"ilk kendi maskeni indirmediğin taktirde diğer maskelerin altında yatan yüzlerin farkına varamazsın."
"Zira en büyük savaş, insanın kendi ile verdiği savaştır. Bununla başa çıkan birinin yenilme gibi bir lüksü yoktur."
♠︎
Girdikleri yere yoğun bir koku sahipti. Bu koku, midelerini bulandırıyor ve nefes almayı güçleştiriyordu. Etraf duman ile kaplıydı, görünüyordu ki yanmış ceset ile beraberinde yanan eşyalar daha yeni söndürülebilmişti.
Yerde yatan cesedin yanına eğilerek yüzünü açtı Hyunjin. Felaket! Tam bir felaket! Gördükleri manzara gerçekten iç karartıcıydı. Bir o kadar da korkunç...
Kadının bütün cesedi üçüncü dereceden yanıktı, feci bir şekilde can vermiş olmalıydı.
Diğerleri odada yanmış eşyalardan bir şeyler bulmaya çalışırken, adli tıp ekimi ise etraftaydı. O ekipten birinin kadının üstünden çıkan eşyaları Hyunjin'e uzatması ile beraber Hyunjin eğildi yerden doğrulmuştu.
Eline aldığı kolyeyi yavaşça bulunduğu yerden çıkarttı ve içinde resim olduğunu düşündüğü bu kolyeyi yavaşça açtı.
Gördüğü şeyler, yutkunmasına neden oldu.
Bu yanmış kadın cesedi, Bayan Yang'a aitti...
Jeongin'in ona yaklaşması ile beraber hızlıca çıkarttığı bu poşete geri koydu. Şimdi olmazdı, elbet öğrenecekti fakat şuan olmamalıydı. Bunu şuan öğrenmesi onun için bir felaket olurdu.
"Nasıl canice bir şey bu... Çok kan dondurucu." Yerde yatan tanınmaz derecede cesede bakarak söylemişti Jeongin bunları. O yerde yatanın çok yakını öğrendiğinde ise nasıl bakabilecekti tekrardan o çehreye? Gerçeği öğrendiğinde abisine ve yeğenine... en önemlisi kendisine, nasıl söz geçirebilecekti? Sonsuza dek sürmesini dilediği bir aileydi onlar. Fakat bu sonsuzluk, bu dünya için değildi belki de.
Acı...
Tarif edilemeyecek bir büyükte olan bir acı...
Bedenine yavaşca yayılacak olan o zehir, çok yakınındaydı. Küçükken kendisinin yaşadığı o ölümün yakınlığının bıraktığı o zehir, bu sefer başka bir çocuk bedenini çevreyecekti.
Hyunjin'den ses gelmeyince, onun bu sessiz haline anlam vermeksizin cesedin yanına eğildi Jeongin. Örtünün dışına çıkmış olan kadının eline dikti gözlerini. Bir bileklik duruyordu, o yanmış bedeninde tek o, ateşten etkilenmemişti adeta. Sanırsın kadın, kızının ona yapmış olduğu bilekliği ölümüne korumuştu...
Yavaşça eldivenli elleriyle bilekliği çıkarttı Jeongin. Hyunjin ise birazdan yaşanılacak şeylerin farkındalığı ile gözlerini yumarak sertçe yutkundu.
Belki de bu suskunluk, hayalde yaratılan şeylerin hakikatte ki aykırılığı ile karşılaşmış olanların sunduğu buruk bir suskunluktu.
"Hyunjin." Dedi bir o kadar titrek ve kısık sesi ile. Ve devam etti. "Bu olamaz, hayır..." Ayağı kalktığı gibi elinde ki bilekliği Hyunjin'in yüzüne tuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MYSTERIOUS LIVES
FanfictionOnlar için umutsuz vaka yoktu. Onlar, gizemli hayatları açığa kavuşturacak güce ve umuda sahip kişilerdi.