"Babanın birkaç gün önce Aliye'nin bulunduğu odaya konulması oldukça eğlenceli, öyle değil mi?" diye sormuştu annem. Aklında neler geçiyordu acaba. bir sonra anladık. Duş kabininin büyüklüğünü gördüğünde kafasında dönen çarkları görebiliyordunuz. "Mürsel'in dikişleri yeterince sağlamsa, taburcu olmadan önce orada şansının yaver gideceğinden hiç şüphem yok." diye fısıldadı Aliye ve elimi sıktı.
Arabaları alıp eve doğru yola çıktığımızda Aliye'nin benimle gelmeyi tercih etmesi şaşırtıcı değildi. Biraz sessiz ve dalgın görünüyordu. Olayların nedeni olarak kendini görüyor olabilirdi.
"Uyandıktan sonra daha uzun süre kalmak için ısrar etmeli miydik?" diye sordu bana bakarak.
Başımı salladım. "Hayır. Aklı başında hiç kimse anne ve babama müdahale etmez. Onların sözünü kesmeye çalışacak hemşireler ve benzeri kişiler için üzülüyorum."
Başını yolcu koltuğuna yaslayıp içini çekerek tavana baktı. Hastaneden çıktığımızda gün ağarmaya başlamıştı. Bardaki o kavgaya kadar harika bir gece olmuştu. Hiçbirimizin bu kadar mutlu ya da heyecanlı olduğunu hatırlamıyorum.
"Sanırım sen ve ben 'çağın en büyük romantizmi' konusunda ciddi bir rekabet içindeyiz" dedi
"Eğer ben sana, babamın anneme aşık olduğu kadar aşıksam, o zaman gerçekten muhteşemim" diye yanıtladım.
Aliye kıkırdayıp kolumu okşadı ve bana baktı. "Yaren onun yanından ayrılmayacak, değil mi?"
Başımı salladım. "Sen ve ben aniden teröristler tarafından rehin alınmadığımız sürece hayır, hiç şansımız yok. Ev iki geceliğine bizim olacak, garantili. Annem babama o kadar odaklanacak ki, asgari düzeyde olanlar dışında muhtemelen beni aramayı veya mesaj atmayı unutacak. Sadece bizim ortaya çıkmamızı ve yalnız kalmak istediklerinde kaybolmamızı bekleyecek."
Bana gülümseyerek, "Kesintisiz baş başa kalacağımız için mutluyum" diye mırıldandı. "Tabii ki programınızda başka bir randevu yoksa" diyerek manalı bir şekilde baktı. Helin'i kast ediyordu.
Güldüm. "Planlarımdaki tek şey sensin. Önümüzdeki iki günü mümkün olduğunca çok teyzemle sevişerek geçirmek istiyorum."
***
Aliye kalçalarını daireler halinde çevirirken yüksek sesle inledi ve soluk aldı, kamam vadisinin derinliklerindeydi. Onu mikerken göğüslerini sıkıyor ve meme uçlarını çimdikliyor, vadisinin sıkı ıslaklığının içine pompalıyordum. Kaygan, kenetlenen duvarlarıyla vadisi kamamı sıkarken, yapışkan arzusu kasıklarımızın her yerinde parlarken ürperdim.
"Gnnnnnn, Ali..." nefesi kesildi, üzerimde yaylanırken altın rengi bukleleri omuzlarına dökülüyordu. "Ali, çok sertsin, Tanrım, buna dayanamıyorum!"
"Sana boşalmama izin ver Aliye," diye inledim, göğüslerini daha da sıktım ve kalçalarımı onun daha da derinlerine ulaşmak için yukarı kaldırdım. "Lütfen, içinize boşalmama izin verin!"
Adımı haykırmadan önce kalçalarını tüm gücüyle bastırdı, sırtını ve boynunu büktü. Beni yatağına sıkıştırdı ve çığlık atarak gelirken öfkeyle saldırdı. Kamamın nabız gibi attığını ve onun istekli vadisinin derinliklerine inci gibi boşalmamın akıntısını bıraktığını hissettiğimde hırladım. Birbirimize kilitlenmiş, kızgın hayvanlar gibi debelenip kıvranıyorduk. Tırnakları göğsüme batıyordu ve göğüslerini o kadar sıkıyordum ki parmaklarım kırmızı izler bırakıyordu.
Üzerime çöktü, göğsü inip kalkıyordu, bitkindi. Yorgun bir şekilde kollarımı ona doladım. Aynı zamanda yorgunluğuma yenik düştüm. Elbette tatmin edici bir yorgunluktu. Yanağıma değen tatlı nefesi bana büyük bir huzur duygusu aşıladı, sanki birlikte olduğumuz sürece hayatım tamamlanmış gibiydi. Bunun yanlış olmasına imkân yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üvey Teyzem (TAMAMLANDI)
General Fiction"Ali? Bu teyzen Aliye. Onun adını taşıyorsun, biliyorsun..." Ne diyeceğimi bilmiyordum. Bana bakan kadın şaşırtıcı derecede güzeldi. Saçları kumral, uzun ve dalgalıydı. Gözleri, erkeklerin şiir yazdığı o gerçek dışı safir rengindeydi. Bedenini saran...