"Aliye," diye mırıldandım onu öperken "Seninle ilgili her şey harika. Nasıl hissettiğini, senin içinde nasıl hissettiğimi seviyorum... Bana fısıldadığında sesini seviyorum... her şeyi..."
Sonra onu çılgına çevireceğinden emin olduğum bir şey aklıma geldi. Kulağına fısıldayarak sözlerimi tekrarlarken kamamı yavaşça içeri doğru ittim.
"Tout sur vous, il est muhteşem. Je t'aime comment vous vous sentez, ce que je ressens à l'intérieur vous ... votre voix vous chuchotez à moi ... J'aime tout à propos de ça.. " (Seninle ilgili herşey muhteşem. Senin nasıl hissettiğini, içinde hissettiklerimi... bana fısıldadığın sesini... Seninle ilgili herşeyi seviyorum..)
Ben onunla sessizce, zevkten titreyerek Fransızca konuşurken, yüksek sesle nefesini tuttu ve bana tutundu. Beni hararetle öptü ve beni kendisine bastırırken titredi, kalbi şiddetle çarpıyordu.
"Jeg elsker kaz, Ali. Jeg ønsker at bo for evden i dine arme..." (Keşke kollarında sonsuza kadar yaşayabilseydim) diye fısıldadı kulağıma, neredeyse nefes nefese. Ne söylediğini hiç bilmiyordum ama Fransızca konuşmamın onu heyecanlandırdığını ve benim ona söylediklerime benzer bir şey söylediğini biliyordum. Başka dillerde konuşurken çıkardığı sese bayılıyordum.
Ve şimdi onun yatağında sevişirken birbirimize doğru sallanıp kıvranırken sesinin kulağımda titremesi, asla bıkmayacağımı bildiğim bir zevkti. Buna asla doyamadım ve onun bunu anlamasını umuyordum.
Kalçalarımızı birbirimize daha da sert bastırıyorduk, sevişirken nefes nefeseydik ve nefesimiz kesiliyordu. Ben ileri geri hamleler yaparken bacakları belime sarılıydı, vadisinin kamamı gittikçe daha sıkı sıktığını hissederken, kaynayan sıcaklık kasıklarımda fokurdadı...
İkimiz de bağırdık, ben patlarken kalçalarım kıvranıyor ve geriliyor, boşalmam onun derinliklerine fışkırıyordu. Sırtım kavisliydi, ellerim başının yanındaki çarşafları sıkıyordu. Karşılıklı ulaştığımız doruklar üzerimize çöküp bizi aşkın zevk dalgaları halinde sürüklerken bedenlerimiz sarsıldı.
"Ali!" diye yüksek sesle inledi.
"Aliye!" diye hırladım, sıvım vadisine fışkırırken hâlâ ona karşı zorlanıyordum
Sonunda birlikte yatağa yığıldık. Sıcak ve nemliydik, vücutlarımız sevişmenin yoğunluğundan titriyordu. Bacakları benimkilerin arkasından kaydı ve elleri yatakta benimkilerin yanında kaldı. Kilom ne olursa olsun hareket etmemi, üzerinden kalkmamı istemediğini biliyordum, çünkü ikimiz de kamamın onun derinliklerinde verdiği hissi seviyorduk.
Sonunda, yavaşça, zayıf, bitkin bir kucaklamayla kollarını yeniden bana doladı. Dudaklarımı boynuna bastırdım ve onu öptüm, dokunuşumla hafifçe inlemesini sevdim. Bu enfes doygunluğu paylaşabilmek ikimiz için de harikaydı.
"Harika, aşkım," diye mırıldandı gözlerini açarak. "Eğer yapabilseydim her gün mutlu bir şekilde bu şekilde uyanırdım."
"Sen ve ben," diye onayladım. "Ben de mutlu bir adam olarak ölürdüm."
Aliye kıkırdayıp burnumu dürttü. "Aptalca laflar etme! Ölmek yok. Henüz seninle işim bitmedi."
"Nasıl istersen." İç çekerek buruk bir şekilde yeniden gülümsedim. Yavaşça ondan ayrılıp sırtüstü uzandım. Kamam hâlâ sertti ve boşalmamızla parlıyordu. Aliye şimdi kasıklarıma yaklaştı ve kamamı ağzına aldı, ileri geri sallanarak emdi. Mutlu bir şekilde inledi, bunu herhangi bir sevişme seansının son eylemlerinden biri olarak yapmayı seviyordu. Bitirdiğinde gülümsedi ve yanıma uzandı, vücudu benimkine sokuldu.
Tırnağını sert karın kaslarımın üzerinde gezdirirken. "Nerede yaramazlık yapabileceğimize dair bir planımız var mı?" diye sordu.
Sorusunu düşündüm. "Eh, bir telefon kartına ihtiyacın var, o yüzden alışveriş merkezine gideceğiz. Orada potansiyel bir yer düşünebiliyorum. Sonra şehir turuna çıkabiliriz ve önümüze çıkacak fırsatlara bakabiliriz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üvey Teyzem (TAMAMLANDI)
General Fiction"Ali? Bu teyzen Aliye. Onun adını taşıyorsun, biliyorsun..." Ne diyeceğimi bilmiyordum. Bana bakan kadın şaşırtıcı derecede güzeldi. Saçları kumral, uzun ve dalgalıydı. Gözleri, erkeklerin şiir yazdığı o gerçek dışı safir rengindeydi. Bedenini saran...