir dille konuşan bu piç yüzünden ağzımdan çıkan küfürleri kontrol edemeyecek kadar sinirlenmiştim.

‘’Kes sesini, senin de kim olduğunu bulacağım! Ama öncesinde ben öyle bir emir vermedim. Önce O'nu yapanları cezalandıracağım sonra seni kendi ellerimle öldüreceğim emin ol!’’

‘’Sana gerek yok adamlarının leşini her zaman ki gibi iletirim sana! Beni öldürebileceğini düşünmen de çok komik. Bundan sonra attığın adımlara çok dikkat et, bastığın toprağı dahi ayağının altından çekeceğim! Seninle birlikte kim varsa hepsini seninle birlikte gömmekten onur duyarım. Ah mesela yeni ortağınla da başlayabilirim, ona gerçek yüzünü gösterebilirim ya da onu da öldürebilirim’’ Kahkaha atıp bunları söylediğinde ettiğim küfürün haddi hesabı yoktu.  Bir de Mavi’yle tehdit edecek kadar aptallaşmışlardı. İşlerimin kötüye gitmesi onların işine yarıyordu tabi.

‘’Seni bulduğumda sana yapacaklarımdan kork!’’ dediğimde cevap vermeden yüzüme telefonu kapatmıştı. Kimse benim yüzüme telefon kapatamaz!

Kendimi sakinleştirip tekrar toplantı odasına girdiğimde Beren’in telefonla konuştuğunu fark edip tek taraflı olsa da dinlemeye başladım…

‘’Ne demek gelmedi?’’

‘’Şoförüyle konuştunuz mu?’’

‘’Telefonunu aradınız mı?’’

‘’Mavi Hanım asla telefonunu kapatmaz, asla geç kalmaz. Bilmiyor musunuz?’’

‘’Tamam ben ulaşmaya çalışacağım.’’

Mavi ortalıkta yok muydu? Beren’e yaklaşıp konuşmaya başladım.

‘’Bir sorun mu var Beren Hanım?’’ endişeli gözlerle bana bakıp sorumu yanıtsız bırakmadı.

‘’Şirkette bir sorun çıkmıştı, Mavi alelacele oraya gitmek için çıktı ama gitmemiş. Telefonunu da ulaşamıyoruz.’’

‘’Belki bir işi falan çıkmıştır!’’ dediğimde aslında bundan bende pek emin değildim. Sorumsuz bir insana benzemiyordu neticede.

‘’Hayır Gurur Bey, Mavi sorumsuz değildir. Telefonunu kapatmaz, helede şirkette bir sorun varken oraya gitmekten onu hiçbir şey alıkoyamaz. Şirkettekiler şoförüyle de konuşmuş, Mavi arabayı kendisinin kullanacağını söyleyerek ona izin vermiş!’’

Bu iş gerçekten tuhaf bir hal almaya başladı. Biraz önce o şerefsizin tehditi Salih’in izini kaybetmesi. Bunların hiç biri hayra alamet şeyler değildi.  Şüphelerimi sezdirmeden konuşmaya devam ettim.

‘’Arabanın plakasını biliyorsanız emniyetten arkadaşlara bir sordurayım!’’

‘’Tabi’’ plakayı verdiğinde emniyette ki adamımızı arayıp plakayı verdim.  Telefonu kapattığımda Beren’in de Cem denen adamla konuştuklarını duydum.

‘’Birazdan ararlar Beren Hanım!’’ dediğimde telefonu kapatıp bana döndü.

‘’Ben de Cem’le konuştum o da soruşturacak!’’ dediğinde çalan telefonumu yanıtladım.

‘’Efendim Sezgin!’’

‘’Abi aradığın plakayla ilgili 15 dakika önce bir kaza ihbarı gelmiş!’’

‘’Ne kazası, Nerede ?’’

‘’Şehrin dışına doğru ormanlık yolu, görenler ihbar etmiş. Biz de oraya gitmek için çıkacaktık.!’’

