Koskoca üç sene olmuştu, gözlerimi kapatıp o ameliyat masasında ki an canlandığında gözümde, nasıl o kadar kötü bir insana dönüştüğümü sorguladım... Üç senedir sürekli ülke değiştirmiş, hiçbir yerde uzun süreli kalmamıştım.
Ne Gurur beni aramaktan vazgeçmişti, ne de ben kaçmaktan. Beren ve Cem'in Türkiye'ye dönüşü Gurur'u benden bir süre daha uzak tutmuştu, lakin Gurur'u benden haberleri olmadığına ikna etmek aslında hiç kolay olmamıştı. Her fırsatta yanıma gelseler de, onları çok fazla özlüyordum.3 senedir elime silah almamıştım, antrenman yapmayı ihmal etmesem de, nefes alan hiç kimseyi öldürmemiştim. Kendime herkesten uzak yeni bir yol çizmiş, bu yolda eskisinden daha güçlü bir şekilde yürüyordum.
Jason'a gelecek olursak, o beni hiç yalnız bırakmamıştı. Her anımda yanımda olmuştu. Parmağımda ki Jason'ın taktığı pırlanta yüzüğe bakıp tebessüm ettim. Gurur boşanmayı kabul etmemişti ve resmi olarak hala onun karısıydım. Ama artık hayatımda yoktu, 2 ay sonra davayı açtığımız tarih tam olarak 3 sene olacak ve zaman aşımından bu boşanma gerçekleşecekti.
Kendime itiraf edemediğim ama çok iyi bildiğim gerçek ise Gurur'u çok fazla özlediğimdi. Her an yanımda olan adam Jason olsa da, kalbim hala onun için atıyordu. Söylenen yalanlar, yapılan hatalar, onu öldürmek isteyişim onun güvenini kazanıp ona ihanet edişim önemsizmiş gibi onu özlüyordum. Onun da beni özlediğini biliyordum. Her yerde beni arayıp, yeniden onun olmam için çabalayışını biliyordum. Ama hiçbir şey değişmeyecekti. Hayatım Deniz'in ölümüyle dönülmez bir yola girmiş, masumiyetimi öldürüp bir katil olmuştum. Şimdi ise bildiğim her şey yalan çıkmış ve Deniz hayattaydı. Hayatta olması hiç olmadığım kadar mutlu olmamı sağlamış aynı zamanda hiç canımın yanmadığı kadar canımı yakmıştı.
Deniz gözlerimin içine bakarak beni vurmuş hatta tanımamıştı. Onu anlıyordum ya da anlamak istiyordum. Gerçekleri tam olarak hiç öğrenememiştim... Bunun için Deniz'in karşısına dikilip sormam lazımdı ama bunu kaldırabilecek ne gücüm ne yüzüm vardı. Evet, Deniz beni vurdu. Evet, beni tanımadı ama bunun zerre önemi yoktu. Beren'e anlattığına göre; benim hayatıma karşılık kendi hayatı teklif edilmişti. O zamanlar Gurur'un dahi emir aldığı adam Deniz'in ölmesini istiyordu. Gurur ise Deniz'i kardeşi gibi görüyor ve onu korumak istiyordu... İkimizi de korumanın yolu Deniz'in ölmesinden geçiyor ve Gurur'un onu vurup öldü gibi göstermekten başka bir çaresi kalmıyordu.
Tüm bildiğim buydu, ama niye karşımıza çıkmadı. Neden bizden vazgeçti bilmiyordum. Sadece benden vazgeçmemişti, aynı zamanda sevdiği kadından vazgeçip, Gurur'un kız kardeşiyle evlenmişti? Tüm bunlar beynimi kurcalıyordu.
''Anneeee'' sesiyle düşüncelerimden sıyrılıp dikkatimi yatağa tırmanmaya çalışan, çocuklarıma verdim.
''Aşklarım'' deyip yanıma aldıktan sonra kendimi onların masumiyetine bıraktım.
Çisil ve Toprak... Üç sene önce o masadan kalkmasaydım asla böyle bir anı yaşamayacaktım. Yapamamıştım, onların masumiyetini öldürememiştim. Ne yaşarsam yaşayayım, onlar benim iyi ki'lerim olarak kalmıştı. Çisil benden çok babasını andırıyor, gözleri benim aksime onun gibi yeşildi. Toprak ise daha çok bana benziyordu.
Günümün birçoğunu çocuklarıma ayırmış sonrasında ise Jason'la buluşmak için hazırlanmaya başlamıştım. Dışarı da pek gözükmek istemesem de arada böyle kaçamaklar yapabiliyordum. Her an Gurur'dan saklanarak yaşamak aslında sanıldığı kadar kolay değildi. Çocukların yanağına birer buse kondurdum.
''Asiye abla, çocuklar sana emanet. Gözünü onlardan ayırma lütfen. Alperen'de burada olacak, bir şeye ihtiyacın olursa ona söylemen yeterli'' dedim. Asiye abla hamileliğimden bu yana benimleydi. Çocuklarımı ondan başkasına emanet edemezdim... Alperen ise Cem'in yokluğunda çocukları korumakla yükümlüydü.
''Tamam, kızım dikkatli ol.'' Dedikten sonra arabama atlayıp Jason'la buluşmak üzere yola çıktım.
Jason çok şık bir restaurantta yer ayırtmıştı ve her zamanki gibi ikimizden başka hiç kimse yoktu. Bu aldığımız önlemlerden sadece birisiydi... Yine de içim hiç rahat etmiyor, aklım hep çocuklarda kalıyordu. Gurur'un bizi bulabilme ihtimali, çocuklarımı benden almaya çalışma ihtimali sürekli beynimi kurcalıyordu. Gerçi çocuklarımı benden asla alamazdı, buna müsaade etmezdim!
''Daldın yine Mavi'' diye mırıldanan Jason'a tebessüm ettim.
''Aklım çocuklarda kaldı!'' dediğimde ''Aklının onlarda olmadığı tek bir an yok ki, ama bugün en azından bir iki saat kendini düşün!'' diyerek tebessüm etti.
Jason siparişleri önceden vermişti, kırmızı şarap eşliğinde yemeğimizi yediğimiz sırada Jason'ın ani sorusuyla yutkundum.
''Mavi, biliyorum parmağında ki yüzük sadece bir kılıf. Ama bu boşanma gerçekleştiğinde, bana şans vermeyi düşünür müsün?''
''Jason, bunları defalarca konuştuk. Sen benim için çok önemlisin, seni asla kaybedemem ama düşündüğün gibi bir ilişki içerisinde de bulunamam. Kalbim de hala o varken bunu sana yapamam. ''
Aramızda ki sessizlik giderek büyümüştü. Yemekten sonra, arabayla sahile gidip denizi izledik bir süre.
Jason mükemmel bir adamdı ama önemli olan karşınızda ki insanın mükemmel olması değildi. Birini tüm benliğinizle sevdiğinizde onun kusurlarını dahi severdiniz. Gurur'un katil olduğunu düşündüğüm dönemler bile kalbime engel olamamıştım şimdi tüm bunları yapmadığını bildiğim halde ondan uzak durmamın sebeplerinden biri de buydu belki.
Hayır, yalan söylüyordum. Gurur'dan uzak durmamın sebeplerinden en büyüğü ona söylediğim yalanlardı. Evet, bu yola onların söylediği yalan beni itmişti ama ne olursa olsun, beni KATİL'e çeviren yine onlardı. Biri canımın yarısı, ruhumun parçası ikizim, diğeri ömrümü yoluna sermek istediğim, kalbime ilk kez aşkı tattıran adam...
Ruhum daralıyor, kalbim sıkışıyordu. İçime oturan bu hüzün de neyin nesiydi şimdi?
''Mavi, bir sorun mu var? Yüzün düştü.'' Jason'ın sesiyle ona doğru dönüp,
''Bilmiyorum, beni eve götürür müsün? Çocukları görmem lazım.'' Diye mırıldandım.
Çok geçmeden eve varmıştık lakin koşuşturmalar gerçekten bir sorun olduğunun göstergesiydi. Bir an, küçücük bir an çocuklara bir şey olma düşüncesi bile beni çıldırtmaya yetmişti. Beni görünce oldukları yerde donup kalan adamlara baktım bir süre.
''Burada neler oluyor?'' diye bağırdığımda kimse cevap verememişti. Gözlerine korku ve endişe hâkimdi.
''Çocuklar'' diye mırıldandıktan sonra odalarına doğru koştum. Burada yoklardı, alt kata tekrar indiğimde salonda ki hıçkırık seslerine yöneldim.
''Asiye abla! Çisil ve Toprak nerede?'' diye bağırdım. Ona ilk kez sesimi yükseltiyordum ama bu şuan hiç umurumda değildi. Çocuklarım için gerekirse dünyayı yakardım.
Bir yandan beni sakinleştirmeye çalışan Jason bir yandan Asiye ablanın hıçkırıkları, kafayı yemek üzereydim.
''Yeter! Çocuklar nerede? Derhal birisi açıklama yapsın. Yoksa yemin ediyorum hepinizi gebertirim!'' diye bağırdım.
Alperen yanıma gelerek konuşmaya başladı. ''Mavi Hanım, Asiye abla çocuklara süt ısıtmak için aşağıya inmiş, sonrasını hatırlamıyor. Uyandığında mutfakta baygın haldeymiş''
''Siz ne cehennemdeydiniz o zaman?''
''Hatırlamıyoruz, ne oldu ne bitti bilmiyoruz. Hepimiz bahçenin bir köşesinde uyandık'' dediğinde yaklaşıp belinde ki silahı çekip aldım!
Silahı başına dayayıp ''Ben çocuklar sana emanet demedim mi? Saçlarının teline zarar gelirse hiçbirinizi yaşatmam demedim mi?'' diye bağırdım! ''Seni öldürmemem için tek bir sebep ver bana!''
''Abla, Çisil ve Toprak bizim yeğenlerimiz. Bile isteye onlara zarar gelmesine izin verir miyiz? İster öldür ister yaşat umurumda değil. Onlara bir şey olursa kendimi hiç affedemem zaten!'' dedi. Bunu biliyordum, Alperen onu canı pahasına korurdu ama koruyamamıştı işte.
Derin bir nefes alıp, ''Güvenlik kamerası kayıtlarını incelediniz mi diye sormuyorum. Büyük ihtimalle incelemişsinizdir. Onun haricinde bu sokağa, yakınlarına kim geldi kim gitti hepsini bilmek istiyorum! Ve şunu herkese söyle, onlara bir şey olursa hiçbirinizi yaşatmam!''
Saatlerdir kamera görüntülerine bakıyorduk ve lanet olsun hiçbir şey yoktu. Onlara bir şey olma düşüncesi, canımı öldürür derecesinde yakıyordu. Bir anda aklıma gelen şeyle birlikte çocukların odasına koştum, ardımdan gelen Jason; ''Mavi burada ne arıyorsun? Onları bulacağız biliyorsun!'' dedi.
''Tabi ki bulacağız ve bunun hesabını herkesten soracağım!'' dedikten sonra çocukların yataklarının karşısında ki dolaba yöneldim. Dolabın üstünde ki pelüş ayıyı aldığımda Jason ne yaptığıma anlam veremeyerek bunu dile getirdi. Mutfağa inip elime geçirdiğim ilk bıçakla göz kısmını kestim ve evet işte buradaydı.
Bana paranoyak diyebilirsiniz, lakin senelerdir yaşadığım olaylar beni hale getirmişti. Gizli kamerayı çıkardığımda hala kayıtta olduğunu fark ettim. Jason ''Mavi sen harika bir kadınsın!'' diye mırıldandı lakin bu umurumda değildi. Şuan tek istediğim çocuklarıma kavuşmaktı.
Jason görüntüleri açtığında, ellerimin titremesine engel olamadım. Asiye abla çocukları yatağa yatırdıktan 5 dakika kadar sonra odaya biri girdi, çocukları aldı ve çıktı. Yüzünde maske vardı. Lanet olsun onu tanıyabileceğimiz hiçbir işaret yoktu.
''Kahretsin!'' diye bağırıp laptopu fırlattığımda. Jason bana sarılıp ''Sakin ol, bulacağız. Sana söz veriyorum bulacağım!'' dedi. ''Hayır, ben bulacağım.'' Bunu Gurur'dan başkası yapmış olamazdı. Buna başka kimse cesaret edemezdi!
''Alperen uçağı hazırlat, Türkiye'ye dönüyoruz!''
Merhabalar; Uzun zaman oldu biliyorum. Kiminiz kızgın, kiminiz kırgın. Haklı sebeplerim olması sizin için anlam ifade etmeyebilir ama yine de bir açıklama borçluyum. Aslında artık yazmak istemiyordum, hevesim kırıldı sanırım bilmiyorum. Lakin Finale bir kaç bölüm kaldı, hikayemizi bu şekilde bırakamazdım. Sorumsuz bir insan olmadım hiç bir zaman. Bu konuda biraz sorumsuz davranarak bölüm yayınlamamam, yazmamam, sizleri ihmal etmem tamamen benim hatam. Son bir kaç bölümü yayınlayıp kendimi size en kısa süre de affettireceğim.
Yanımda olduğunuz için teşekkür ederim. Nasıl olduğumu merak edip attığınız mesajlar, inanın beni çok mutlu etti. Hepsine dönüş yapacağım. Mavi Ateş, sizin sayenizde yazılmaya devam edecek. Belki ilk ve son kurgum olacak, belki de yeniden yazmaya devam edeceğim şuan inanın hiçbir şey bilmiyorum. Yine de teşekkürümü kabul edin lütfen.
Sevgiyle kalın.
-Canan
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Ateş
General Fiction''İki mezar yanyana, İki hayat, Birinin ölümü, diğerinin ruhunu aldı.. Biri için cennet, biri için cehennem kapılarını araladı...'' İntikam duygusu ele geçirdiğinde bedeninizi ruhunuzu, size vaat edilen cennet bile olsa mahkûm olduğunuz cehennemden...