Uçaktan indikten sonra, telefonu çıkarıp Beren'i aradım.
''Mavi geldin mi nerdesin?''
''Sakin ol, çıkışa doğru geliyorum'' dedikten sonra telefonu kapattım.
Kapıdan adımımı atar atmaz, gece kadar siyah saçları, kahvenin en açık tonunda ki gözleriyle bana doğru koşarak gelen Beren'i görmem bir oldu.
''Hoş geldin'' dediğinde boynuma sıkı sıkı sarılmıştı.
''Beren, hoş buldum ama biraz daha sarılırsan öleceğim haberin olsun''
''Hadi arabaya geçelim o halde'' dediğinde arabaya doğru yürümeye başlamıştık. Beren, benim aksime sevgisini göstermekten hiç kaçınmazdı, özlediğinde, mutlu olduğunda hep kartlarını açık oynar. Hislerini belli ederdi. Arabaya bindikten sonra Beren'in bana seslenmesiyle ona döndüm.
''Eve gidiyoruz değil mi Mavi?
'' Beren seni eve bırakalım, benim bir kaç işim var.''
''Yeni geldin ne işi bu?''
''Sonra konuşuruz!''
''Tamam'' dedikten sonra eve gelene kadar konuşmamıştık. Ev bir kaç ay öncesinden geleceğim gün için hazır bekletiliyordu. Eve geldiğimizde, Beren'le birlikte arabadan indim, şoförden anahtarı alıp hızlı bir şekilde sürmeye başladığımda, değişmez dediğim İstanbul'un aslında ne kadar da değiştiğini fark ettim. Yolun kenarında çiçek satan kadını gördüğümde ani bir kararla arabayı sağa çekip, bir buket papatya aldım. Parasını ödeyip tekrar sürmeye başladım...Gidiceğim yere ulaştığımda, arabadan inmeden etrafı kolaçan ettim. Kimsenin olmadığını fark ettiğimde, hızlı adımlarla ilerledim.
''İki mezar yanyana,
İki hayat,
Birinin ölümü, diğerinin ruhunu aldı..
Biri için cennet, biri için cehennem kapılarını araladı...''
Deniz'in mezarına yaklaştığımda elimde ki çiçekleri yavaşça toprağına bıraktım...
Avuçlarıma aldığım toprağı öptüğümde, Deniz'in kokusunu ciğerime kadar hissettim.
Toprak, bir avuç topraktı işte. Kardeşim, canımın içini 9 tane tahta çakıp yerin bin kat dibine bırakmışlardı..''Özür dilerim, Deniz! Bak yine geç kaldım sana, oysa yanında yerim bile hazır. Sen gittiğinden beri sanki karanlığa hapsolmuş gibiyim... Yaşayamıyorum, ölemiyorum. Sensiz hayat, cehennem misali acıtıyor canımı. Ben seni nasıl özlüyorsam, sende beni özlemişsindir bilirim. Ama sen biraz daha sabret olur mu? Birazcık daha, sana söz bizi ayıranlardan, senin canını yakanlardan intikamımızı aldığımda, yanına geleceğim.. Seni çok seviyorum Deniz''
Gözümden akan tek damla yaşı silip hızlıca arabaya doğru ilerledim, buraya herşeyi sonlandırmadan tekrar gelemeyeceğimi biliyordum.. Son bir kez arkama bakıp, arabayı çalıştırdım...
Eve ulaştığımda, Beren telefonda birilerine emirler yağdırmakla meşguldü. Beni fark ettiğinde yüzünde ki sinir hatları yerini tebessüme bıraktı. Telefonu verdiği emirlerle kapatmıştı.
'' Evine Hoşgeldin Mavi, hadi seni gezdireyim'' dediğinde dayanamayıp onu kollarımın arasına almıştım.
''Hoş buldum Beren, sonra gezeriz.'' dediğim de yüzü bir anlık asılsa da hemen kendini toparladı.
''Gazeteleri görmelisin Mavi'' dediğinde çoktan elime gazeteleri tutuşturmuştu.
Koltuklara yayıldığımda manşetlerin hiçte yabancı olmadığını gördüm. Gizemli Mavi İstanbul'da. Yurt dışında yatırımlarıyla adından söz ettiren, Mavi Arslan bugün İstanbul'a geldi. Yüzünü hiç görmediğimiz Mavi Arslan havaalanında da görüntülenemedi.Ya çok güzel olduğu için gizleniyor, ya da gerçekten çirkin. Arslan Holding Türkiye'de atılımını moda sektörü üzerine gerçekleştirdi.. Yarın gece verilecek davette Mavi Arslan'ı görebileceğimizden emin olmamakla birlikte, başarılı bir işe imza attığından eminiz. '' gazeteyi bir kenara bırakıp tebessüm etmekle yetindim sadece.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Ateş
General Fiction''İki mezar yanyana, İki hayat, Birinin ölümü, diğerinin ruhunu aldı.. Biri için cennet, biri için cehennem kapılarını araladı...'' İntikam duygusu ele geçirdiğinde bedeninizi ruhunuzu, size vaat edilen cennet bile olsa mahkûm olduğunuz cehennemden...