‘’Tamam biz de çıkıyoruz!’’ telefonu kapatıp Beren’e döndüğümde şaşkınlık endişe içinde yüzüme bakıyordu..

‘’N-ne kazası?’’ kekeleyerek konuşması Mavi’ye ne kadar değer verdiğinin göstergesiydi aslında.

‘’Ufak bir kaza olmuş sanırım, gidelim hadi!’’ dediğimde ikiletmeden peşime takıldı.

‘’Cem’e haber vermeyelim’’ dediğinde arayıp yeri bildirdikten sonra gitmek üzere yola koyulduk.

Neyle karşılaşacağımızı bilmeden ilerlemeye devam ettik. Bu kazayla o şerefsizlerin bir bağlantısı varsa eğer hepsini bulup cehenneme ellerimle göndereceğim. Ormanlık yola girdiğimiz de gördüğüm görüntü karşısında donakaldığımı hissettim…

Benimle aynı anda bir araba daha park ettiğinde arabadan hızla inen Cem’i gördüm. Aynı anda inip ağaca gömülü araca koştuğumuzda hızla arabanın kapısını açıp, Mavi’yi kucakladığımda ambulansın siren sesini duydum…

Güzel yüzünü kaplayan kırmızı sıvı içimde ki öfkeyi daha fazla arttırdı, o piç kurularına bunun hesabını ödeteceğim…

Saatlerdir hastanede elimiz kolumuz bağlı bir şekilde bekliyoruz. Ağlaması bitmeyen bir Beren ve ona sarılıp teselli eden Cem’le. O araçtan çıkması bile bir mucizeydi aslında.  Ameliyathaneden çıkan doktora doğru koşan Beren’i gördüğümde bende ayaklanarak yanlarına gittim…

‘’D-durumu nasıl?’’

‘’Hastaneye getirildiğinde kalbi durmuştu, gerekli müdahaleyi yaptık.  Hayata döndürdük ama hayati tehlikeyi henüz atlatamadı iç kanama riski var. Beklemekten başka yapabileceğimiz bir şey yok.!’’

Beren sendeleyince Cem hızlı bir şekilde onu kavrayarak koltuğa oturttu. Telefonu çıkarıp Kaan’ı aradım.

‘’Kaan, emniyettekilerle irtibata geç. Kazanın neden meydana geldiğini öğrensinler. Bizim adamlarda incelesin!’’

‘’Tamam abi, durumu nasıl ?!’’

‘’Pek iyi değil, haberleşiriz sonra!’’ telefonu kapatıp yanlarına gittiğimde. Cem bana bakarak konuşmaya başladı.

‘’Size de zahmet verdik Gurur Bey, sizi gidin artık yapabileceğiniz bir şey yok.’’ İçimden çektiğim Ya sabırlarla cevabını verip beklemeye devam ettim.

‘’Sorun değil, beklerim.’’

Çalan telefona cevap verdiğimde daha ne kadar sinirlenebilirim diye düşündüm.

‘’Öğrenebildiniz mi bir şeyler Kaan?’’

‘’Abi, sanırım bu bir kaza değil!’’

‘’Nasıl yani? Ne demek kaza değil!’’

‘’Abi arabanın frenleri kesilmiş!’’ dediğinde yaşadığım sinir harbiyle konuşmaya devam ettim. 

‘’Kaan bunu yapanı bulun!’’ 

O orospu çocuklarının işiydi bu, söylemişlerdi. Benim yüzümden masum bir insana zarar verebilecek kadar gözleri dönmüş resmen.  Kahretsin piç kuruları, benim yüzümden, içeride ölüm kalım savaşı veren bir insan var! Durumun ciddiyeti beynimde ki tüm düşünceleri alıp götürdüğünde sonunda en başından vermem gereken kararı vermiştim. Yeniden bulduğum o mavi denizi tekrar kaybetmeyeceğim!
Ona bir daha zarar verilmesine asla izin vermeyeceğim!  O'nu hayatıma alıp asla bırakmayacağım! 






Mavi AteşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin